|
Haydin spora…

İşimiz gereği yıllardır yurtdışı seyahatlere çıkıyoruz. Dünyanın pek çok yerine gittik… Bir yandan artık çoğumuza klişe gelen cümleleri biz de her seferinde kurarken, bir yandan da her birimiz kendi ilgi alanlarımızla ilgili tespitlerde bulunduk…



Yakın zamandaki seyahatlerimden birinde, şehrin orta yerinde bulunan kocaman bir parkın içinde hafta sonunu geçiren, koşan, bisiklete binen, kulağında kulaklık çimlere uzanmış müzik dinleyen ve envai çeşit spor yapan yüzlerce insanın arasında özellikle bir aile çarptı gözüme…



Park içinde bulunan tenis kortlarından birinde bir baba-oğul karşılıklı tenis oynarken, kenarda elinde su ve havlularla bekleyen anne de heyecanla maçı izliyordu.



Lükse bakar mısınız? Tenis oynuyorlar… Hem de ailecek… Halbuki bizde tenisi bir tek Hülya Avşar oynar… Çok pahalı bir spordur… Giydikleri beyaz, polo yakalı tişörtlerden belli seçkin bir spor olduğu… Aklımıza bütün bu sıralı cümleler tek tek düşer… İtiraf edelim, açık havada yıllar önce gerilmiş bir file üzerinde 2 raket ve 1 topla pekala oynanabilen bir oyunun neden böyle algılandığını bilmesek de aklımıza gelenler bunlar oluyor ilk anda…



Tamam o zaman tenisi bırakalım… Basketbol oynayabiliriz… Yani bir pota bulursak oynayabiliriz. Basketbolda raket de gerekmiyor, sadece topumuz olması yeter… Pota için gerekli alan 2 metrekare… Bir 10 metre açıklık da fazlasıyla yeterli olur… Aman nerde bulacağız potayı da basketbol oynayacağız? Tamam basketboldan da vazgeçtim…



O zaman bisiklete binelim… Bisikletler pahalı… Koşalım ya da yürüyelim… Koşacağımız park yok… Sokakta koşsak insanlar garip garip bakıyor… Sokağın ortasına yapılmış parklara o kadar spor aleti koydu belediyelerimiz… Tamam garip görünüyor yine de onlardan yararlanabiliriz… Demirleri paslı olabilir ama hiç yoktan iyidir…



"Geline oyna demişler 'yerim dar' demiş, yer açmışlar 'yenim dar' demiş" bu sefer de… Bizimki de o hesap… Ne yetkililerimiz ne de insanımız spor yapmak dışında her şeye dünyanın en hoşgörülü insanlarıyken, söz konusu birazcık kalori harcamak olduğu zaman bin dereden su sipariş ediyoruz. Kendimiz getirecek halimiz dahi kalmadı o yüzden sipariş…



Siyah beyaz resimlere bakıyorum… Herkes filinta gibi… Genci, yaşlısı, kilolu insan görmüyorum… Sonra dönüp etrafıma bakıyorum… Herkes obez… Şeker, kolesterol, kalp rahatsızlıkları hatta kiloya bağlı eklem problemleri, diz ayak, bel, sırt ağrıları… Saymakla bitmez…



Çok samimi olarak şu tespiti yapmakta bir beis görmüyorum… Siyasi gerginliklerimiz, holiganizm, sokaklardaki huzursuzluk, sağlık problemleri, sosyal travmalar… Çoğaltabiliriz bu gündelik sorunları…



Bir spor yapma seferberliği başlatsak, ama göstermelik değil gerçekten tüm imkanlarımızla… Mesela bir okuldan mezun olmak için lisanslı sporcu olma koşulu olsa… Ya da KOSGEB özellikle gençlere verdiği teşviklerde spor yapma şartı getirse… Lisanslı falan deyince haydi Usain Bolt olalım, olimpiyat rekoru kıralım değil kastım… Masa tenisi bile olur…



Gözümüzde büyütmeyelim, zor gelmesin… Aldığımız ilaçlar bu sporların hepsinden daha pahalı aslında… TV, bilgisayar başında saatler harcamak en zor olanı aslında, bir kere spor yapmanın keyfine varınca…



Haydin spora…


#Spor
#Holiganizm
8 yıl önce
Haydin spora…
ABD-Çin-Kuzey Kore üçgeni
Türkiye’nin tezlerini kim anlatacak…
Enflasyon ile mücadelede beklentileri kırmak ve fiyat yapışkanlığının önüne geçmek
Cari açık ve Gabar’dan gelecek 3,2 milyar dolar
Küresel savaşın kaçınılmazlığına dâir