|
Özür dileyelim bu büyük milletten

Halkımız 15 Temmuz gece saat 22'de duymaya başladı hain girişimin ilk eylemlerini. Birkaç saatlik “ acaba ne oluyor” şaşkınlığı, Başkomutanın “Halkımı meydanlara davet ediyorum” çağrısıyla dünyanın en büyük organizasyonuna dönüştü. Önceden planlanmamış, provası yapılmamış, hiç profesyonel eli değmemiş, büyük bir direniş organizasyonu. Başıbozuk bir topluluk değil, her saniyesinde ne yaptığını ve ne yapacağını bilen, çok hızlı karar veren, planlamasını anlık ve mükemmel yapan, günlerce sivil savunma eğitimi almışçasına senkronize hareket eden bir halk organizasyonu. Eski bir deyimle müthiş bir feraset örneği. Her yaştan, her eğitim düzeyinden, kadın erkek, işçisi, ev hanımı, öğrencisi, profesörü, taksicisi, bakkalı, çiftçisi. 14 lük delikanlı ile 70 lik dede aynı safta. Çarşaf giymiş bir hanımla, şort giyen bir hanım aynı meydanda.



Bu halk hareketinin 2 temel besleyicisi var; ölümden korkmamak yani cesaret ve inanma yani tam iman. Tankın önüne yatan cengâver, kendisini havalimanına getiren motosikletliye cebindeki tüm para olan 30 lirayı veriyor “nasıl olsa öleceğim, bundan sonra paraya ihtiyacım yok” diye. Köprüde, Çengelköy'de, Vatan caddesinde, Kızılay'da, Kazanda, Külliyenin önünde, daha yüzlerce yerde mermilere karşı koşan Yeni yüzyılın Mücahitleri. Ve birkaç saat içinde Türkiye'nin her yerinde sokağa koşan, meydanları dolduran ve aynı kahramanlıkları yapmaya, kurşunlara siper olamaya hazır, aynı imanın beslediği vatan evlatları. Ellerinde bırakın silahı kesici alet bile yok. Bayraklarıyla çıkmışlar mücadeleye.



İnancın ve vatan sevgisinin organize ettiği bu büyük topluluğun en önemli özelliği de sağduyu ve soğukkanlılığı asla elden bırakmamaları. Burası hep unutuluyor ve atlanıyor. Hatta yalan yanlış haberlerle bu büyük insancıl hareket karalanmaya çalışılıyor. Tanka, bombalara, kurşunlara ellerinde bayraklarla ve ağızlarında tekbirlerle dur demeye çalışan akıllara durgunluk verecek kadar hümanist bir topluluk. Askerleri ikna etmek için yalvaran anneler, kendisini yaralamış askeri silahı bırakması için nasihat eden dedeler. Tankın içine girip müzakere yapmaya çalışırken vurulan amcalar, halka ateş etmeyin çağrısı yaparken şehit olan delikanlılar.



Bu ihanet hareketinin de 2 temel kaynağı var. Korkaklık ve inançsızlık yani değersizlik. Ancak zavallı erleri ileri sürüp halka ateş ettiren, ellerindeki makineli silahlarla önüne geleni tarayan, helikopter ile havadan insanları kurşun yağmuruna tutan, altındaki tankla insanları ezen ve uçakla bombalayan korkaklar topluluğu. Uğruna ölecek değerleri olmadığı için ölmekten korkanlar, hayal etmedikleri bir direnişe karşılaşınca kolayca sarıldılar silahlarına. Büyük bir katliama gidecek sonu engelledi sokağa çıkan yüzbinlerin cesur direnişi.



Ey sayfalar dolusu kitaplar yazan, televizyonda saatlerce konuşup tartışan, siyaset bilimciler, sosyologlar, psikolog ve psikiyatristler, ilahiyatçılar, gazeteciler, hukukçular, siyaset bilimciler, üniversite hocaları hangimiz tahmin edebilir idi böyle bir şanlı direnişi. Milletimizi kamplara bölünmekle, tüketim toplumu olmakla, materyalizmin kıskacına girmekle, eğitimsizlikle, fikir üretmemekle, kendi hakkını savunmamakla, pısırıklıkla, dini ve manevi değerlerden uzaklaşmakla, suçlayan akil insanlar, büyük yanılgı ve şaşkınlığımızı gizlemeyelim. Bu aziz milletin genetiğinin bozulmadığını, kutsalına saldırıldığında tüm bilimsel veri ve araştırmaları altüst ederek 100 yıl sonra Çanakkale ruhunu aynen taşıyıp, büyük bir destan yazdıklarını bilip, saygıyla eğilelim karşılarında ve özür dileyelim hep birlikte BU BÜYÜK MİLLETTEN.


#Darbe girişimi
#Türk milleti
8 yıl önce
Özür dileyelim bu büyük milletten
Çok hayâtî bir dört sene
Türkiye, müşterek derdimizdir
İkiyüzlü dünyanın 200 günü
Garson nereye baksın?
İnsafsız takas!