|
Yanlış direğe tapıyorsun hâfız!

Bu kez yolumuz Malezya'nın başkenti Kuala Lumpur'a düşüyor. Vaktimiz oldukça dar ve gezilecek yerlerin listesi kabarık. Önce eşyalarımızı otele bırakıyor ve hemen dışarı çıkıyoruz. Otelimiz, dünyanın en büyük gökdelenlerinden Petronas İkiz Kulelerine oldukça yakın. Bu vesileyle turumuza önce ikiz kuleleri gezmekle başlıyoruz. Fakat fazla şaşaadan pek hoşlanmayarak dışarıya yöneliyor, kendimizi sokakların gürültüsüne bırakıyoruz.



Açık tezgâhlarda satılan yemekler dikkatimizi çekiyor. Güneydoğu Asya'ya gidenlerin çok iyi bildiği, bizim de çok aşina olduğumuz “soya sosu"nun kokusu hemen her tarafı sarıyor. Ortama hızla adapte olup kendimize göre yiyecekler peşine düşüyoruz. Ülkenin ekseriyeti Müslüman olduğu için içim oldukça rahat… Bol etli bir sebze yemeğinin ardından dinlenmek üzere otele çekiliyoruz.



Kasım ayında ülkede olduğumuz için şanslıyız. Zira yazın yüksek nemden dolayı buralarda dolaşmak neredeyse imkânsız hale geliyor. Fırsat bu fırsat diyerek hızlı adımlarla sabah erkenden dışarı çıkıyoruz. Burası; Hint, Malay ve Çin kültürlerinin bir arada barındığı bir yer. Ayrıca İslamiyet, Budizm ve Hinduizm dinlerine de ev sahipliği yapıyor. Bu kozmopolit yapının en çok hissedildiği yer ise Merdeka Meydanı. Meydanın hemen yanındaki Pazar olan Central Market'e giriyoruz. Burası hediyelik eşyalar için oldukça ideal. Hemen her yerde çeşit çeşit, renk renk takılar, oyuncaklar, süs eşyaları ve aksesuarlar var.



Kısa bir alışverişin ardından Çin Mahallesine, oradan da yerel ürünlerin satıldığı Jalan Petaling pazarına gidiyoruz. Burası ise hem yerlilerin hem de turistlerin ilk adreslerinden. Oldukça büyük ve kalabalık.



Derken daha da uzaklaşıp Hint Mahallesine varıyoruz. Ağır baharat kokularından bunalmış bir vaziyette Merdake Meydanının hemen yanındaki, Ulusal Cami'yi ziyarete gidiyoruz. Estetize edilmiş modern bir yapının içinde bir süre dolandıktan sonra, Babür mimarisinden esinlenerek yapılan Jamek Camiini görüyoruz. Sonrasında Bağımsızlık Meydanı olarak bilinen Dataran Merdeka'yı ve Sultan Abdulsamet Binasının heybetli yapısını seyrediyoruz. Gösterişleri kemerlere hayranlıkla bakıp parlak bakır kubbelerin büyüsüne kapılıyoruz. Saat kulesinin etrafında oturmak da ayrı bir keyif veriyor bizlere. Burası geceleyin daha da dikkat çekiyor. Öyle ki aydınlatma sistemi şehre ayrı bir güzellik katıyor.



Saat hızlı ilerliyor, bizim de birtakım elemeleri yapmamız gerekiyor. Kelebek, Orkide ve Kuş Parkları gibi seçeneklerin hepsini bir kenara bırakıp önce şehrin lüks alışveriş merkezlerinin yer aldığı Bukit Bintag'da dolanıyor sonra da Batu Mağaralarında karar kılıyoruz. İyi ki öyle yapıyoruz. Zira turumuzun en ilginç bölümünü buraya rastlıyor.



Kuala Lumpur şehir merkezinden 15 kilometre uzaklıkta, dünyanın en büyük mağara tapınağı olan Batu Mağaraları(Batu Caves) burası. Şehir metro ağlarıyla örüldüğü için mağaralara ulaşım 20 dakikalık bir zaman diliminde gerçekleşiyor. Mağaraya girişteki devasa heykel, alabildiğince ihtişamlı bir şekilde ziyaretçilerini selamlıyor. İçeri giriyor, merdivenlerden yukarı çıkıyoruz. Her yerden çıkan maymunlar görüyoruz. İnsanların ellerindeki yiyecekleri çalmakta profesyonel maymunlar… Bu sebeple elinizde yiyecek varsa biraz dikkatli olmakta fayda var.



Batu Mağarası, kireç taşı kayalıklarından oluşan ve Hindular için kutsal kabul edilen bir ibadet alanı. Burası üç bölümden oluşuyor: Tapınak Mağarası, Karanlık Mağara ve Sanat Müzesi Mağarası. Her yıl Thaipusam Festivali sırasında milyonlarca Hindu bu mağarayı ziyarete geliyor. Hindular, 272 merdivenden oluşan mağaraya çıkarak, Tanrı Lord Murugan için pişmanlık ve özveri eylemlerinde bulunuyor, sonrasında da ellerine aldıkları şişler veya büyük kancalarla yanak, dil veya derilerini deliyorlar.



Dünyanın en büyük heykeli Lord Murugan ise Batu Mağarasının önünde çelik sütunlar üzerine yükseliyor. Heykel altın suyu ile boyanmış ve tam 43 metre yüksekliğinde. Heykelin hemen yanında ise beyaz bir elektrik direği yer alıyor. Oldukça sıradan beyaz bir direk… Sonra bir adam dikkatimi çekiyor. Adam, usulca bahsini ettiğim beyaz direğe yanaşıyor ve direğin önünde boylu boyunca uzanıyor. Şaşkınlığımı gizleyemeyerek arkadaşıma soruyorum:



- Abi, gördün mü adam direğe tapıyor.



- Yok yaw, ne direği belli ki hazırlık yapıyor.



- Yahu abi basbayağı direğe tapıyor...



- Hakkatten yaa… Halbuki ortada duran kocaman sarımsı şey tapılmaya daha müsait sanki.



- Adamın yanına gidip hafız yanlış direğe tapıyorsun diyeyim mi?



- Yahu adamı direkle baş başa bıraksana, sana ne? Neye tapıyorsa tapsın.



“Yok, abi, ben bu günahın parçası olamam. Adamı uyarmam lazım." diyerek adamın yanına doğru yöneliyorum. Adam, beni fark etmiş gibi hemen ayağa kalkıyor ve benimle göz göze geliyor ve Türkçe “Yanlış direğe tapıyorsun hafız" diyorum. Sözlerim nasıl bir etki bıraktı bilmiyorum; ama üstünü silkeler silkelemez, geri adımlarla oradan uzaklaşıyor. Hayatım boyunca pek çok garip olayla karşılaşmış biri olarak ilk kez direğe tapan bir adamı Malezya'da görüyorum. Şehir turumuz böylece sona eriyor ve ülkeden ayrılıyoruz.


#Malezya
#Kuala Lumpur
#Lord Murugan
7 yıl önce
Yanlış direğe tapıyorsun hâfız!
Ne olacak bu anne babaların hali?
Seçim sonrası ekonomide manzara nasıl?
Amerikan siyasetinin İsrail ‘trajedisi’
Jeopolitik sürpriz: ABD, Rusya ve İsrail nasıl anlaştı?
Nazlı seçmen günlerinde siyaset