|
Katar krizi ve Ortadoğu’nun geleceği-3

Katar krizinin başlangıcında, bu krizin ana amaçlarından birisinin Suudi Arabistan’da veliahd değişimi olduğu çeşitli mahfillerde dile getirilmişti. Nitekim geçtiğimiz günlerde bu değişim fiilen gerçekleşti. Veliahd Muhammed bin Nayif azledilerek, yerine Melik Selman’ın oğlu Muhammed ikâme edildi. Bu değişiklik bugün gerçekleşmiş olsa bile, Suudi Arabistan’da suların durulacağının değil, daha da kabaracağının işareti olarak değerlendirilebilir. Hassas dengeler üzerine kurulu Suudi Arabistan’ın iç dengelerinde taşlar artık iyice yerinden oynadı. İç dengelerdeki çatışma hanedan/kraliyet ailesi içine de iyice taşındı. Kraliyet ailesi içinde bile bu çatlak iyice belirginleşmişken, iktidarı paylaşan, Alu’ş-şeyh ve Beni Şeybe gibi, diğer aile ve Aneze, Beni Harb, Beni Kahtan, Cuhenî, Şemmer, gibi aşiret konfederasyonları içinde nelerin olacağını tahmin etmek zor değil. 1930’larda Anglo-Saxon iradenin kurduğu ve II. Cihan Harbinden sonra petrol gelirlerinden oluşan refah payı dağıtımına dayanan dengeler iyice sarsılmış durumda. Ülkede petrol gelirlerindeki ciddi azalma, göreli fakirleşme, silahlanma gerekçesiyle ABD/USA’ya aktarılan yüz milyar dolarlar bu sarsılmayı hızlandırmaktadır. Ülkede, vatandaşlardan imtiyazlı aşiret mensuplarının dahi artık ciddi geçim darlığına düştüğünü oraları her ziyaretimizde açık bir şekilde gözlemliyoruz. Bu sarsılma, İran’ın nüfuz alanının genişlemesi, Suriye ve Irak iç savaşları ile birlikte ele alındığında krizin ne kadar büyük boyutlara taşınabileceğini tahmin edebilmekteyiz.


Suudi Arabistan’da olası bir iç kargaşa ve parçalanma uzun sürecek bir kaosa müncer olabilecektir. Böyle böylesine, hele ki, mezhep çatışmalarının da ilave olacağı bir kosun kısa zamanda toparlanıp yeni bir düzene kavuşacağını beklemek bizim için hayal olur. Batı’da büyük güç odakları içinde bölgeyi kaos/kargaşa içine sürükleyip bu halde bırakmayı hedefleyenlerin şu günlerde daha da ön plana çıktığı görülebilmektedir. Dev güç dengeleri arasındaki anlaşmazlık/rekabet, bölge denklemlerini çok daha ziyade bilinmeyenli hale getirmektedir. Ayrıca, bölge dengeleri içindeki ittifaklar da artık neredeyse günden güne değişmektedir. İran, ABD ile öteden beri çatışma içinde olmasına karşın Irak ve Afganistan’da ABD ile İran arasında zımni bir ittifak süregelmiştir. Yemen’de tersine bir durum oluşmuş, Suriye’de ise bu ilişki daha karmaşık bir yapı arz etmiştir. Katar krizinde ise düne kadar bölgede Suudi Arabistan’la birlikte oluşan bloğun başını çekerken, içinde bulunduğumuz krizde İran’ın safına düşmüştür.

Türkiye ise, bölgede oyun kurucu olma noktasında, Suriye politikası dolayısıyla ciddi bir ilerleme gösteremediği gibi, üzerinde oyun kurulan ülkeler sınıfına doğru itiliyor. Türkiye, bir süre öncesine kadar Suudi Arabistan öncülüğünde oluşturulmaya çalışılan İran karşıtı ittifak içine çekilmeye çalışılırken, bugün Katar Krizi üzerinde İran’la ittifaka zorlanmaktadır. Türkiye Birinci Cihan Harbi akabinde bölge ile kopan bağları, sonrasında hakim olan Resmi ideolojinin getirdiği bölgeye 90 yıllık yabancılaşma, 90’lı yıllardan itibaren Türkiye’yi hazırlıksız yakaladığı; Türkiye’nin bölgede stratejik bir alt yapı hazırlığı yapmasının önünü kesmiştir. 2011 yılından beri Suriye’deki gelişmeler ve Suriye politikası Rürkiye’yi bölgede oyun kurucu olmaktan iyice uzaklaştırmış durumda.

Bu çerçevede, Türkiye Ortadoğuya ilişkin yeni bir vizyon belirlemeye ve kendisini ecnebilerce oluşturulan bölgesel ittifaklar cenderesinden çıkarabilmelidir.

#Katar krizi
#Ortadoğu
#Suudi Arabistan
7 yıl önce
Katar krizi ve Ortadoğu’nun geleceği-3
Sınırlar arasında
İkiyüzlü dünyanın 200 günü
Garson nereye baksın?
İnsafsız takas!
Erdoğan’ı/AK Parti’yi Kürtsüz bırakma operasyonu…