|
"Gezi" olayları çerçevesinde Alevilik sorunu

Son olaylar Türkiye"nin toplumsal ve siyasal yapısındaki kırılgan noktaların daha belirgin bir şekilde ortaya çıkmasını sağladı. Ve bu kırılgan yapı üzerinde gerçekleştirilen yerli-yabancı manipülasyonların sonuçları da ortada.. Almanya ile son günlerde yaşanan gerilim de bunu göstermektedir.

On yılı aşkın iktidar döneminde birçok alanda çok önemli mesafeler alındı. On yıl öncesine kıyaslandığında alınan mesafenin, yapılanların önemi gerçekten anlaşılmaktadır. Ancak, bir kısım âciliyet kesbeden konuların, başlıkların çözüm üretilmedikçe kronikleşen bir yöne evrildiğini görmemek mümkün değil. Elbetteki, her işin bir vakt-i merhûnu vardır. Zamanı gelmedikçe çözüm yoluna girmiyor. Burada hakkı teslim etmemiz lazım. Bazı hayati sorunların çözümüne ilişkin adımlarda çok geç kalındığı gerçeğini de teslim etmek lazım. Son olaylar, ülkemizde Alevilik sorununun, Alevi-Bektaşi vatandaşlarımızın sorunlarının çözümünde somut adımların yeterince atılmamış olmasının mahzurlarını gün yüzüne çıkardı.

Suriye"de iki yılı aşkındır süre gelen iç savaş ve katliamların mezhep temelinde oluşturduğu gerilimleri ve tetiklediği fay hatları ülkemizi de etkisi altına almaktadır. Suriye iç savaşında inisiyatifin tümü ile En-Nusra gibi Selefi gruplarla, Şiî Hizbullah milislerinin eline geçmesi bu sorunu daha da derinleştirmekte ve tetiklemektedir. Türkiye"nin bunu görememesi mümkün değil.

Yirmi yılı aşkındır, Alevilik-Bektaşilik konusunda yaptığım yayınlarda/konferanslarda sürekli bu konuyu gündeme getirdim. 677 sayılı Tekke ve Zaviyelerin seddine ilişkin kanunun varlığının Alevi-Bektaşi kimliğinin yasal bir zeminde kendini ifade edebilme, bu kimliğin yasal bir güvenceye sahip olma imkanını ortadan kaldırdığını her vesile ile dile getirdim.

Bugün Alevilerin hangi legal zeminde kendilerini ifade edecekleri konusu en önemli sorun olarak karşımızda durmaktadır. Bu konudaki hukuki zemin kayganlığı meseleyi daha da karmaşık hale sokmaktadır. Yasa; tüm tarikatları, tasavvuf müesseselerini ve unvanlarını yasakladığı gibi, Alevî-Bektaşîlere ait seyyidlik, çelebilik, halifelik, babalık, dedelik vs. tüm unvan ve müesseseleri de yasaklamaktadır.

677 Sayılı Tekke Ve Zaviyelerin Kapatılmasına yönelik kanunun varlığı, yıllardır bu kanunun kaldırılamamış olması, Alevilerin bir kısmını neredeyse "ayrı bir din" arayışına iten en önemli nedenler arasındadır. Türkiye"de Alevi-Bektâşî kesimin örgütlü yapıları kentleşme sürecinde kendileri için statü arayışındadırlar. Bir yandan resmi ideolojinin temelleri olan inkılap kanunlarının getirdiği engelle karşılaşıp, Devrim kanunu duvarına toslamaları, diğer yandan resmi ideolojiye, cumhuriyet devrimlerine gösterdikleri sadakat birbiriyle çelişir bir durum arzetmektedir. Son yıllarda, kentlere göçün yoğunlaşmasının neticesi olarak, büyük kentlerde birbiri ardınca açılan Cemevleri, 677 sayılı yasa engeli yüzünden Dergâh ve Zâviye" statüsünde açılamamakta, dolayısıyla, İslam dışı bir zemine itilmesini kolaylaştırmaktadır. Ayrıca Almanya gibi bir kısım Batı Avrupa ülkeleri bu durumdan yararlanarak, zamanla ülkelerinde oluşmuş "Alevi Diasporası" üzerinden Aleviliğin, Bektaşiliğin İslam"dan ayrı bir din ve Alevilerin "Gayr-i Müslim Azınlık" olarak tescil edilmeleri konusunda yoğun bir propaganda kampanyası yürütmektedirler.

677 Sayılı Tekke ve Zaviyeler yasası kaldırılamazsa bile, sorunun çözümünde B planı olarak, Alevi –Bektaşi kurumlarına mahsus olarak değişiklik yapılabilir. 1 Mart 1950"de İsmet İnönü,677 sayılı kanunla kapalı olan türbeleri açmak için, bu kanuna bir ek fıkra ilave eder:

".Türbelerden Türk büyüklerine ait olanlarla büyük sanat değerleri bulunanlar Kültür Bakanlığınca umûma açılabilir. Bunlara bakım için gerekli memur ve hizmetliler tayin edilir."

Bu ek fıkra ile Osmanlı Padişah türbeleri dahil tüm türbeler açılır, hatta Kültür bakanlığı bünyesinde hizmetliler tayin edilir. Halen de bu şekilde süregelmektedir. Bu emsâle dayanılarak 677 sayılı kanuna Alevi-Bektaşi kurumlarına, Cemevlerine ilişkin şöyle bir ek fıkra eklenebilir.

"Alevî-Bektâşî inanç kurum ve merkezleri, "Dergâh" şeklinde ve statüsünde açılır. "Dergâh" şeklinde ve statüsünde açılacak Alevî-Bektâşî inanç kurum ve merkezleri Diyanet İşleri Başkanlığı bünyesinde teşkil edilecek bir üst kurulca temsil edilir ve denetlenir."

Devam Edeceğiz.

11 лет назад
"Gezi" olayları çerçevesinde Alevilik sorunu
Efendimiz’in (sav) Zekatı-1
Milyonlar milyarlar havada uçuşuyor
Sandık başına giderken…
Operadaki Hayalet’in “kehaneti” gerçekleşirse…
Ayasofya’yı açan adama vefa zamanı