|
Birçok şeyi görmezden gelirsek, Orhan Pamuk haklı

Bir albümü, bir filmi yayınlanan şov dünyasının her ferdi gibi, Orhan Pamuk da, yeni romanının tanıtımı için röportajlar vermeye başladı.



Ben sadece edebiyat konuşsak diyen biriyim" demiş ilk röportajının bir yerinde.


Edebiyattan mı bahsetmiş, elbette hayır. Türkiye'nin hali pürmelalinden bahsetmiş. Böylece, edebi duruşuyla değil, politik duruşuyla arzı endam eden bir romancı olarak karşımıza çıkmış her zaman olduğu gibi…



Haksızlık etmeyelim. Neden edebiyattan bahsetmediğini izah ediyor Orhan Pamuk.



Şöyle diyor:

“…imkân yok artık. İnsanlığına sığdıramıyorsun. Can Dündar tutuklandığında, oturup romanını yazamıyorsun.

" Yeni romanını tamamlamış ve tanıtmak üzere arzı endam eden biri olarak söylüyor bunu.



Röportajın bir başka yerinde,

“Demokratik bir ülkede insanlar en son seçimi kazananın düşüncelerini papağan gibi tekrarlamak zorunda değildir. Demokrasi dediğimiz şey budur. Senin düşüncende olmayan birinden korkmazsın"

demiş.



Bir an için Türkiye'de “karşıtlığın" sadece düşünce ekseninde kaldığını varsayalım: Bir terör örgütünün 'çözüm süreci', 'barış süreci' boyunca silah yığınakları yaptığını, silah zoruyla özerklik, kantonlaşma ilan etmeye çalıştığını, barajları, iş makinelerini yaktığını, uykusundaki polislerin şehit edildiğini, keskin nişancılarla, roketlerle ambulanslara ateş açıldığını, hastanelere, sadece Cizre devlet hastanesine 20 roket fırlatıldığını, okullara hatta anaokullarına bombalar attığını, çocukları kaçırdığını, çocukların eline silah vererek zorla çatıştırdığını, çocukları katlettiğini, halkın siyasi iradesini silahla baskı altına aldığını görmezden gelirsek, evet, pekâlâ haklı sayılabilirdi Orhan Pamuk…



Akademisyenlere gösterilen kaba, duyarsız şeyleri içime sindiremiyorum

" dediği akademisyenlerin, terör örgütünün bütün bu eylemlerini yok sayan ve hatta o terör örgütünün eylemlerine destek çıkan bildirilerini görmezden gelmemiz lazım haklı olabilmesi için.



Daha doğru bir ifadeyle, bizim görmezden gelmemiz değil, bir edebiyatçı olarak Orhan Pamuk'un görmesi gerekirdi bütün bunları. Ama görmüyor. Göremiyor.



Gerçekten “

kafasında bir tuhaflık

" var Orhan Pamuk'un.



Bazen, geçmişte söylenen sözler, hayatı boyunca bağlar bazı insanları.



Belki, Nobel ödülünü almadan önce sarf ettiği

“Bir milyon Ermeni, 30 bin Kürt öldürüldü. Kimse söylemiyor, bari ben söyleyeyim…"

sözleri de Orhan Pamuk'u bağlıyordur.



Belki, Nobel'e sadakatinin sorgulanmasını istemiyordur.



Belki bu yüzden anaokullarına atılan bombaları ve çocukların teröre kurban verildiğini görmek istemiyordur.



Sadece bunları görmezden gelmekle de kalmıyor Orhan Pamuk…



“Demokrasi budur. Senin düşüncende olmayan birinden korkmazsın" diyor ya, evet, kesinlikle haklı Orhan Pamuk.



Pamuk'un, bu sözlerini okurken topluma sürekli suni korkular yaymak için üretilmiş onlarca cümle doluşuyor aklıma…



Bunların en klişesi “Laiklik elden gidiyor" mesela…



Hadi, bu klişeyi çöpe atalım; keza o cümlenin tarihi fi tarihine kadar uzanıyor ve artık herkes gülüp geçiyor.



Ancak, “Türkiye'nin ikinci büyük muhalif gazetesi" olarak tanımladığı Cumhuriyet gazetesinin yakın zamandaki yayınlarını; “Tehlikenin farkında mısınız", “Genç Subaylar rahatsız" manşetlerini hatırlayalım.



“En büyük ikinci muhalif gazete"nin bu manşetleri demokratik bir muhalefet miydi, yoksa düpedüz darbe kışkırtıcılığı mıydı?



Yine, Cumhuriyet gazetesinin IŞİD Paris'e saldırdığında “Fransa çocuklarına ağlıyor"; İstanbul'a saldırdığında “katliam ülkesi" manşetleri attığından da haberi yok herhalde Orhan Pamuk'un.



Pamuk'un “ikinci büyük muhalif gazete" tanımlamasından “birinci büyük muhalif gazetenin" magazin ekine röportaj verdiği “Hürriyet" gazetesi olduğunu varsayıyorum.



Bütün örnekleri bir kenara koyuyorum. Sadece, Meclis'te, tamamen demokratik usulle alınan bir karardan sonra, “411 el kaosa kalktı" manşeti atabilen o gazete Orhan Pamuk'un “Demokrasi budur. Senin düşüncende olmayan birinden korkmazsın" sözünü çiğnemiyor muydu?



Öte yandan, Türkiye'de ne zaman “Anadolu"nun sahiplendiği bir parti iktidara gelse, “yüzde bilmem kaç sizi istemiyor" diyen zinde güçler “başkalarının düşüncesinden korkan" zavallılar değiller miydi?



“Yüzde bilmem kaç sizi istemiyor…" Bu cümle, Orhan Pamuk'un “Demokrasi budur. Senin düşüncende olmayan birinden korkmazsın" tespiti için anahtar bir cümledir.



90'lı yıllardan başlayalım.



Refah Partisi yüzde 25'le iktidara geldiğinde; çok iyi hatırlıyorum, dindarların iktidarından rahatsız çevreler, “yüzde 75 sizi istemiyor" demeye başlamışlardı. Hatta “yüzde 99 bile oy almış olsalar, o partiyi kapatacağız" demiş ve kapatmışlardı.



AK Parti yüzde 34,5 ile tek başına iktidar olduğunda “Bu ülkenin yüzde 35'i sizi istemiyor" demeye başladılar.



Yüzde 47 ile iktidara geldiğinde, “Yüzde 53'ü sizi istemiyor" dediler.



Yüzde 49.9'la iktidara geldiğinde “yüzde 50'si sizi istemiyor" dediler.



Yüzde 41 oy aldıklarında “sizin karşınızda yüzde 60'lık blok var" dediler.



Son olarak yüzde 49,5 ile iktidara geldiğinde yine bir yüzde 50'lilik kesimin AK Partiyi istemediğinden dem vurmaya başladılar.



Sadece bunu yapmakla da yetinmediler tabii. Oy vermeyenlerin onları istemediğine hükmettikleri gibi, oy verenleri de horlayıp, cahil ve gerizekalı ilan ettiklerini de hatırlatalım. Bunu söyleyenlerin o “akademisyenler bildirisine" imza attıklarını da hatırlatalım.



Sayın Orhan Pamuk, ben, sizin “Demokrasi budur. Senin düşüncende olmayan birinden korkmazsın" sözlerinizin altını çiziyorum. Ancak, geçen yıl “Erdoğan'a kızgın liberaller ve demokratların yanındayım" dediğiniz o insanlar, sizin bu sözlerinizin üstünü çiziyorlar esas itibariyle. Uzak bir geçmişte değil, çok yakın bir geçmişte söylediler bu sözleri. İktidar partisinin her seçim sonrasında “biz yüzde yüzün hükümeti olacağız" dediği zamanlarda…



Siz, büyük ihtimalle o sıralar, masanızın başında “Kırmızı Saçlı Kız" romanını yazıyordunuz. Belki görmemişsinizdir. Haberiniz olsun.



Şunu da belirtmeden geçmeyeyim; bir edebiyatçı olarak Orhan Pamuk'a saygım var; ancak siyasetten söz açınca politik körlük yaşıyor sanki. Keza edebiyattan bahsedince romancı; siyasetten bahsedince çizgi romancı olup çıkıveriyor karşımıza. Karakter değil, tip oluveriyor.


#orhan pamuk
#PKK
#röportaj
8 yıl önce
Birçok şeyi görmezden gelirsek, Orhan Pamuk haklı
X’e kısıtlama an meselesi
Musevî bir yasadan Kızıl Düve miti üretmek
Sosyal çürüme yazıları 2: Her türden bağımlılıklar cumhuriyeti
Bir bu eksikti...
IBAN veren esnafın katli vacip mi?