|
Ver Gülen’i, al Brunson’ı...
Beyaz Saray'daki
Trump-Erdoğan zirvesi
sonrası, mevcudun yanına yeni bir gündem daha eklendi.


ABD Başkanı, Erdoğan'dan İzmir'de FETÖ soruşturması kapsamında tutuklu bulunan

Diriliş Kilisesi Pastörü Andrew Brunson'ın

iadesini talep etti.



Talep

iki kere Trump tarafından, bir kere de Başkan Yardımcısı Mike Pence tarafından

dile getirilmiş. Dahası Beyaz Saray'ın ziyarete ilişkin yayınladığı

basın bülteninde

de konuya değinilmiş, dört cümlelik bültenin bir cümlesi bu konuya ayrılmış.



Misyoner papazla ilgili bu hamlenin Trump'ın iç siyasette yaşadığı sıkışmaya bağlı olduğu ve kendisine oy veren

Evanjelikleri

memnun etmek için bu ısrarda bulunduğu söyleniyor. Haklılık payı olduğuna şüphe yok. Ancak konunun sadece ikili görüşmede kalmasıyla yetinilmemesinin, kamuoyu önüne taşınmasının, yani bugüne kadar Türkiye'de bile yeterince gündem olmayan, adını bile çoğu insanın bilmediği Andrew Brunson meselesinin Beyaz Saray tarafından bir anda uluslararası gündem haline getirilmesinin ardındaki

tek neden bu mudur?


Erdoğan FETÖ liderinin iadesi konusunda her seferinde çok net konuşurken, Gülen'in iade edilmemesi durumunda onların da Türkiye'den taleplerinin yerine getirilmeyeceğini ve

mütekabiliyet çerçevesinde

davranılacağını vurgularken, Brunson meselesinin Beyaz Saray tarafından öne çıkarılması adeta

'al da at'

dercesine bir gol pası gibi görünmüyor mu?



Kafası pazarlığa deli gibi çalışan ve dış ilişkilerde sadece 'al-ver' ilişkisi kuracak olmasıyla sıkça eleştirilen Trump, Brunson'ı bu kadar çok istediğini belli ettiğinde, Erdoğan'dan

“Çok mu istiyorsun? O zaman ver Gülen'i, al Brunson'ı”

cevabını alacağını bilmiyor mu?



Bana kalırsa bu gelişme FETÖ liderinin çoktan uykularını kaçırmış ve yeni ülke arayışını hızlandırmıştır.



Almanya'nın İncirlik çıkmazı


Almanya'nın 16 Nisan referandumu sürecinde bazı bakan ve milletvekillerimizin programlarını engellemesi sonrası,

bir grup Alman milletvekili İncirlik'teki askerlerini ziyaret etmek istemiş, Ankara da 'mütekabiliyet' çerçevesinde bu ziyareti uygun görmediğini

açıklamıştı. İncirlik üssünde askeri uçakları ve personeli bulunan Almanya o günden beri İncirlik kapısını hala açabilmiş değil. Eylül'de seçime giden Almanya'da bu sıkıntıyı aşmak isteyen Merkel, ABD'yi arabulucu olarak devreye sokarak, Türkiye'nin bu engeli kaldırmasını istiyor. Hem ABD Dışişleri'nden hem de Savunma Bakanlığı'ndan gelen

“Almanlar'ı niye içeri sokmuyorsunuz. Bir güzellik yapsanız ya,”

şeklinde taleplere Türk mevkidaşları muhtemelen,

“Bizlik bir durum yok. Talebinizi yukarıya iletiriz,”

demişlerdir.



Beklenen cevap gelmediği için Almanya şimdilerde Türkiye'yle medya üzerinden pazarlık yürütüyor ve birliklerine

Ürdün

ya da

Kuveyt

gibi ülkelerde alternatif üs aradığı haberlerini sızdırıyor. Mevlüt Çavuşoğlu'nun bu haberlere verdiği cevap Almanya'yı çıldırtacak cinsten:

“İncirlik'ten çıkmak isterlerse kendileri bilir, onlara yalvaracak değiliz. Gelmek istediler, yardımcı olduk. Ayrılmak isterlerse de güle güle deriz.”


Ürdün ya da Kuveyt'in İncirlik'e alternatif sunabilecek konumda olmadığını zaten biliyoruz.

ABD'nin Kobani, Rumeylan ve Ayn İsa'da inşa ettiği askeri üslerle

ilgili haberler, kamuoyunda Batı'nın artık İncirlik'e ihtiyacı kalmamış gibi bir algı oluşmasına neden oluyordu. Almanya'nın düştüğü durum, bunun da doğru olmadığını gösteriyor.



Öyle olsaydı, ABD'den İncirlik için arabuluculuk yapması yerine bu üsleri Daeş karşıtı koalisyona açması istenirdi. Dahası taşınma hazırlıkları, yeni maliyetler ve yapılması gereken anlaşmalar, sadece Almanya değil ABD için de

“Suriye'nin kuzeyinde üsler hazır, artık Türkiye'ye ihtiyacımız yok,”

denemediğinin göstergesi. Ayrıca o askeri üsler neye ne kadar hazır, bu da koca bir soru işareti. Görünen o ki, İncirlik üssü, stratejik konumu, Kuzey Irak ve Suriye'nin kuzeyine yakınlığı ve deniz, kara ve demiryollarına bağlantıları nedeniyle hala alternatifsiz.



Bölgede yeni düzen kurulduktan sonra Suriye'nin kuzeyinde inşa edilen üsler ya da Barzani yönetiminin Daeş'le mücadele bittikten sonra kurulmasını teklif ettiği Kuzey Irak'taki bir Amerikan üssü, belki İncirlik'e alternatif olabilir. Ama dediğimiz gibi,

bunlar ancak yeni düzen kurulduktan sonra değerlendirilebilecek konular.

Yeni düzeni kimin nasıl kuracağı bu açıdan da önemli.



Kıbrıs'ta İngilizlerin kurmayı düşündüğü bir üs belki oyun dönüştürücü olabilir. Ama Brexit sonrası, Almanya'yı buraya sokarlar mı, orası da meçhul. Öte yandan, Amerikalılar İngiliz egemenliğinde bir üste konuşlanmayı ne kadar gururlarına yedirebilir, o da ayrı bir soru işareti.



Trump'ın Suudi Arabistan ziyareti


Trump Cuma günü ilk yurt dışı ziyaretine çıktı. Suudi Arabistan, İsrail ve Vatikan'ı kapsayan turun ilk ayağı Riyad. Obama'nın ikinci döneminde adeta ABD'yle boşanma noktasına gelen Suudi yönetimi,

sadece Trump'ı ağırlamak için 70 milyon dolarlık hazırlık

yapmış durumda. Şatafatı gören, sünnet düğünü falan var zannedebilir. Bunca iltifat ve imzalanması beklenen

sadece bu yıl için 110 milyar dolar anlamına gelen, 10 yılda 350 milyar dolar değerini bulunan silah anlaşması

dahil pek çok anlaşma sonrası, Suudiler ABD'yle ikinci bahara başlayabilir mi, Washington'ı kendilerini İran'la aldatmaktan vazgeçirebilir mi? İzleyip göreceğiz.




#Recep Tayyip Erdoğan
#Donald Trump
#FETÖ
#ABD
7 yıl önce
Ver Gülen’i, al Brunson’ı...
Türkiye’nin tezlerini kim anlatacak…
Enflasyon ile mücadelede beklentileri kırmak ve fiyat yapışkanlığının önüne geçmek
Cari açık ve Gabar’dan gelecek 3,2 milyar dolar
Küresel savaşın kaçınılmazlığına dâir
Yeni tehditler ve Türkiye’nin kurumsal güncellenmesi