|
Şimdi Face-Time zamanı!

Bir zamanlar biz de çocuktuk. Ankara'da Etlik semtinde otururduk. Komşularımız arasında eski hakem Zafer Önder İpek ve kardeşi Savaş İpek de vardı. Yusuf isminde bir arkadaşımız daha vardı ama soy ismini hiç hatırlamıyorum. Ayşe teyze ve Celal amcanın oğulları Savaş ve Zafer'le birlikte hep beraber Etlik İlkokulu'nun yolunu tutardık. Futbol bizim için daha o zamanlardan beri çok önemliydi. Zafer'in hangi takıma gönül verdiğini tabii ki söylemeyeceğim. Ama ben Galatasaray taraftarıydım. O zamanlar çocukluk işte hep bir laf dalaşı…



Mahallemizde dere diye bir yer vardı o zamanlar. Ankara Etlik, İstanbul gibi henüz betonlaşmamıştı. Gazoz kapağı, misket yani baş, başaltı, kuyu ve çivi oynadığımız zamanlardı. Şimdi hiçbir çocuk, bu oyunları bilmiyor. Ellerinde cep telefonları, tablet ve 16 ghz ram'li bilgisayarlar. Çocukların ram fiyatı benim laptop bilgisayarım ile aynı fiyat. İnternet evde kavga sebebi; sen kullandın, ben kullandım! Sen kapat ben kapatmam! Oyunum yarım kaldı!



Eskiden böyle değildi. Cep telefonu hak getire, normal telefon ve TV bile sadece zenginlerin evinde bulunurdu. Telefona yazılacaksın, telefon sana çıkacak, uzun hikaye. Hatta çoğunlukla mümkün bile olmuyordu. O yıllardan buralara kadar geldik. Şimdi Face-Time zamanı! Teknolojiyi kullanmayalım demiyorum, tabii ki ne haddime, iyi kullanalım diyorum o kadar…



Kırıcı ve yıkıcı olmadan, kimseyi incitmeden... Kimsenin ahını almadan… Kimseye iftira atmadan... Düşünerek kullanalım! Bu kadar sanallaştığımız için, kimsenin yüzüne bakmadığımız, sevincini, üzüntüsünü, öfkesini, belki de yalnızlığını, o sanal ekranlardan anlayamadığımız için belki de bu kadar hoyratça kırıyoruz birbirimizin kalplerini…



Deremize tekrar dönersek! Taştan kaleler, plastik toplar ve futbol! Bizim en büyük oyun alanımızdı. Aşağı mahalle ve yukarı mahalle çocuklarının futbol maçı muhabbetleri, çok sağlam oyunlar, paslar, kurtarılan ve kaçırılan goller… Günlerce birbirimizden hesap sorardık. Birbirimizi bilgisayar ekranlarında öldürmedik biz hiç… Bizim oyunlarımızda birinin ayağına taş değse başında toplanır, endişelenirdik zaten…



Ne güzel yapmışız. İliklerimize kadar terlemişiz. Sonra mahalledeki teyzelerimizden ve annemizden ekmek arası peynir yemişiz. Buzdolabı olan evlerden su istemişiz. Çok serinlemişiz. İçimiz soğumuş.



Ne güzel zamanlar geçirmişiz...



Hiçbir yanı sanal olmayan, yüzde yüz gerçek çocukluk günleri…



Ne diyelim Allah'ımıza hamdolsun.



Çok şükür o günleri görmüş ve sokakların, yani feleğin çemberinden geçmişiz…


#Ankara
#Galatasaray
7 yıl önce
Şimdi Face-Time zamanı!
Efendimiz’in (sav) Zekatı-1
Milyonlar milyarlar havada uçuşuyor
Sandık başına giderken…
Operadaki Hayalet’in “kehaneti” gerçekleşirse…
Ayasofya’yı açan adama vefa zamanı