|
Atın hakkı dururken itin hakkını savunmak

William Shakespeare, Venedik Taciri adlı eserinde adalet ve merhamet kavramlarını karşılaştırır. Bir yahudi vardır orada, tefeci: Adalet istiyorum diye bağırır, “adalet, adalet, adalet istiyorum!” Fakat kirli bir adalettir istediği, hırsla, açgözlülükle, kibirle kirlenmiştir. İlkin bu eserle anlamıştım, adalet diye haykıran birinin aslında kirli bir talepte bulunabileceğini.

Yo! Hayır, ‘adalet’in kendisi kirli bir şey değildi. Beyazdı, bembeyaz üstelik, ancak, adaletin üzerine dökülen hırs sosu, adaletin tadını kaçırıyor, adalet olmaktan çıkarıyordu.

Demek ki, zalimler de, mazlumlara galebe çalarak, adalet adalet diye bağırabiliyordu, adalet isterken bile mazlumlara zulmederek.

Tıpkı, vatanseverlik gibi. Samuel Johnson’ın “Alçakların son sığınağı vatanseverliktir” sözünde olduğu gibi, alçaklar da, köşeye sıkıştıklarında, kaçacak delik bulamadıklarında, vatansever rolüne bürünüyorlardı.

Şimdi de öyle… Adalet adına yapılan yürüyüş, adalete baskın düzenleyenlerin, adalete kurşun sıkanların, gölgesinde izlerini kaybettirmek istedikleri bir yürüyüşe dönüştü.

Hiçbir hukuk tanımayan, her şeyden önce adalate tecavüz eden, adaleti saf dışı bırakan, katleden, kripto savcılarıyla, hakimleriyle, polisleri, polis müdürleriyle binlerce insan hakkında sahte delil üreterek onlara kumpas kuran, tuzak kuran, hapse tıkan, görevlerini, makamlarını elinden alan, yuvalarını yıkan bir suç örgütüne oksijen pompalayan bir yürüyüşe dönüştü maalesef. O suç örgütünün üyeleri, bugün, masum ve zulme uğramış vatandaş kılığında adalet yürüyüşünden medet umuyor.

Ki onlar, o suç örgütü, tıpkı zehirli bir yılan gibi, önce bu ülkenin adalet mekanizmalarını zehirleyerek, felç ederek işe başlamıştı, önce hukukun altına dinamit döşeyerek başlamıştı ülkeyi sarıp sarmalamaya, bütün yüksek yargıyı ele geçirmek için planlar yapıyordu.

Yargı ağı ile yetinmiyorladı elbette, istihbarat ağına sahip olma aşkıyla yanıp tutuşuyorlardı aynı zamanda, MİT Müsteşarına kelepçe takmak için hevesleniyorlardı, MİT Müsteşarına kanat geren “dönemin başbakanı”nın oğluna kelepçe takmak için çırpınıyorlardı, yargılamadan iddianameler hazırlıyorlardı, o iddianamelerde başbakanı “dönemin başbakanı” olarak yargılamışlardı bile.

İşte o insanlar, o suç örgütünün üyeleri, CHP Liderinin başlattığı adalet yürüyüşünün gölgesinde dinleniyor.

Ki bu suç örgütü, bir süre önce, artık yargıyla, istihbaratla, şunla bunla uğraşmadan, İstanbul ve Ankara’dan başlamak üzere, doğrudan doğruya bütün ülkeyi ele geçirmek için silahlı bir darbe girişiminde bulundu.

Silahlı ki, ne silahlı! Tüfekler ve mermiler değil sadece! Tanklarla, F-16’larla saldırdılar. Dünya darbeler tarihinde böyle bir şey yaşanmadı daha önce… Bu manzara, daha önce, ancak, Körfez krizinde, CNN ekranlarından, Bağdat’ı bombalayan uçakların canlı yanınında görülmüştü. Ve biz o gün, göklerimizde uçan yabancı devlet uçaklarını izler gibi izledik yaşananları, göklerimizde uçan ölüm makinelerinin, taş üstünde taş bırakmamak üzere uçuştuklarını, emniyet binalarını, Türkiye Büyük Millet Meclisi’ni yerle bir ettiklerini gördük.

İnsanların üzerine nasıl ölüm kustuklarını da…

Türkiye Cumhuriyeti tarihinin en kanlı, en acımasız darbe girişimiydi bu. 249 insan şehit düştü, binlerce insan yaralandı, gazi oldu.

İşte bütün bunlar olurken, daha şehitlerin naaşlarından akmakta olan kanlar sıcakken, tiyatro dediler! Her şey tiyatro!

Ve şimdi, şehitlerin akan kanının üzerinden bir yıl geçmeden, tiyatro diyerek aşağıladıkları o darbe girişimini aklamak için yollara düştüler.

Şu şerhi düşelim: Elbette, 15 Temmuz yargılamalarında bir çok hata olmuştur, adalaten tecelli etmesini beklerken adaleatin teselli edildiği vakidir ve çoğu kez, at izi it izine karışmıştır...

Ancak at izinin it izine karışması kadar önemli, hatta belki ondan daha önemli bir husus var:

O da, atın hukuku dururken, itin hukukunun savunulmasıdır.

Evet, olay tam da budur.

Adalet adı altında yürüyüş başlatanlar atın hakkını değil itin hakkını savunmak için yola çıktılar.

Bir bakın, bu yürüyüş, 15 Temmuz şehitlerinin hukuku için tek bir cümle söylüyor mu?

Peki ya onları şehit eden vatan hainlerinin hukuku için?

Bir bakın, bu yürüyüş, tankların altında kalan insanlar için mi adalet talep ediyor, tankları insanların üzerine sürünler için mi?

Kim için adalet?

Alışmıştık, CHP bunu hep yapıyordu. Atın değil itin hakkını savunuyordu.

Suriye’de Esad’ın hakkını savunuyordu, Mısır’da Sisi’nin, Körfez’de Katar’ın üzerine çullanan Ortadoğu Arap Çetesi’nin...

Türkiye’de? Terörist cenazelerine katıldıkları için kimseyi kınamayan Kılıçdaroğlu, MİT TIR’ları üzerinden Türkiye’yi, teröre destek veren ülke durumuna düşürmek için canhıraş çalışan insanlar için adaleti savunuyor!

O TIR’lar üzerinden Türkiye’yi teröre destek veren ülke ilan etmek ne demek? Kılıçdaroğlu bu konuda tek bir laf etmedi; pardon etti, o da, Enis Berberoğlu gibi, Can Dündar gibi, birçcok HDHP’li gibi, Türkiye’yi teröre destek vermekle itham etti.

Bu arada tabi, PKK-PYD-YPG’ye 70 TIR dolusu silah yardımı yapan ABD için tek bir laf ettiğini duydunuz mu?

ABD teröre destek veriyor diye bir tek laf işittiniz mi?

PKK-PYD-YPG’nin üzerinden çıkan Alman menşeili silahlar hakkında? Hayır! İşitemezsiniz? Çünkü, bunlar CHP’nin sorumluluk alanına girmiyor. Onun sorumluluk alanı atın hakkını değil itin hakkını savunmayı gerektiriyor.

Ne diyordu MHP lideri Devlet Bahçeli, “Ankara’dan İstanbul’a adalet için yürümeye kalkan Sayın Kılıçdaroğlu ya kullanılmakta ya da ülkemize kurulan tuzağın aktif katılımcısıdır.” Başka bir seneçenek olduğunu sanmıyorum.

#FETÖ
#PKK
#ABD
7 yıl önce
Atın hakkı dururken itin hakkını savunmak
Türkiye kendi mottosunu ortaya koymalı
Ne dedi, niçin dedi?
Demirtaş’a ve DTK’ya şahitlik edeceksek…
Kamu personeline yol ve yön gösteren soru ve cevaplar (9)
Ne olacak bu anne babaların hali?