|
İsrail Kürdistan"dan elini çekmeli

Son dönemlerde İsrail-Kürt ilişkileri konusunda çok şeyler yazılıp çizildi. Bir kısım seküler Kürt aydınları, salt Kürt halkını ümmetten, Müslümanlıktan koparmaya yönelik bir proje ile, Kürtlerle İsrailliler arasında sıcak ilişki ve bağlar kurmaya yönelik çabaları yoğun bir şekilde sürdürmektedir. Özellikle, Kürtlerin yaşadığı bölgelerden, Kürdistan"dan İsrail"e göç etmiş olan Museviler bu ilişkinin bir köprüsü haline getirilerek bu yönde adımlar atılmaya çalışıldı. Buna ilişkin, spekülasyonlar "Kürt Yahudisi, Kürt Yahudileri" gibi adlandırmalarla; olay, Kürtler arasında, Hazarlar benzeri tarihte Museviliği kabul etmiş topluluklar varmış gibi yansıtıldı. Yanısıra, Kürtlerle Museviler arasında mazlumiyet bağı, kader birliği eşleştirmeleri dahi kuruldu. Yahudilerle Kürtlerin aynı mazlumiyet kaderini paylaştıkları, benzer ve paydaş özelliklere sahip oldukları iddiasıyla aralarında ciddi soy bağları, akrabalık olabileceği tezleri yüksek sesle dillendirildi. Bu yönde "Kürdistanlı Yahudiler" , "Kürt-İsrail İlişkileri" başlıklı Türkçe kitaplar bile yayımlandı.

Tam burada, örgüt karşıtlığını, bir Kürt karşıtlığı kampanyasına dönüştürme çabaları ile Müslüman ahali içerisinde olası kırılma ve çatışmadan rant devşirmeyi amaçlayan bir kısım ulusalcılığa yakın çevrelere fırsat doğdu. Anılan, çevreler, "Kürt Yahudileri" söylemini sürekli dile getirip, bu temelde, ülkemizin Kürt olmayan Müslüman ahalisi içerisinde Kürtlere karşı bir düşmanlık ve nefret yayma yönüne gittiler. "Kürtlerin zaten çoğu Yahudi soylu" gibisinden bir ön yargı yerleştirilmeye çalışılarak, ileride -Allah (C.C) muhafaza- Kürtlere yönelik bir soykırım düşüncesinin yolunu açma çabasına girdiler.

Konuya ilişkin olarak internet sitelerinin arama motorlarında bir araştırma yapıldığında onbinlerce dosyanın listeleri ile karşılaşırız. Anılan dosyalardan, İsrail"in ve çeşitli batılı ülkelerdeki Musevi enstitülerinin bu yönde (Kürt-Yahudi kardeşliği vs.) ne kadar çaba sarf ettiğini gözlemleyebiliriz. Hatta, Kürt bölgelerinden İsrail"e göç eden Musevilerin kurduğu restoranların reklamlarındaki, "Kürt Mutfağı" vurgusu bu çabanın bir örneği niteliğindedir.

Kürtlerle İsrail arasındaki ilk ilişkiler, merhum Molla Mustafa Barzanî"nin, Iraktaki Baas rejimine karşı, 60"lı yılların sonunda kurduğu ilişkilerle başladı. İkili ilişki tümüyle Baas rejiminin Arap milliyetçiliği sâikiyle Kütlere uyguladığı baskı-zulüm politikaları ve uygulamalarına karşı reaksiyon olarak gelişmişti. Molla Mustafa Barzanî"nın bu tutumu başta her ne kadar, sırf tepkiselliğe dayanan pragmatik-politik bir ilişki ise de, zamanla İsrail faktörünün Kürt sorunu içine iyice sızıp yer bulmasının yolunu açtı. İsrail gizli servislerinin, şirketlerinin Irak Kürdistanı"nda çeşitli alanlarda halen süregelen yoğun faaliyetleri bilinmeyen bir husus değildir. Oysa ki, daha 1956 yılında, Molla Mustafa Barzânî"nin yeğeni Şeyh İsmail Barzânî"nin (Şeyh Abdüsselâm Barzânî"nin oğlu), Türkiye"ye, Cumhurbaşkanı Celâl Bayar ve Başbakan Adnan Menderes"e gönderdiği, geçen yıl bu sütunlarda yayınladığım, Arapça ve Osmanlıca mektuplarında Filistin davası ve işgal sözkonusu edilir. Filistin"de işgalin sona erdirilip, "Siyonizmin Filistin Topraklarından Kovulması" ifadesiyle, Türkiye"den açıkça talep edilir.

Bir taraftan İsrail"in Kürdistan"dan göç etmiş Yahudileri köprü olarak kullanıp bu yöndeki çabaları, diğer yandan Kürtler içerisindeki, dine karşı konumlanmış bir kısım intelijansiyanın sırf İslam ve Arap karşıtlığına dayalı aynı yöndeki çaba ve propagandaları, bir kısım ulusalcılığa yakın çevrelerin; Kürtleri dışlayan yine aynı yöndeki çabaları konuyu neredeyse içinden çıkılmaz bir hale sokmaktadır.

Hele ki, Barzani ailesine ilişkin olarak, Barzan bölgesinde, İsrail"e göç öncesinde, Musevîlerin de yaşamış olması durumu kullanılarak, Yahudi kökenli bir aile olarak nitelendirilip, adeta suçlanması, Barzani ailesinin de, Şirvan"dan göç etmiş ve İmâdiye ve Hakkari beyleri ile akraba Abbasi kökenli bir aile olmasına rağmen -sadece İsrail ile olan Baas karşıtlığına dayalı siyasi ilişkileri ile- bu iddiayı açık bir dille reddetmemeleri, bunun ötesinde bu aileye akraba Baki Barzani"nin "Kurdish-Israil Affinity" başlıklı makaleleri olayı çok daha vahim bir noktaya getirmektedir.

Elbette ki, anti-semitizmden yana değiliz. Tarihte Müslümanlar olarak Musevilere yönelik, onların da hak ve hukukunu koruyan tavrımız / tarihimiz ortadadır. Bir zamanlar Bağdat, Şam, Kahire ve Endülüs saraylarında Musevi vezir ve hekimlerden geçilmezdi. 1492"de, İber Yarımadası (İspanya ve Portekiz)"nda zulme/engizisyona maruz kalan Yahudilere Müslümanların yardım eli uzattığını, Yassef Nasi"nin adını tekrarlamaya gerek duymuyoruz. Ancak, İsrail"in Kürdistan"dan göç eden Musevileri köprü yaparak, coğrafyamızda Müslüman ahali mabeyninde husumet, kavga ve tehlikeli çatışmalara ve soykırıma varacak kıtallere sebebiyet verecek politikalarını da görmezden gelemeyiz. Bunu hoş görmemiz söz konusu olamaz. İsrail"in Kürtleri İslam dünyası içerisinde; İslamiyet"ten koparıp Kürt olmayan Müslümanlara karşı müttefik haline getirme çabaları; İsrail"e yarar sağlamayacağı açık. Kürtlerin de bunu onaylaması mevzubahis olamaz.

Bundan yıllar önce tanıştığım Kabbalist bir Musevi, Kürt olduğumu öğrenince:

"Senden korkulur, çünkü Kabbala yorumlarına göre İsrail"i Kürtler yıkacak" demişti. İsrail, gerçekten bölgede barış ve güvenlik içinde olmayı arzu ediyorsa Kürdistan"dan elini çekmelidir.

11 yıl önce
İsrail Kürdistan"dan elini çekmeli
Türkiye’nin tezlerini kim anlatacak…
Enflasyon ile mücadelede beklentileri kırmak ve fiyat yapışkanlığının önüne geçmek
Cari açık ve Gabar’dan gelecek 3,2 milyar dolar
Küresel savaşın kaçınılmazlığına dâir
Yeni tehditler ve Türkiye’nin kurumsal güncellenmesi