|
Dünyanın bittiği yerdeydik

Bir süredir Türkiye’nin Latin Amerika’daki varlığının güçlenmesi ve derinleşmesi, küresel bir güç olabilmesi için denizaşırı düşünmeye başlaması gerektiğini söylüyorum.

Son birkaç yıldır bu yönde adımlar atılıyor. Türk Havayollarının Latin Amerika kıtasına doğrudan uçuşlarının sayısı arttı. THY kıtada faaliyet gösteren en itibarlı havayolu şirketi olma yolunda ilerliyor. Anadolu Ajansı Kolombiya’da ofis kurdu ve dünyanın en çok konuşulan dillerinden İspanyolcayı da yayın dilleri arasına aldı, bu, Türkiye için çok önemli bir adım.

Diğer taraftan, en görünür faaliyetleri, hiç kuşkusuz Türk İşbirliği ve Koordinasyon Ajansı (TİKA) gerçekleştiriyor. TİKA’nın Meksika ve Kolombiya Koordinasyon Ofisleri, Türkiye’nin Latin Amerika’daki varlığını günden güne belirginleştiriyor ve derinleştiriyor.

Türkiye TİKA eliyle, Meksika’dan Şili’ye kadar Latin Amerika’nın hemen her ülkesinde birçok projeye imza attı. TİKA’nın Orta Asya, Balkanlar ve Afrika’dan sonra yönünü denizaşırı ülkelere çevirmesi, bilhassa Latin Amerika’da faaliyet göstermesi, Türkiye’nin yavaş yavaş denizaşırı düşünmeye başladığının en önemli göstergelerinden biri. Elbette, kamu kurumlarının bütün bu çabaları diğer sivil girişimlerle, iş çevrelerinin faaliyetleriyle desteklenmeli…

Geçen hafta, TİKA’nın çeşitli programları vesilesiyle, TİKA Başkan Yardımcısı Prof. Dr. Birol Çetin’in öncülüğündeki heyetle birlikte Şili’deydim. TİKA’nın Şili’deki temaslarına geçmeden önce, Şili’den bahsedeyim.

DÜNYANIN EN BÜYÜK DEPREMİ

Şili, dünyada en fazla ülke ile Serbest Ticaret Anlaşması’na sahip ülkelerden biri ve dünyanın en büyük bakır üreticisi.

Balıkçılıkta da öne çıkıyor. Hatta öğrendiğime göre, somonlarıyla ünlü Norveç, Şili’den somon alıyor ve Norveç Somonu adı altında dünyaya pazarlıyormuş.

Meyvecilik alanında da oldukça gelişmiş. Kolombiya marketlerinde Şili’ye ait çok sayıda meyve çeşidi görüyordum; Şili şeftalisi, Şili üzümü, Şili elması… Başkent Santiago’nun dışına doğru ilerlerken nedenini anladım, kilometrelerce elma, ceviz, fındık ve başka meyvelerin bahçeleri vardı.

Diğer taraftan Şili, bir deprem ülkesi. Dünyada şu ana kadar bilinen en şiddetli deprem Şili’de meydana gelmiş. 1960 yılında 9,5 büyüklüğünde deprem yaşamış Şili.

DÜNYANIN BİTTİĞİ YER

Malum, ülkenin orijinali Chile diye yazılıyor ve Türkiye’deki pek çok kişi, gayriihtiyari olarak, Şili’yi İstanbul’un ilçesi “Şile” gibi telaffuz ediyor.

Oysa dünyanın en ucundaki bu ülke ile olan ilişkilerimiz çok eski. Şili, Türkiye Cumhuriyeti’ni tanıyan ilk Latin Amerika ülkesi. Türkiye’nin kıtadaki ilk ve en eski büyükelçiliği de Şili’de bulunuyor.

Türkiye Büyükelçisi Naciye Gökçen Kaya’nın aktardığı rivayete göre Şili adının kökeni “uç ili” kelimelerinin bileşiminden geliyormuş. Yani, dünyanın ucundaki il. İlginçtir, Şili’deki Aymara yerlilerinin dilinde de “chilli” kelimesi “dünyanın bittiği yer” anlamında kullanılıyormuş. Haritaya bakıldığında, bugün, Latin Amerika’nın en güneyinde Arjantin bulunuyor; sonrası Antarktika zaten… Oysa eskiden, Latin Amerika’nın en güneyinde Şili bulunuyormuş. Vaktiyle, petrol nedeniyle Kuzeyindeki bir ülkeyi işgal etmek isteyen Şili, tarafsız kalması için, güneydeki topraklarının bir bölümünü Arjantin’e vermiş. Eski haritalara bakılınca anlaşılıyor, bu, Arjantin topraklarının neredeyse yarısına tekabül ediyor. Hal böyle olunca, bugün için “uç ili” artık Arjantin olmuş…

TÜRK DİZİLERİNİN KITAYA YAYILDIĞI ÜLKE

Malum, Latin Amerika’da birkaç yıldır Türk dizileri fırtınası esiyor. Şili, Türk dizi furyasının Latin Amerika’da başladığı ilk ülke. İlk dizi (Binbir Gece) 2014 yılında yayına girmiş ve o sıralarda zarar etmekte olan bir televizyon kanalının reyting rekorları kırmasına vesile olmuş. Böylece ardı ardına Türk dizileri yayınlanmış. Bugüne kadar yayınlanan Türk dizilerinin sayısı 15’i geçmiş, hala izleniyor, başkent Santiago’nun sokaklarını gezerken herhangi bir dükkanda açık olan bir televizyon ekranında Türk dizisine rastlayabilirsiniz, ki biz daha girdiğimiz ilk dükkanda rastladık.

Türk dizileri, Türkiye’nin Latin Amerika’daki tanıtımına çok büyük katkıda bunuyor; öyle ki, insanlar, Türk dizileri sayesinde çocuklarına Türk isimleri veriyor; şu sıralar en popüler Türk ismi Elif. Geçtiğimiz yıl, “Elif” dizisinden esinlenilerek onlarca bebeğe Elif ismi verilmiş. Muhteşem Yüzyıl dizisinden esinlenen bazı aileler de İbrahim adını vermişler çocuklarına.

Başkent Santiago’nun en işlek caddelerinden birinde, Mustafa Kemal İlkokulu var. Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın 2015 yılında Şili’yi ziyareti sırasında, TİKA’ya verdiği talimatla, okul, TİKA tarafından restore edildi ve açılışa hazır hale getirildi.

ŞİLİ’DEKİ FİLİSTİNLİLER

Türkiye’de pek bilinmese de Latin Amerika’da Filistin, Lübnan ve Suriye olmak üzere, çok sayıda Arap kökenli insan yaşıyor; hemen her ülkede Arap restoranlarına, Arap kültürüne, Arapça isimlere rastlamak mümkün; haliyle Müslüman isimlerine de…

Şili, Arap kökenlilerin yaşadığı ülkelerin başında geliyor. Ülkede 500 bin Filistin kökenli insanın yaşıyor. Çoğunluğu Hristiyan olan bu Filistinliler, üçüncü kuşaklar. Dedeleri, Osmanlı pasaportuyla geldikleri için “Los Turcos” diye biliniyorlar, yani Türkler!

Filistinliler, Şili siyasetinde de etkinler. Zaten, Şili, Filistin’i tanıyan ilk ülkelerden biri.

FİLİSTİNLİLERİN KURDUĞU FUTBOL KULÜBÜ

TİKA heyetiyle birlikte Şili’deki ilk durağımız, Filistinliler tarafından 1920’de kurulan bir futbol kulübüydü. Kulübün adı Deportivo Palistino. Şili birinci liginde oynuyor, 1978 yılında lig şampiyonu olmuş. Filistin Milli Takımı’nda oynayan bir futbolcu, Şili’ye gelerek bu kulüpte oynamış. Şu anda takıma teknik destek veriyor. TİKA, geçtiğimiz hafta, kulübü ziyaret ederek kulübe sportif malzeme desteği sağladı. Spor yorumcusu Erdal Hoş, Deportivo Palestino kulübünün öyküsünü belgesel yapmak üzere Şili’de çalışmalarını sürdürüyor, bu sayede kulübün ilginç öyküsünü televizyonda izleme imkânımız olacak.

Bir başka durağımız yine ağırlıklı olarak Filistin kökenli yaşlıların kaldığı Arap Birliği Yardım Derneği Huzurevi’ydi. Huzurevindeki yaşlılar, Türk heyetini karşılarında görünce çok memnun oldular. TİKA, büyük zorluklarla ayakta kalmaya çalışan huzurevinin restorasyonunu gerçekleştirmek üzere inceleme ziyaretinde bulundu.

“HOŞGELDİNİZ, NASILSINIZ” DİYEN BAŞPİSKOPOS

Büyükelçilikteki bir resepsiyonda bizi şaşırtan bir şey oldu. Davette, bir “başpiskopos” da vardı. Daha doğrusu, Şili’deki bir Ortodoks kilisesinin “Metropolita”sı… Ancak, bizi asıl şaşırtan, onun davette bulunmasından çok, hikâyesiydi. Adı, Sergio Abad. Bizi, “merhaba” diyerek karşıladı. Ve sonra devam etti, “hoşgeldiniz…” Şok olduk, bu bir jest miydi, yoksa gerçekten Türkçe mi konuşuyordu. Ve sonra devam etti, “söylediklerinizin hepsini anlıyorum. Türkçe biliyorum…” dedi. Meraklandık, nasıl olduğunu sorduk, esasen Suriye kökenliymiş, daha önce Türkiye’de bulunmuş. Sohbet esnasında elini cüzdanına uzattı ve bir belge çıkardı; 1900’lerin ortasında Heybeliada Ruhban Okulu’nda okuduğunu gösteren bir belge… Bizi daha da şaşırttı, orada Türkçe öğrenmiş ve aradan onca zaman geçmesine, daha önce Kuveyt, Brezilya, ve Venezuela’da görev yapmasına rağmen unutmamış, unutmak istememiş, unutmamak için çabalamış.

TİKA heyetini görev yaptığı Kiliseye davet etti, Başkent Santiago’daki tek caminin restorasyonu için inceleme ziyaretinin ardından kiliseye de gittik, Kilisenin avlusundaki bir duvarda, Arapça bir yazı vardı. Aynen bizim tarihi binalardaki levhalar gibi… Metin, şiir formunda yazılmış ve ebcet düşülmüş: Buna göre, Kilise, 1919 yılında inşa edilmiş. Onun da talebi, TİKA’nın kendilerine destek olmasıydı… Bu talep esasında yüzlerce yıl öncesinin “Büyük Türkiyesi”ni hatırlatıyordu.

Şili ziyaretinde daha pek çok temasımız oldu, Şilili kadınlara verilen konfeksiyon desteğinden, hibe edilen itfaiye araçlarına kadar, pek çok şey…

“TÜRK’ÜN TÜRK’E YARDIMI!”

Bütün bunlar, bir akşam, TİKA’nın öncülüğünde Filistin Kulübü’nde Şili üniversitesinden akademisyenler, Filistin’in Şili Büyükelçisi ve TİKA’nın Filistin’deki muadil kuruluşu PİCA Başkanı’nın da katımıyla gerçekleştirilen bir sempozyumda dile getirilen “TİKA’nın Şili’deki destekleri Türk’ün Türk’e yardımıdır” sözüyle anlamını bulmuştu.

Ben de, sempozyum vesilesiyle ömrü hayatımda ilk kez uluslararası bir panelde, ve üstelik de Türkiye-Filistin ilişkileri üzerine ve üstelik de İspanyolca bir sunum gerçekleştirme imkanı bulmuş oldum.

Ve sonra hem kendime, hem de ülkeme güvenim geldi; şöyle dedim kendime: Ne güzel, dünyanın bittiği yerdeyiz ve Türkiye olarak dünyanın bittiği yerden yeni bir yolculuğa başlıyoruz; gelecek çok daha parlak olacak, her şey çok güzel olacak.

#TİKA
#Meksika
#Şili
#Türkiye
#Filistin
7 years ago
Dünyanın bittiği yerdeydik
Türkiye’nin tezlerini kim anlatacak…
Enflasyon ile mücadelede beklentileri kırmak ve fiyat yapışkanlığının önüne geçmek
Cari açık ve Gabar’dan gelecek 3,2 milyar dolar
Küresel savaşın kaçınılmazlığına dâir
Yeni tehditler ve Türkiye’nin kurumsal güncellenmesi