|
Rusya-Suriye hattı ve Türkiye-3
1243/1828'de Navarindeki Osmanlı-Mısır donanmasına ait gemilerin Rus-İngiliz-Fransız donanmasına ait gemilerce Mora meselesi bahane edilerek baskınla yakılması ile patlak veren Balkanlar Kafkaslarda cereyan eden Osmanlı Rus muharebeleri Rusların bir taraftan Varna-Şumnu diğer taraftan Kars ve civarına nüfuz etmelerine sebebiyet verir. Ayrıca, Mora'da bağımsız Yunan devleti kurulduğu gibi, Sırbistan Kara Yorgi hadisesi ile “Belgrad Paşalığı” adı altında fiilen kopmuş, Tepedelenli Ali Paşa ve İşkodralı Mustafa Paşa vak'aları husule gelmişti. Ardından Mısır meselesi baş göstererek, Sultan II. Mahmud devrinin en sıkıntılı dönemine girilmişti. (Bu konuda Bakınız, Mehmed Sadık Rifat Paşa, Rusya Muharebesi Tarihi, Asâr-ı Rif'at Paşa, İstanbul, 1286; Tarih-i Lütfî, Cilt 1, Shf: 391-409; Atâ Tarihi, Cilt. 3. Shf: 255-275; Ahmed Muhtar, Türkiye-Rusya Seferi, 1244/1828-1245/1829, Erkân-ı Harbiye Reisliği Matbaası, Ankara, 1928; İhsan Sungu, Mahmut II.'nin İzzet Molla Ve Asâkir-i Mansure Hakkında Bir Hattı, Tarih Vesikaları Dergisi, Cilt: 1, Sayı:3,Shf: 162-183, Birinci Teşrin 1941, Mf. V. Neşriyatı)

1270-71/1853'teki Kırım Harbinde her ne kadar, İngilizler ve Frasnsızlar Osmanlı Devleti ile müttefiken donanma sevk edip Rus limanlarını bombalayıp Ruslar'ı Balkanlarda ve Eflak-Boğdan'da ric'ate ve mütarekeye icbar etmiş ise de, 1856'daki Islahat Fermanı ve Kapitülasyonların artırılması Osmanlı Devleti için ağır bedel olmuştur. (Bkz. Rear Admiral Sir Adolphus Slade–Mushaver Pasha- Turkey And The Crimean War: A Narrative Of Historical Events, Smith, Elder And Co., London, 1867; Müşavir Paşa'nın Kırım Harbi Hatıraları, Sir Adolphus Slade, Çev. Candan Badem ,Türkiye İş Bankası Yayınları; Yüzbaşı Fevzi, 1853-1855 Türk-Rus Harbi ve Kırım Seferi, Devlet Matbaası, İstanbul, 1927)

1774 Küçük Kaynarca Anlaşması, özellikle 1792 seferleri ile başlayan süreçte Osmanlı devleti Rusya tarafından sürekli darbelenmiştir. 93 Harbi de dahil, Osmanlı-Rus harplerinin çoğu Batı Avrupalı devletlerin teşvik veya bazen doğrudan dahli ile Osmanlı'nın Rusya sopasıyla dövülmesi şeklinde olmuştur.

185-3-56 Kırım-Kars Harpleri akabinde Osmanlı Devleti 93 Harbine kadar, daha önceki harplerden edindiği tecrübe ile, Rusya ile cephe harbine girmemeye özen göstermiştir. Özellikle, Sultan Abdülazîz döneminde bu hususa/siyasete dikkatli bir şekilde riayet edilmiş Rusya devleti ile ilişkiler olumlu düzeyde tutulmaya çalışılmıştır. Sadrazam Gürcü Mahmud Nedim Paşa'nın dönemi bu siyasetin zirvesini teşkil etmiştir. Ancak, o dönemde daha çok İngilizlere tarafgirlik gösteren Serasker Hüseyin Avni Paşa, Mithat Paşa ve taraftarları buna karşı büyük bir kampanya başlatarak, o dönemdeki büyük iktisadi krizi ve Hazinenin iflasını bahane ederek Rusya ve Rus sefiri İgnatiyev ile ilişkilerinden dolayı, “Nedimov” olarak nitelendirdikleri Mahmud Nedim Paşa'yı düşürmeyi başarmışlardı. Oysaki, geliyorum diyen 93 Harbinin önündeki en büyük engel Sadrazam Gürcü Mahmud Nedim Paşa ve siyaseti idi. Mahmud Nedim Paşa'yı bertaraf etmekle yetinmeyen İngiliz taraftarı Hüseyin Avni Paşa ve kadrosu, Sultan Abdülazîz'i de tahtından indirip öldürterek; bu engeli tümü ile ortadan kaldırmışlardı. Sultan V. Murad'ın ruh sağlığının saltanat etmesine mani olması üzerine Şehzade Abdülhamid'i tahta geçiren bu kadro hemen Kanun-i Esasi'yi, Meşrutiyeti ilan ettirerek yetkilerini tamamen budayıp ardına kadar savaşın yolunu açmışlardı.

1293/1877-78 Harbi Osmanlı devleti için tam bir yıkım oldu. Kars ve Ardahan'ı alan Ruslar Erzurum'a sınır hale geldiler. (Bkz. Tümgeneral Vehbi Kocagüney, Erzurum Kalesi Ve Savaşları, 126 Sayılı Askeri Mecmuânın Tarih Kısmı, Askeri Matbaa, İstanbul, 1942) Diğer taraftan Rumeli-Balkanlarda Osmanlı ordularını Gazi Osman Paşa'nın Plevne Müdafaasına rağmen, tam bir bozguna uğratan Ruslar Ayastefanos/Yeşilköy'e kadar ilerlerler, bu bozgunu gören çaresiz genç padişah İstanbul'u terke bile teşebbüs eder. Osmanlıların çaresiz bir şekilde mütareke talebiyle 8 Mart 1878'de imzalanan Ayastefanos anlaşması Osmanlı Devletinin adeta idam fermanı olmuştur.

Bu anlaşmaya göre:

Sırbistan, Karadağ ve Romanya tam bağımsızlık kazanacak ve sınırları genişletilecek.

Büyük bir Bulgaristan Prensliği kurulacak, Prensliğin sınırları Tuna'dan Ege'ye, Trakya'dan Arnavutluk'a uzanacak.

Bosna-Hersek'e iç işlerinde bağımsızlık verilecek.

Kars, Ardahan, Artvin, Batum, Doğubayezid ve Eleşgirt Rusya'ya verilecek.

Teselya Yunanistan›a bırakılacak.

Girit ve Ermenistan'da ıslahat yapılacak.

Osmanlı Devleti Rusya'ya 30 bin ruble savaş tazminatı ödeyecekti.

Ancak bu antlaşma ile Rusya'nın Balkanlar'da tamamen hakim bir konuma gelmesi Batılı devletleri, özellikle İngiltereyi telaşlandırdı. Zira Rusların, Bulgaristan yolu ile sıcak denizlere inmeleri, Birleşik Krallık'ın Hindistan sömürgelerine ulaşmasına ve Avusturya-Macaristan'ın Bosna-Hersek'i ilhakına set çekmiş olacaktı. Osmanlılar bu tepkilerden yararlanarak Kıbrıs'ın idaresini Büyük Britanya'ya bırakmak şartıylala Berlin'de yeni bir antlaşma (Berlin Konferansı/Antlaşması) zemini elde etmeyi başardılar.

Ayastefanos'un ağır şartlarını hafifleten Berlin Konferansı/Antlaşması ile Osmanlı Devleti›nin Balkanlar'daki varlığı bir süre daha devam etti. Bu anlaşma ile Osmanlı devletinin Rumeli'deki topraklarının büyük bölümü iade edilmiş oldu. Ancak, Sırbıstan ve Karadağ bağımsız olurken, Bulgaristan muhtar bir prenslik haline gelir. Niş, Buyanovac, Medyeva, İvranya; Ülgin, Bar gibi Arnavut nüfusla meskun bölgeler de Sırbistan'a ve Karadağ'a bırakılır. Bosna-Hersek ise ilhak edilmese de, Avusturya-Macaristan devletinin denetimine girer. Osmanlı içindeki, taraftarı Hüseyin Avni Paşa- Mithat Paşa ve kadroları üzerinden Osmalı Devletini Rusya ile savaşa sokup iyice ezdiren İngiltere bu defa istediklerini aldıktan sonra Berlin Konferansında Osmanlı'nın karşısına kurtarıcı/halâskâr rolüyle çıkıyordu

19 yüzyıl adeta, Osmanlı'nın yakın tehdit olarak, sürekli Batı Avrupa devletlerinin zemin hazırlayıp teşvik etmesi ile, Rusya tarafından sopalanıp ezildiği dönem olmuştur.

Ardından Devr-i Hamidî olarak da adlandırılan 31 yıllık dönemde, İngilizlerin 1882' de Urâbi Paşa hadisesi akabinde Hidivler idaresindeki Mısır'ı işgali, 1881'de Tunus'un Fransızların denetimine geçmesi dışında toprak kaybı görülmez. Yine bu dönemde 1313/1897 Teselya'daki müsbet olarak neticelenen Yunan harbi dışında da bir harbe teşebbüs edilmez.

1908'de, Resneli Niyazi'nin dağa çıkması, Firzovik Toplantısı ardından Manastır'da Osmanlıların Rumeli Ordusu Kumandanı Şemsi Paşa'nın İttihatçıların tetikçisi Mülâzım Atıf tarafından öldürülmesi bunun neticesi olarak II. Meşrutiyet'in ilanı, Devr-i Hamîdî'nin sona ermesi, 1325/1909'daki 31 Mart Vak'ası ve Hareket Ordusunun Selanikten gelerek, Sultan Abdülhamid'i tahttan indirmesi Osmanlı devletinin artık sona erdirilmesinin işareti olur. Yeni, İttihatçı-Jön-Türk idaresi kısa zamanda ülkeyi büyük maceralara ve savaşlara sürükler. İlkin Bulgaristan Prensliği bağımsızlığını ilan eder. Avusturya-Macaristan Devleti de denetiminde tuttuğu Bosna-Hersek'i ilhak eder.

1980-1909'da işbaşına gelen İttihatçı Jön-Türk idaresinin kısa zamanda İmparatorluğun birçok bölgesinde kargaşalığa yol açacak bir tarz-ı idare sergilemeleri, özellikle, öteden beri Osmanlı'nın Rumeli'deki en güçlü topluluğu olan Arnavutlar'a ve bir kısım haklı taleplerine karşı, haksız yere, sert tutum takınarak küstürmeleri, bu unsurun bir bölümünün ayaklanmasına yol açar. 1912'de patlak veren Balkan savaşları Edirne-Çatalca'ya kadar Balkan Rumeli topraklarının elden çıkmasına sebebiyet verir.

1914'te Avusturya-Macaristan Veliahdinin, Saraybosna'da bir Sırp tarafından süikast sonucu öldürülmesinin ardından patlak veren Birinci Dünya Harbi Osmanlı topraklarının işgali ile neticelendi. Özellikle 1916'daki Sykes-Picot Mutabakâtı Osmanlı'nın Ortadoğu'daki topraklarının İngilizlerle Fransızlar arasında paylaşımını ve bölgede bugünkü sınırlara yansıyan statükoyu belirleyen anlaşmaydı.

Birinci Cihan Harbinde Rusya, İngiltere ve Fransa Mütteftik devletleri oluştururken, Almanya, Avusturya Macaristan, Osmanlı devletleri karşı Mihver devletleri teşkil ediyordu. Osmanlı Devletinin Almanya'nın teşviki ile savaşa dahil olması esnasında neşredilen Sultan V. Mehmed Reşad'ın Hâl-i Harp Beyannâmesinde Rusya ile ilgili şu cümleler câlib-i dikkattir:

“Rusya Devleti üç asırdan beri Devlet-i Aliyyemizi mülken pek çok zararlara uğratmış, şevket ve kudret-i milliyemizi artıracak intibâh ve teceddüd âsârını harp ile bin türlü hiyel ve desâis ile her def'asında mahve çalışmıştır.” (Beyannâme-i Hümâyun, Cerîde-i İlmiyye, Adet:7, Muharrem 1333/1332. S.434)

Sultan V. Mehmed Reşad'ın bu ifadesi, Osmanlı-Rus savaşlarının yol açtığı neticelerin özet anlatımıydı.

Devam Edecek
#Rusya-Suriye hattı
#osmanlı
#rumeli
#Mütteftik devletler
8 years ago
Rusya-Suriye hattı ve Türkiye-3
Haramlar duyguları köreltir
Ukrayna ve İsrail’e yardım iştahsızlığı
Türkiye’nin tezlerini kim anlatacak…
Enflasyon ile mücadelede beklentileri kırmak ve fiyat yapışkanlığının önüne geçmek
Cari açık ve Gabar’dan gelecek 3,2 milyar dolar