|
Kudüs, Mescid-i Aksa ve Orta Doğu-2
20
.
Yüzyılda, özellikle Soğuk savaş döneminde İngiltere ve ABD tarafından Ortadoğu’nun ve politikasının merkezine oturulan İsrail, bölgede yenilmezlik konumuna da oturtuldu. Sykes-Picot mutabakatının çizdiği paylaşım haritasının sonucunda oluşturulan bölge Arap devletlerinin tümü, İsrail karşısında özellikle zayıf bir konumda tutuldu. 1948’de başlayan Arap-İsrail savaşlarının neredeyse tümünün İsrail tarafından kazanılması sağlandı.

1967 savaşı öncesi; gerek Mısır’daki Nâsır idaresi gerekse Suriye’deki Baas rejimi seküler Arap milliyetçiliğine dayalı, İsrail”e karşı konumlanmış bir politika izlerler. Ancak daha ziyade, kendi ülkelerinde, üzerlerinde baskı kurdukları halka karşı konumlarını güçlendirme ve takviye etme gayesine mâtuf’tu. Bu yüzden savaş arefesinde, her iki ülkenin liderleri İsrail”e karşı çok sert söylemlerle meydan okumakta ve Siyonist işgalin Filistin’de kısa zaman zarfında sona erdirileceğinden söz etmekteydiler. 1948’de İsrail’in kuruluşunun ardından, çevresindeki Arap ülkelerinin söylemleri; İsrail’in ve Filistin’deki Siyonist işgalin tümü ile sona erdirileceği propagandası üzerine bina edilmişti. Hatta 1948’de İsrail devletinin kuruluşunda, apar topar evlerinden/yerlerinden- yurtlarından sürülüp, mülteci olmaya mahkum edilen Filistinli Araplar en geç birkaç ay sonra evlerine dönecekleri inancına sahiptiler. Mısır, Suriye, Ürdün gibi Arap ülkeleri de Filistinli mültecileri buna inandırmıştı.

Diğer yandan ise, Kudüs Müftüsü Emin El-Hüseynî ve İzzeddin El-Kassâm önderliğinde örgütlenip, Diaspora’dan gelen yerleşimci Yahudi toplulukları ile İngiliz mandası döneminden beri çatışmalara giren Filistinli gruplar bu anlamda faaliyetlerini hızlandırırlar. 1964’te Emin El-Hüseynî’nin yeğeni Yasir Arafât (Ebu Ammâr) Kudüs’te arkadaşları ile El-Fetih örgütünü kurar. Henüz o dönemde 1948’de ikiye bölünmüş olan Kudüs’ün doğu yakasını teşkil eden Mescid-i Aksa, Kubbetu’s-Sahra, yani Harem-i Şerîf; sur içini kapsayan Eski Kudüs ve Batı Şeri’a Ürdün Haşimi krallığının idaresindeydi. Bir taraftan Arap aleminde İsrail’e ve Siyonizm’e karşı bilenme artarken, diğer yandan İsrail’e olan -ABD başta olmak üzere- Batılı ülkelerin desteği artış göstermekteydi. ABD; Ortadoğu politikasını” İsrail”in vikâye ve himayesi, İsrail’in bölgedeki üstünlüğünün sürdürülmesi” merkezli olarak konumlandırmıştı. ABD,- her hal ve şartta- Ortadoğu’da İsrail yanlısı bir tutumu öncelemekteydi. Bu da Suriye, Mısır, Irak gibi askeri cuntalar tarafından yönetilen ülkeleri Sovyet/Doğu blokuna yakınlaştırmıştı. Hatta, İslâmi temeller üzerine kurulmuş olan Filistin örgütlerinin -­El-Fetih başta olmak üzere- büyük bölümü de bu bloka yakınlaşarak Sosyalist bir renge bürünmüşlerdi. 1967 savaşı arefesinde, Cemâl Abdünnâsır başta olmak üzere Arap liderleri, İsrail’e meydan okuyan üslup ve politikalarını sürdürmekteydiler. Sürekli Filistin’in kurtarılacağı, Siyonist işgalin behemehal sona erdirileceği dillendiriliyordu. (Bkz. Hisham B. Sharabi, Nationalism And Revolution In The Arab World, Princeton, USA, 1966)

1967 Altı Gün Savaşı-Six Days War’nın faturası; Arap ülkeleri ve Filistin açısından çok ağır olur. Öyle ki, etkileri bugüne kadar tesirini hissettirmiştir. Mısır’ın hava gücü İsrail uçaklarınca daha yerde iken imha edilir. Mısır, Gazze ve tüm Sina yarımadasını kaybeder. Kudüs ve tüm Batı Şeri’a İsrail’in işgaline uğrar. Suriye ise Çerkes nüfusla meskun Kuneytra ve çevresi başta olmak üzere Golan Tepeleri’ni tamamen kaybeder. Bu savaş ile İsrail’in adeta yenilmezliğini dünya kamuoyuna tescil ettirir. 1964’te Kudüs’te kurulmuş olan El-Fetih öncülüğündeki Filistin Kurtuluş Örgütü; Ürdün nehrinin doğusuna çekilir, örgütün merkezi Kudüs’ten Amman”a taşır. 1970’e gelindiğinde ise Ürdün Kralı Melik Hüseyin Bin Tallal, Filistin Kurtuluş Örgütü’nü nüfusunun büyük bölümü Filistinli olan ülkesi için bir tehdit olarak algılar. Eylül ayında paralı askerler de kullanılarak Filistin örgütlerine ve mülteci kamplarına yönelik askeri operasyonlar düzenlenir ve binlerce Filistinli hayatını kaybeder. Yasir Arafat ve Filistin örgütleri Lübnan’a çekilir. 1964’te, Kudüs”te kurulmuş olan El-Fetih-FKÖ, 1970 sonuna gelindiğinde kendini Lübnan’da bulur. Cemâl Abdünnâsır ise , Mısır’da ve diğer Arap ülkelerinde tüm popülaritesini kaybeder ve 1970’te ölür. Arap âleminde, İslâmi vizyonu ve politikalarıyla bilinen Suudi Arabistan’ın yeni kralı Faysal bin Abdilazîz ön plana çıkar. 1969’da İsrail işgali altındaki Kudüs’te Mescid-i Aksa, İsrailliler tarafından yakılınca, Melik Faysal’ın öncülüğünde İslam Ülkeleri Konferansı Örgütü kurulur.

1973’e gelindiğinde, artık Enver Sedat’ın başında olduğu Mısır ve Hava Kuvvetleri Komutanı Hafız El-Esed’in idareyi ele almış olduğu Suriye, Libya ile birlikte İsrail’e karşı bir kez daha şanslarını denemeye karar verirler. Birlikte, Yom Kippur Bayramı /Kefaret Günü Bayramı günü (6 Ekim 1973) İsrail’e karşı taarruza geçerler; ilkin Mısır Ordusu, Sina Yarımadasındaki tatil kıyafetleri içindeki İsrail Ordusunu gâfil avlar ve ünlü Bar-Lev hattını aşar. Sinâ’nın üçte biri tekrar Mısır Üçüncü Ordusunun eline geçer. Ancak bilahare ABD’nin devreye girmesiyle, durum yine İsrail’in lehine döner. İsrailliler Kızıl Deniz’den karşı yakaya geçerek Mısır’ın Sina”daki üçüncü ordusunu arkadan kuşatırlar. Suriye, Kuneytra şehrini kuşatmasına rağmen ilerleme kaydedemez. Kudüs ve Ürdün Nehrine kadar tüm Batı Şeri’a’yı kaybetmiş olan Ürdün, bu savaşta cephe bile açmaz. Bu yüzden İsrail doğu cephesinden emin hale gelir. Savaşın on sekizinci gününde ateşkes ilan edilir. Golan Tepeleri İsrail işgalinde kalır. Sadece Süveyş Kanalı’nın doğu yakası şeridi Mısır’da kalır. Bu şekilde 1967’de, savaşın akabinde Süveyş Kanalı’nın batı yakasına çekilmiş olan Mısır, tekrar doğu yakasına da geçer. Bunun akabinde, 1967 Savaşında İsrail’in batırdığı gemilerden dolayı deniz ulaşımına kapanmış olan Süveyş Kanalı; kanalın açılışının yüzüncü yılında (1975) tekrar açılır. (Bkz. The Sundy Times Savaş Muhabirleri, Yomkippur: 1973 Arap-İsrail Savaşı, Terc. Fikret Yurdakul, Cilt.1-2, Kastaş AŞ. Yayınları, 1985, İstanbul; Maxime Rodinson, Israel And The Arabs, Second Edition, Penguin Books, 1985).

1973 Yom Kippur Savaşı Arap âleminde kırılma noktaları oluşturur. Savaşın ardından Suudi Arabistan Kralı Faysal’ın öncülüğünde ABD ve Avrupa’ya petrol ambargosu uygulanır. Bu kriz ABD ve Batı Avrupa’nın Ortadoğu politikasını bir hayli etkiler. Bunun bedeli olarak Nisan 1975’te Kral Faysal ABD’de yetişmiş yeğeni tarafından bir suikastle öldürülür. Kral Faysal’ın öldürülmesinin ardından Suudi Arabistan’ın Ortadoğu’daki aktivitesi yeniden azalır.

Filistin ve Kudüs/Mescid-i Aksa, Filistin Meselesi olmanın ötesinde, uzun zaman Arap-İsrail meselesi olarak görülüp değerlendirildi. Ancak, savaşlarda sürekli yenilen tarafın Arap ülkeleri olması, İsrail’in savaşlarda galip çıkması; bu konudaki konseptlerde, yaklaşımlarda köklü bir değişimin oluşmasına yol açtı.

Devam Edecek
#ABD
#Mısır
#Filistin
#Kudüs
#Mescid-i Aksa
٪d سنوات قبل
Kudüs, Mescid-i Aksa ve Orta Doğu-2
Suudi Arabistan’la normalleşme sürecinin arkasındaki Yunanistan faktörü
Ne olacak bu anne babaların hali?
Seçim sonrası ekonomide manzara nasıl?
Amerikan siyasetinin İsrail ‘trajedisi’
Jeopolitik sürpriz: ABD, Rusya ve İsrail nasıl anlaştı?