|
Osmanlı Devleti’nin yıkılması engellenebilir miydi?

Ortadoğu’da imparatorluk bakiyesi topraklarda gerçek etkisini ve sonuçlarını belki de yıllar sonra göreceğimiz bir süreç yaşanırken bazen kendimi alternatif bir dünyayı düşünürken yakalıyorum: Acaba Osmanlı Devleti yıkılmasaydı, 100 yıl sonra bugün hala yüz binlerce insanın canına mal olan, milyonlarca insanı yerinden yurdundan eden, bitmek bilmeyen çatışmaların ve savaşların önüne geçilebilir miydi?


Böyle bir alternatif evren sorusunun cevabına kafa yorarken de, yıllar boyu çokça tartışılan bir alternatif tarih sorusu üzerine düşünürken buluyorum kendimi ister istemez: “Osmanlı Devleti’nin yıkılmasının önüne geçilebilir miydi?” Tartışılmaktan eskimiş, tarafgirlikten açmazlara girip tıkanmış gibi görünse de bu konu, yani 1. Dünya Savaşı’na girişimizin meçhul öyküsü bugün yaşananları anlamak ve bölgede haritalar yeniden çizilirken doğru adımları atmak adına kritik önemini hala koruyor.

Hatırlayalım, Avusturya Arşidükü Franz Ferdinand ve eşi Sophie’nin Saraybosna’da uğradığı suikast sonucu öldürülmesinden bir ay sonra, 28 Temmuz 1914’te Avusturya-Macaristan İmparatorluğu Sırbistan’a savaş ilan etmiş, on gün gibi kısa bir süre içinde savaş ilanlarının arkası çorap söküğü gibi gelmişti. Sırbistan’ın müttefiki Rusya Avusturya’ya savaş ilan edince, Avusturya-Macaristan’ın müttefiki Almanya üç gün sonra Rusya’ya, iki gün sonra ise Fransa’ya savaş ilan ederken, ertesi gün İngiltere ve de Fransa Almanya’ya, iki gün sonra ise Avusturya Rusya’ya savaş ilan etmişti. Böylece milyonlarca insanın ölümüne neden olacak 1. Dünya Savaşı’nın alevleri tüm Avrupa kıtasına başlamıştı. İki hafta sonra Japonya Almanya’ya savaş ilan ederken iki gün ertesinde Avusturya da Japonya’ya savaş ilan edecekti.

Osmanlı Devleti’ne yönelik bir savaş ilanı Ekim-Kasım ayı sonlarına kadar olmamıştı. Osmanlı Afrika ve Balkanlardaki topraklarının çoğunu kaybetmiş olmasına rağmen, Anadolu ve Orta Doğu’daki topraklarına hakimdi. Eğer Almanya’nın yanında savaşa girmeseydi, acaba bugün kan gölüne dönen Orta Doğu’daki topraklarını koruyabilir miydi? Tarihçilerin kimi Enver, Talat ve Cemal Paşaların Osmanlı’yı Almanya’nın peşi sıra savaşa sürüklediklerini, savaşı Almanların kazanacaklarına emin oldukları için bunu bir risk değil de fırsat olarak gördüklerini, dolayısıyla ilkokulda ezberletildiğimiz üzere “Almanlar yenilince bizim de yenildiğimizi” iddia ederken, bazıları da Rus tehdidi, Almanya’nın sıkıştırması vb. nedenlerle girmek zorunda kaldığımızı öne sürüyor. Belki Goben ve Breslau adlı iki Alman gemisine Osmanlı bandırası çekilmeseydi de, savaş sürerken Osmanlı Devleti bulunduğu coğrafi konum itibarıyla şu ya da bu şekilde birçok kez tarafını seçmeye zorlanacaktı. Ama buna direnseydi de, yine toprak bütünlüğünü koruyabilir miydi?

Osmanlı’nın savaşa girişi hiç şüphe yok ki, 1. Dünya Savaşı’nın gidişatını değiştirmiş, yeni cephelerin açılmasıyla savaş alanını genişletmiş, süresini uzatmıştı. Kafkas Cephesi ve Kanal Cephesi’nde korkunç kayıplar verilmesine ve Osmanlı Devleti kendini kısa süre içinde savunmaya geçmiş halde bulmasına rağmen, Çanakkale’de, Kut’ta itilaf Devletlerini bozguna uğratmayı başarmıştı. Yani müttefiklerle birlikte düşmana karşı verilen mücadele, Osmanlı için savaşın sadece bir boyutu idi, değişiklik gösterebilirdi. Ama yıkılmaya doğru giden esas mesele içerideydi. Bütün dünyayı etkileyen milliyetçilik akımının, çok uluslu bir imparatorluk özelliği taşıyan Osmanlı’yı etkilememesi mümkün değildi. Arabistanlı Lawrence olarak bildiğimiz casus Thomas Edward Lawrence gibi figürlerin Arap Ayaklanmalarını körüklemesinin önüne geçilebilir miydi örneğin? Zihinlerde tahrip edici izler bırakan Mekke Şerifi Hüseyin’in isyan ederek Lawrence’la birlikte Osmanlı ordusuna savaş açması engellenseydi, milliyetçilik akımının Osmanlı İmparatorluğu üzerindeki yıkıcı etkilerinin önüne geçilebilir miydi?

Osmanlıcılığın ve İslamcılığın iflas ettiği iddiasıyla, Osmanlı Devleti’nin çöküşünün önünü kestiği öne sürülen Türkçülük akımı, gerçekten de düşünüldüğü gibi Milli Mücadele’nin temelini oluşturup kaybedilmek üzere olan Anadolu topraklarının kazanılmasını mı sağlamıştır yoksa Osmanlı’nın 1. Dünya Savaşı öncesi başlayan iç kanamasının bir parçası mıdır? Daha da önemlisi, yaşanan tüm ihanetlere, gizli planlara rağmen, milliyetçilik akımının önüne geçerek Osmanlı topraklarından ve birbirinden kopmayı engelleyebilecek alternatif bir ideolojinin, kolektif bir hareketin doğma ihtimali, karşılıklı kutuplaşarak engellenmiş midir?

Böyle bir alternatif ihtimali varsa dahi, bunu filizlendirebilmek için belli bir merkezi güce ihtiyaç vardı. Ancak 600 yıllık şanlı geçmişine kıyasla Osmanlı Devleti, son yıllarda oldukça zayıflamış durumdaydı. Son yüzyılda girdiği modernizasyon süreci, toplumsal hayatın tamamında uygulamaya sokulmaya çalışılan modern uygulamalar, yerel otoritelere dayalı parçalanmış yapının merkeziyetçi bir devletin tesis edilmesine yönelik entegrasyon hamleleri ne kadar yeterliydi? Evet, merkezi yönetim bu konuda geride kaldığını, dünya modernleşirken kendisi geride kalırsa bunun zararlı sonuçları olacağını biliyordu ancak zaman daralırken atılan adımlar ne kadar başarılıydı?

İslam’ın geldiği zamanın ‘modern’i olduğunu, Osmanlı’nın en güçlü olduğu dönemlerin, zamanının ‘modern’i olduğu çağlar olduğunu unutan, orduyu modernleştirmeye çalışan padişahlara dahi ‘gavur’ lakabı takan, düşünce adamı ve alimlerle bu ne kadar mümkündü?

Tarihçi değilim, ama vakit buldukça tarih okumaları yapmaktan keyif alırım. Ama tarih günümüzle bu kadar paralel seyrederken bu okumalar acı vermiyor da değil. Allah dersler çıkarmayı nasip etsin.

#Osmanlı Devleti
#Suudi
#ABD
#Saltanat
6 yıl önce
Osmanlı Devleti’nin yıkılması engellenebilir miydi?
Ne olacak bu anne babaların hali?
Seçim sonrası ekonomide manzara nasıl?
Amerikan siyasetinin İsrail ‘trajedisi’
Jeopolitik sürpriz: ABD, Rusya ve İsrail nasıl anlaştı?
Nazlı seçmen günlerinde siyaset