|
Allah Allah

Bir gün İbrahim Tatlıses, Müslüm Gürses'le birlikte sohbet ederken Tatlıses, Gürses'e dönerek: “Bir şarkı buldum, onunla meşhur olacağım." der. 1977'nin sonlarında Tatlıses gerçekten de şarkısını okur (Türküola'nın desteğiyle). Şarkı, bugün hepimizin bildiği: “Ayağımda Kundura" dır.



Urfalı Babi tarafından yazılan bu şarkı, daha önce Selda Bağcan'dan Zeki Müren'e, Mukim Tahir'den Müzeyyen Senar'a kadar pek çok kişi tarafından okunmuş; ama şarkının büyük bir beğeni toplaması İbrahim Tatlıses'le mümkün olur. Kısa bir süre albümdeki diğer şarkılar da beğenilmiş özellikle “Hış Hışı Hançer" TRT ekranlarında da yayınlanmaya başlar.



Ertesi yıl; “Ayağımda Kundura" isimli bir film çekilmiş ve İbrahim Tatlıses, Türk halk müziği ile önemli bir çıkış yapar. Uzun bir süre halk müziği tarzında şarkı söyleyen sanatçı; 1980'lerin hemen başında arabeske yönelir. Ancak bu değişim; İzzet Altınmeşe ve Belkıs Akkale tarafından eleştiriyle karşılanır; fakat bu değişiklik halk tarafından yadırganmak yerine daha çok beğenilir.



Tüm bunların yanı sıra Tatlıses'in hayat hikayesine bakarsak; o, yedi çocuklu bir ailenin ilk çocuğu olarak dünyaya geldi. Leyla ve ciğerci Ahmet Tatlı'nın çocuğudur. Doğduğunda, babası hapiste olduğu için ilk kez onunla demir parmaklıkların ardında karşılaşır. Bir süre sonra ailesi ile İstanbul'a göç ederler. Burada bir akrabalarının yanına yerleşirler. O, da kardeşleri gibi birçok işte çalışır. 70'li yılların ortasında inşaat işçisi, demir ustası ve leblebicilik yapar. 80'lerin başında ise şöhret basamaklarını tırmanmaya başlar.



Okuyamadığı için okula olan hevesi hiç geçmez. 1976 tarihinde ilkokul diploması almayı başarır. İlk olarak Adana daha sonra da Ankara'ya gelerek çeşitli gazino ve pavyonlarda sahne alır. 1974'te Ankara'daki Kınalı Pavyon'da söylediği "Ayağında Kundura" ile ünlenerek Ankara Radyosu'na çıkar. Ardından bir yılbaşı gecesi için televizyonla da tanışır. 70'li yılların ortalarına doğru İstanbul'a geçer ve burada sahne almaya başlar.



Yılmaz Tatlıses'in ona soyadını vermesiyle İbrahim Tatlı için yeni bir dönem başlar. 1977'deki "Ayağında Kundura" albümüyle müzik piyasasına giriş yapar. 1978'de de aynı isimli bir filmde rol alarak sinemayla tanışır. 1979'da ise "Kara Yazma" filminde rol alır. Ardından 1983 yılındaki "Günah" filminde rol alır. Bu arada hayat arkadaşı Derya Tuna'yla tanışır.



İbrahim Tatlıses'in hayatındaki dönüm noktalarından birisi de onun, Burhan Bayar'la tanışmasıdır. Bir küs bir barışık olan bu ikili, sadece arabesk tarihinin değil müzik tarihinin de en etkili ikilisi olurlar. İlk kez 1981'de “Gülmemiz Gerek" adlı albümle işbirlikleri başlar. Bu birliktelik 1987 yılında Tatlıses'in Tatlıses Plak'ı kurmasına dek sürer. Zira bu süreden sonra ilişkileri bozulur. Dört sene sonra ikili; “Vur Gitsin Beni" albümüyle yeniden bir araya gelir. Burada iki Kürtçe şarkı yüzünden ikisi de 2 yıl DGM'de yargılanır. 1994'teki “Haydi Söyle" albümü ikilinin birlikte yaptığı son albüm olur.



Muhtemelen İbrahim Tatlıses'in zirve albümü, 1985'te satışa sunulan “Mavi Mavi" albümüdür. “Bayar Müzik" etiketiyle çıkan albümün arabesk parçaları içeren A yüzünün müzik yönetmenliğini Burhan Bayar; B yüzünün ise Arif Sağ üstlenir. Zira albümün B yüzü; Türk Halk Müziği parçalarından oluşmuştur. Albüm yayınlandığında ise; satış rakamları 3.5 milyonluk bir rekor kırmıştır. Ertesi yıl, yine Burhan Bayar'ın müzik yönetmenliğini üstlendiği “Gülüm Benim-Gülümse Biraz" albümü aynı başarıyı elde eder.



Arabesk dünyasına çok sonradan dâhil olan İbrahim Tatlıses, 1980'li ve 1990'lı yılların belki de en önemli sanatçısı olur. Yanık ses tonu, etkileyici sahne performansıyla her dönemde zirvededir. Seksenli yıllarda çıkardığı "Allah Allah", "Kara Zindan", "İnsanlar" ve "Fosforlu Cevriye'm" albümleriyle satış rakamları milyonları bulur. 1987'de kendi plak şirketi olan Tatlıses Müzik'i kurar. 1989 yılbaşı günü Turgut Özal'ın desteğiyle "Beyaz Gül Kırmızı Gül" şarkısını ilk kez TRT'de okuyarak televizyon dünyasına resmen adım atar. 1983'te çıkardığı "Mega Aşk" adlı albümde Selami Şahin'in "Seni Sevmediğim Yalan", "Akşamdan Akşama", "İçem Diyorum", "Bu Nasıl Güzel" şarkılarını yorumlar. Aynı albümde Yusuf Hayaloğlu'nun "Dağlarda Kar Olsaydım" türküsü, uzunca bir süre popülerliğini korur.



Tatlıses, bir taraftan da ticari olarak yatırımlar yapar ve ekonomik anlamda büyümeye başlar. Sahip olduğu şirketler grubu; gıda, müzik prodüksiyon, turizm, havacılık ve yayıncılık gibi farklı pek çok alanda faaliyetlerini sürdürür.



90'lara gelindiğinde Tatlıses'in ünü, Yunanistan ve Orta Doğu'ya kadar genişler. Aynı zamanda yönetmen, oyuncu, senarist, söz yazarı, köşe yazarı, besteci, programcı ve şarkıcı kimliğiyle de tanınır. 1991 yılında Raks Müzik`le anlaşma yapar. Ertesi yıl da “Ah Keşkem" adlı albümle hayranlarının karşısına çıkar. Uğur Bayar ve Mustafa Özhan ikilisi, bu albümün müzik yönetmenliğini yapar. Sonuç yine başarılıdır ve albüm büyük bir sükse yapar.



1993'teki Mega Aşk albümünün yönetmenliğini ise Mustafa Özden yapar. 1994'teki “Haydi Söyle" albümü de Burhan Bayar, Arif Sağ, Özkan Turgay ve Zafer Dalgıç`tan oluşan uzman bir kadro eşliğinde hazırlanır. Bir başka deyişle, 1990'lar boyunca onun müzik piyasasındaki hâkimiyeti oldukça güçlü bir şekilde devam eder. Yine bu yıllarda, Balkanlarda ve Ortadoğu'da oldukça popülerdir. İşte bu anlamda Türkiye'nin belki de ilk mega starıdır. Yurtdışı konserleri oldukça etkileyici performanslarla büyük kitlelere hitap eder. Konserlerinden yaşanan bir hikaye hem ona ilginin hem de bir şarkısının ilginç hikayesini ortaya çıkarır:



Tatlıses ve ekibi yurtdışı turnesindedir. Dönüp dolaştıktan sonra İsrail'e giderler. Konserde “Sevdalandım" şarkısını okur. Deyim yerindeyse konser, ana baba günü kadar kalabalıktır. Bayılanların haddi hesabı yoktur. Bir kız boylu boyunca bayılarak yere düşer. O da şarkısını yarım bırakıp kıza kolonya dökmeye başlar. O; kızı ayıltmaya çalıştıkça kız ayılır; fakat onu görünce yeniden bayılır. Sonra sahneye döndüğünde başka küçük bir kız, Tatlıses'in bacağına yapışır. Bu sevgi karşısında sanatçı oldukça şaşkındır. İçinden geldiği bir makamla: “Allah Allah, Allah, bu nasıl sevmek" diye mırıldanır. Devamında da “bu nasıl gülmek" der. Başka bir söz yoktur. Tatlıses, makamı unutmamak için bir sazcısına makamı ve sözleri not ettirir. Ne güzel ki şarkının ilk hali oluşmuştur. Turne boyunca şarkının bir kısmını Almanya'da bir kısmını da Türkiye'de yazarak tamamlar. Şarkının bestesini ise Yavuz Taner yapar. Ve artık marş gibi tüm sokaklarda söylenir.



Tatlıses'in hayatındaki pek çok değişim aşaması bu şekildedir. O, bu günlerini anlatırken şunları unutmaz:



“Çocuktum. 20 kuruş fazla kazanmak için sinemalarda “Haydi buz gibi su." diye bağırarak su satıyordum. Bir gün koltukta oturan bir adam birden yerinden kalktı ve: “Sus ulan eşşek oğlu eşşekk, seni mi dinleyeceğiz." diyerek suratıma dört tokat attı. O yediğim tokatlar bana çok ağır geldi. Ama beni buralara kadar getiren de yine o tokatlardır."



İbrahim Tatlıses, bu ülkedeki yükseliş hikâyelerinden en büyüğünü oluşturdu ve milyonlarca insan tarafından daima beğeniyle dinlendi. Belki biraz abartılı olacak; ama bu ülkede İbrahim Tatlıses şarkısını dinlemeyen bir kuşak yoktur. Sanatçı deyince de hala pek çok ülkede onu soran insanların varlığı Tatlıses sesinin gücünü göstermeye yeter de artar bile.


#İbrahim Tatlıses
#Müslüm Gürses
#Allah Allah
7 yıl önce
Allah Allah
Türkiye’nin tezlerini kim anlatacak…
Enflasyon ile mücadelede beklentileri kırmak ve fiyat yapışkanlığının önüne geçmek
Cari açık ve Gabar’dan gelecek 3,2 milyar dolar
Küresel savaşın kaçınılmazlığına dâir
Yeni tehditler ve Türkiye’nin kurumsal güncellenmesi