|
Futbol… Hayat… Edebiyat!

Rahmetli Turgay Şeren sezonunda ilk yarının son maçları ya da ikinci yarının ilk maçları başladı. Hangisini tercih ederseniz artık… Başladı da, dakika 1 gol 1 dedikleri gibi kavga gürültü de başladı…



İniş çıkışları, bırakın aynı sezonu, aynı maç, hatta aynı devre içinde her türden duyguyu yaşatması, taktikleri, stratejileri… Hep söylüyoruz ya, bir nevi “yaşamak” aslında futbol… Fena halde benziyor hayata.



Sevilir miydi ki bu kadar, sadece bir oyun olsaydı?



Çok büyük paralar, reklamlar, siyasi müdahalelerle sistemin tam da göbeğinde bir eğlence sanatı… Evet sanatı diyorum çünkü bu gözler yeşil sahaların üzerinde çok sanatçı gördü…



İyi de neden bir türlü çözemiyoruz şu kısır kavgalarımızı, neden bu işi İspanya'nın, İngiltere'nin, Almanya'nın yaptığı gibi yapamıyoruz?



Benim bir tahminim var galiba!



Büyük takımlarımızın en genci 110 yılına merdiven dayamışken, yani bu ülkede bir asırdan daha fazladır futbol oynanıyorken nasıl oluyor da bir edebiyat oluşturamıyoruz futbolumuz üzerinden anlamak çok güç…



Üstelik tarih boyunca hemen her sanat eserinin çıkış noktası “aşk” olmuşken, içinde aşkın her rengini barındıran futbol neden yazmaya değer bulunmamış on yıllarca?



Asıl mesleğimiz bu ya, gittiğimiz hemen her yerde kitabevlerine düşüyor yolumuz… Ve her birinde az koca bir duvar dolusu spor ve futbol edebiyatı görüyoruz… Hatıratlar, otobiyografiler, hatta romanlar, fotoromanlar, akademik çalışmalar, spor üzerinden kişisel gelişim kitapları… Her çeşit ve konuda kitaplar, dergiler karşılıyor sizi mutlaka.



Bunların bir kısmını ve benzerlerini hem yerli, hem yabancı yazarlarla, Türk okuruyla buluşturmaya çalışan yayınevleri de var ama hala çok az sayıda… Aslına bakarsanız her zaman ki tavuk ve yumurta ilişkisi… Talep olmadığı için basılmıyor, basılmadığı için talep yok… Tarafınızı siz seçin…



Ama futbolumuzun edebiyatsız olduğu kesin, edebiyatsızlığımızın da nelere yol açtığı ortada…



Aşk varken, tutku varken, edebiyat nasıl olmaz? Sanat nasıl ıskalayabilir bu devasa alanı?



Şöyle bir internette araştırma yapın, yüzlerce futbol gönüllüsü genç insanın, bu eksikliğin farkına vararak oluşturdukları blog sayfaları bulacaksınız… Her birinin anlatacak o kadar çok hikayesi hatta futbolun hiç bu anlatıcılara da ihtiyaç duymadan kendi kendine anlatacağı, anlattığı, anlatmak için çırpındığı o kadar çok hikayesi var ki, insan hayran oluyor…



Ne o yeşil sahalar eski yeşil sahalar olarak kalıyor artık; ne de takımınızın yaptığı yeni transfer, belki Brezilya'nın belki Fildişi Sahilleri'nin o kenar mahallelerinden birinde, yokluklar içinde, adeta bir kardelen gibi kendine yol bulmuş olan, o biricik annesinin ve 8 kardeşinin tek umudu olan kavruk tenli genç, sıradan bir adam oluyor o andan itibaren…



Hepsi bir anlık farkındalık, hepsi bir saniyelik aydınlanma…



Ben artık buna inanıyorum, bunun tek ilacı edebiyat… Bu hikayelerin insanlara dokunması… Kendilerinin de karşılarındakinin de insan olduğunu, ancak bu hikayeler anlatacak milyonlarca futbolsevere…



Nereden olduğu da fark etmez. Kitap, dergi, İnternet, TV… Yeter ki anlatılsın…



Emin olun, edebiyatın ve sanatın iyileştiremeyeceği yara yoktur!



Not: Ali Ece ve Barış Tut kitapları tavsiye olunur…


#Turgay Şeren
#Ali Ece
#İspanya
#İngiltere
7 years ago
Futbol… Hayat… Edebiyat!
Türkiye’nin tezlerini kim anlatacak…
Enflasyon ile mücadelede beklentileri kırmak ve fiyat yapışkanlığının önüne geçmek
Cari açık ve Gabar’dan gelecek 3,2 milyar dolar
Küresel savaşın kaçınılmazlığına dâir
Yeni tehditler ve Türkiye’nin kurumsal güncellenmesi