|
Rusya-Suriye hattı ve Türkiye-5
Rusya, 18. Yüzyıl sonlarından beri Balkanlar, Karadeniz, Hazar Ve Orta Asya içlerine kadar Batı'nın dahası Anglo-Saxon aklın İslâm Dünyasına karşı kaba gücü, sopası rolünü oynamaktadır. Kuzeyden, İslâm âlemine karşı sürekli yakın tehdit konumunda olmuştur.

İslâm âleminin Batı'ya uzanan ucu olan Osmanlı'nın Tuna boyları ve Balkanlar'dan kovulması, Müslümanların göçe zorlanması, katliamlara maruz bırakılması, Deşt-i Kıpçak ve Kırım'ın Müslüman nüfustan arındırılması ve Orta Asya'daki Müslüman hanlıkların istilası çok büyük oranda Ruslar eliyle gerçekleşmiştir.

Rusların, Çar Deli Petro döneminden beri güneylere, Balkanlar ve Hazar üzerinden Akdeniz ve diğer sıcak denizlere açılma hayal ve teşebbüsleri eksik olmamıştır. 1979'da Afganistan'ın işgali, en son Kırım'ın Ukrayna'dan koparılıp, Rusya Federasyonuna bağlanması bu hayal ve teşebbüslerin ürünü olmuştur.

1989'dan itibaren Doğu Blokunun, Varşova Paktının çözülmesi, 1991'de Sovyetler Birliğinin dağılması, Birliği oluşturan Rusya Federasyonu dışında yer alan federal cumhuriyetlerin bağımsız devletlere dönüşmesi (Litvanya, Letonya, Estonya, Beyaz Rusya, Moldovya, Ukrayna, Azerbaycan, Gürcistan, Ermenistan, Türkmenistan, Özbekistan, Kırgızistan, Kazakistan, Tacikistan Cumhuriyetleri) büyük bir sarsıntı oluşturdu. Gorbaçov döneminde gerçekleşen tüm bu dağılma ve çözülme süreçleri ardından, Rusya Federasyonu Yeltsin döneminde bir geçiş sürecine girdi.

Halen süregelen Putin-Medvedev döneminde ise, Rusların, Rusya Federasyonu olarak, yeniden yapılanma ve toparlanmaya yönelmesi söz konusu oldu. Rusya bu dönemde tekrar eski Sovyet cumhuriyetleri üzerinde nüfuz oluşturma gayretine girdi. Türkiye'nin Özal sonrası dönemde yaşadığı süreçler ,yanlış dış politika ve askeri vesayetin dayatmaları; sloganik fanteziler yüzünden Orta Asya'ya ve Kafkaslara yönelik açılımında çok başarısız bir tecrübe ve hayal kırıklığı yaşandı. Rusya'nın Orta Asya'daki yeni cumhuriyetlerde zaten hiç silinmeyen nüfuzu tekrar artma eğilimine girdi. Kafkaslarda, Çeçenistan ve Gürcistan'la olan sorunlarda kan dökülmesine yol açsa da şu anda Rusya bu raundu kazanmış gözüküyor.

Ukrayna'nın Avrupa Birliğine girme süreci ile, ciddi bir kuşatılmışlık pozisyonuna giren Putin Rusyası, Ukrayna'daki iç çatışmalar ve Kırım'ın Ukrayna'dan koparılıp ilhak edilmesi ile ön aldı. Karadeniz kıyısındaki konumu güçlendi.

Enerji kaynakları (Özellikle Doğal Gaz), nakil hatları ile Orta ve Batı Avrupa'yı büyük ölçüde kendine mahkum hale getiren Rusya, aynı zamanda Suriye'de 5 yıla yakındır süregelen iç savaş ortamının neticesi olarak oluşan mihver üzerinden İran'ı iyice kendi müttefiki haline getirdi. Merhum Ayetullah Humeyni döneminde, Rusya'ya da önemli oranda mesafeli durumda olan İran, Humeyni sonrası dönemde tedricen Rusya'ya yanaşarak (Safeviler ve Kacarlar döneminde olduğu gibi) Suriye olayları ile iyice müttefik hale geldiler.

Suriye odaklı olarak, güçlenen bu ittifak bağları nihayetinde, Rusya'nın Suriye'ye doğrudan askeri müdahalelerine kapı aralayıp yol açtı. Ukrayna ve bazı ekonomik sorunlardan dolayı köşeye sıkışan Rusya, Suriye üzerinden İran'la olan ittifakının yol vermesi ile Suriye denklemine doğrudan askeri müdahale ile dahil oldu. Zaten, Tartus'taki askeri deniz üssü ile Doğu Akdeniz'de mevcut olan Rusya Federasyonu, İran'la olan ittifakı, IŞİD/DAİŞ gerekçe gösterilerek ABD ve Batı Avrupa ülkelerinin, Kuzey Atlantik'in iki yakasının da onayı ile Suriye'ye direk müdahil oldu. Rusya'nın hava operasyonları şeklindeki askeri müdahalesinde IŞİD/DAİŞ'in gerekçe gösterilmesine rağmen, Rusya'nın askeri saldırıları büyük oranda IŞİD'ı değil, diğer moderate muhalif grupları hedef almaktadır. Daha ziyade, Türkiye'nin yakınlık gösterdiği moderate muhalif gruplar Rusya eliyle Suriye sahasından tasfiye edilmektedir. IŞİD'in elindeki bölgeler ise çok büyük oranda elinde kalmaya devam etmektedir.

Rusya'nın, gerek Kuzey Karadeniz ve Deşt-i Kıpçak bölgesindeki , Kafkaslardaki uzanım ve müdahaleleri, gerekse Suriye'ye yönelik doğrudan askeri müdahalesi en çok Türkiye'yi etkilemekte, birkaç yönden, Türkiye'yi köşeye sıkıştırıp kuşatma altına almaktadır. Son olarak PKK ve PYD'nin de Rusya hattına, mihver devletlere tekrar kayma göstermesi bu yöndeki bir projenin ürünü gibi durmaktadır. PYD/YPG üzerinde ABD/Batı ile Rusya arasında bir ittifak da görülmektedir. Bu durum Türkiye'yi bölgede daha zor bir ortama sürüklemektedir. Bu, Anglo-Saxon iradenin, bir bakıma, Türkiye'yi ve İslâm Dünyasını yeniden Rusya'nın kaba gücüne dövdürme/ezdirme operasyonu olarak da değerlendirilebilir. Burada, Türkiye'yi yeniden zorla Batı bloku zeminine çekme niyeti de okunabilir.
#ortadoğu
#Rusya-Suriye
#Doğal Gaz
#İslâm âlemi
#Varşova Paktı
#Balkanlar
8 yıl önce
Rusya-Suriye hattı ve Türkiye-5
Haftanın ekonomik özeti ve beklentiler
Mülâhaza etmek
Siyasetçileri bürokratlara kurban etmek
Musallada bir sosyolog daha… Vehbi Başer’in ardından
Taşkent’in öbür yüzü