Düne kadar Türkiye diktatörleşiyor diyenler de öyle düşünüyor olmalı ki, 16 Nisan öncesi ardı arkası kesilmeyen otoriterleşme iddialarının yerini hızla ve bir kez daha
söylemi aldı. ABD'de %54,7 katılımla gerçekleşen son Başkanlık seçimlerinde
. Clinton toplamda Trump'tan yaklaşık 3 milyon fazla oy almış olmasına rağmen eyalet bazlı seçimler nedeniyle başkan olamadı ama iki rakip arasındaki %2'lik fark, Batı'daki diğer seçimlerden ve bizdeki son seçimden çok da farklı değildi. Örneğin,
Biraz daha geriye gidelim, Fransa'da 2012'de gerçekleştirilen Cumhurbaşkanlığı seçiminde
Esasen, oy dağılımları incelendiğinde kutuplaşmanın tam aksi bir durum ortaya çıkıyor. Doğu ve Güneydoğu'da 7 Haziran ve 1 Kasım 2015 genel seçimleri ile 16 Nisan 2016 referandum sonuçları karşılaştırıldığında,
k oranı göze çarpıyor. Bazı araştırmacılara göre
, sistem değişikliğini sağlamada büyük rol oynamış görünüyor. Sebep ister PKK baskısının azalması ister çukur savaşıyla HDP'ye yönelik tepkinin artması olsun, ya da kayyumların etkisi veya Hüda-Par'ın katkısını da hesaba katalım, bu durum, Ak Parti-MHP ortaklığında getirilen sistem değişikliğine Kürtlerin bir blok olarak tepki vermediğini gösteriyor.
Öte yandan, MHP, Meclis'te kilidi açarak sistem değişikliğinin baş mimarlarından biri oldu olmasına ama, sandıkta MHP'nin seçmeni partiyle aynı isteklilikte değildi. Peki, MHP seçmeninin yarısından fazlasının 'Hayır' deme gerekçesi son bir haftada yaşanan 'Eyalet' tartışmalarıyla açıklanabilir mi? PKK terör örgütünün 'Hayır' demiş olmasına, arada 15 Temmuz gibi bir FETÖcü darbe girişimi yaşanmış olmasına rağmen '
.
. %1'lik bir dilim nereden baksanız yarım milyon seçmen demek. Bunun bir kısmını Ak Parti içindeki küskünlere, bazılarının deyişiyle 'AKP'lilere bağlayabilirsiniz ama yüz binlere tekabül eden bir sayıyı böyle etiketlemek kolaycılık olur.
Bunun yanı sıra,
buna yönelik olarak da referandum sonrası araştırmalar yapılacaktır ancak bunun doğruluğunu referandum öncesi ülkenin pek çok yerini gezip dolaşmış olan bizler, birebir diyaloglarımızdan da biliyoruz.
Sadece bu erken analiz bile, Türkiye'nin kutuplaşmadığının, aksine karşımızda neredeyse 'sağlıklı' bile diyebileceğimiz bir tablo olduğunu gösteriyor.
Mevcut sonuçları, 2014 Cumhurbaşkanlığı seçim sonuçlarıyla karşılaştırdığımızda görüyoruz ki, Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın aldığı %51,8'lik oy oranı 16 Nisan'a neredeyse aynı oranda 'Evet'e yansımış. Yani
Ancak 2014'te %74 olan sandığa gitme oranı 16 Nisan'da %85'in üzerine çıkmış. Yani neredeyse 5-5,5 milyon kadar seçmen, üç yıl önce oy kullanmamışken bugün oy kullanmış. Bu da Erdoğan'a oy veren seçmen gibi, vermeyenlerin de değiştiğini gösteriyor.
Geride bıraktığımız yerel seçimleri ve Erdoğan'ın bir siyasi parti lideri olmadığı ve girmediği genel seçimlerin her birini 'Erdoğan hakkında referandum'a çevirenler Türkiye'nin bu kez de Erdoğan'ın etrafında kutuplaştığını iddia edebilirler ama bunun çözümü gayet basit: Bundan sonraki ilk Cumhurbaşkanlığı seçimlerine Erdoğan'a rakip olabilecek, yani
Nitekim anayasa değişikliğiyle beraber gelen yeni sistem de bunu gerektirmiyor mu?