|
15 Temmuz Derneği

Meslek yaşamım boyunca yüzlerce konferans verdim, panele katıldım. Ancak hiçbirinde geçen hafta Pazar günü 15 Temmuz Derneğinin Antalya'da şehit ailelerine düzenlediği toplantıdaki konuşmamdaki kadar heyecanlanmadım, gurur duymadım ve etkilenmedim. Değerli dostum Kemal Sayar hocam ile “zor zamanda ruhsal direnç" konulu bir söyleşi yaptık şehit ailelerine. Amacımız şehit yakınlarının bu süreçte yaşadığı psikolojik zorlukları anlamaya çalışmak ve paylaşımda bulunmak idi. 15 Temmuz şehitlerinin aileleriyle bire bir görüşmem olmuştu, fakat kalabalık bir gruba ilk defa hitap edecektim.



Söyleşi esnasında konuşmak, duygularını paylaşmak isteyenlere de söz verildi. Adeta bir gurup terapisi havasında. Çocuğu, eşi, annesi, babası, abisi, ablası ya da kardeşi şehit olmuş güzide bir topluluk vardı karşımızda. Hepsinin acısı taze ve derin idi. Hep de taze kalacaktı. Kimi o gün yaşadıklarını anlattı, kimi bugün yaşadıklarını ve duygularını. Kimi gelecekle ilgili ümitsizliğinden, kimi yaşama nasıl tekrar bağlandığından bahsetti. Kimi aşkını, kimi özlemini dillendirdi. Genç bir şehit eşi bacımız “sevdiğim öbür âlemde mutlu ya, ben burada 60 yıl kahır çekmeye razıyım" diyerek anlattı aşkını. Kimi gözyaşlarıyla anlattı bunları, kimi gözyaşlarını içine akıtarak. Ancak hepsinin ortak özellikleri vardı elbette. Topluluğun istisnasız tamamı Anadolu irfanının seçilmiş temsilcileriydi adeta. Şehitler nasıl seçilmişse, aileleri de öyle seçilmişti. Bırakın isyan etmeyi, durumundan şikâyet eden ya da bunu ima eden dahi kimse yoktu. Hepsi şehitlik mertebesinin anlamını fazlaca kavramıştı ve bir şehidin yakını olmanın ne demek olduğunun farkındaydı. Bu büyük topluluğun mütevazılığı, irfanı, imanı ve samimiyeti karşısında bedenimiz küçülüyor, yüreğimiz büyüyordu. Vatan sevgisinin ne demek olduğuna, orada çok yakından şahit oluyorduk. Sokağa şehadet için çıkanların hikâyelerini dinleyerek.



Gurur ile alçakgönüllülük bir arada bir topluluğa bu kadar yakışabilirdi. Şehit annesinin oğlu vatanı için canını verdiğinden dolayı başı dikti. Ama ona verilen ücretsiz taşıma kartını kullanırken “acaba başkalarının hakkına girer miyim" diye ince düşünecek kadar da alçakgönüllü. Evet, bir şehit annesi, gözyaşları içinde kendisine verilen bu ücretsiz kartı kullanırken duyduğu çekingenliği anlattı. Acaba çocuğumun şehit olmasını maddi bir kazanca tevil ediyor muyum diye.



Bugün evimizde sıcak çorbalarımızı içebiliyor, yemek sonrası kahvemizi yudumlayabiliyor, çocuklarımız okullarına gidebiliyor, camilerimizde ezan okunuyor ise, biz tüm şehitlerimize borçluyuz bunu. Aynen Çanakkale'de, Sakarya da, Güneydoğuda olduğu gibi. 15 Temmuz şehitlerini unutmak, Malazgirt'i, Çanakkale'yi, Sakarya'yı unutmak demektir. Bu vatanın her ferdi üzerinde hakkı vardır şehitlerimiz ve onların ailelerinin. Hepsinin başımızın üstünde yerleri var. Hepsinin önünde saygı ve mahcubiyetle eğiliriz ancak.



15 Temmuz Derneği, şehit ailelerine devlet ne kadar destek verirse versin, bu işin gönül ayağı olmadan amaca ulaşılamayacağı düşüncesiyle kurulmuş bir dernek. Şehit ve gazi yakınlarına asla unutulmayacaklarını söz ve eylemleriyle anlatmaya çalışıyor. Yıllar sonra da aynı heyecanla anlatmaya ve 15 Temmuz ruhunu yaşatmak için çalışmaya devam edecek. Kuranlara ve emek verenlere millet adına teşekkür ediyorum.


#15 Temmuz
#Söyleşi
#Kemal Sayar
#Çanakkale
7 yıl önce
15 Temmuz Derneği
Ne olacak bu anne babaların hali?
Seçim sonrası ekonomide manzara nasıl?
Amerikan siyasetinin İsrail ‘trajedisi’
Jeopolitik sürpriz: ABD, Rusya ve İsrail nasıl anlaştı?
Nazlı seçmen günlerinde siyaset