|
İşte, bu terördür!
Caninin, katilin, teröristin biri, 2017'nin ilk dakikalarında, bir eğlence mekânında
hedef gözetmeksizin
kurşun yağdırdı.


Evet, hedef gözetmeksizin…


Yılbaşı gecesinde gerçekleştirilen terör saldırısı yaşam tarzını hedef almadı. Ama doğrudur, yılbaşını bir eğlence mekânında, içki içerek, dans ederek kutlamak isteyen, toptancı bir mantıkla kendilerine seküler, laik denilen insanlar o gece acımasız terörün kurbanı oldular.



Şu da doğrudur: Adına IŞID, ISIS, ID, DAEŞ, DEAŞ, DAİŞ denilen cani örgütün sicilinde her dinden, her ırktan, her ülkeden, her ideolojiden, her görüşten ve her yaşam tarzından kurban var.



Medine'de de kurbanları var, Paris'te de.



Dindar kurbanları da var, laik kurbanları da.



İbadet mekanlarında da kurbanları var, eğlence mekanlarında da.



Danimarka'dan Irak'a, Suudi Arabistan'dan Fransa'ya kadar birçok ülkede benzer katliamlar gerçekleştiren bu caniler sürüsünün İstanbul'daki bir gece kulübüne düzenlediği terör eylemini “yaşam tarzına saldırı” diye göstermek kolaycılıktır.



Söylemek acı ama

kurban

ve

hedef

iki ayrı şeydir.



Hedef, sadece orada katledilen masum insanlar değildi. O gün, o alçak saldırıyla toplumun bütünü hedef alındı.



Tıpkı, Beşiktaş'ta, Kayseri'de, Ankara gar saldırısında, Kızılay saldırısında, havaalanı saldırısında, Sultanahmet saldırısında, Reyhanlı saldırısında olduğu gibi Reina'ya yapılan saldırıda da Türkiye hedef alındı.



Türkiye'ye bir travma yaşatmak istediler ve maalesef, bunu büyük ölçüde başardılar.



Teröristten başka herkes fail, herkes bu katliamın sorumlusu olarak gösterildi. Provokatör hedef gözetmeden ateş açtı ama sosyal medyada herkes birbirini hedef aldı.



Aklıselim, sağduyu kurşuna dizildi çünkü. Şüphe kurşuna dizildi. Artık hiç kimse şüphede değildi, herkes emindi.


Herkesin günler öncesinden hazırladığı bir iddianamesi vardı.


Herkesin günler öncesinden bildiği bir katil vardı.


Herkesin günler öncesinden bildiği bir terörist vardı.


Herkesin günler öncesinden diş bilediği bir düşman vardı.


Herkesin günler öncesinden taşlayacağı bir şeytan vardı.


Herkesin günler öncesinden çarmıha gereceği bir suçlu vardı.


Herkesin peşinen kurban edeceği bir günah keçisi vardı.


1-)

Biri çıktı, ki o biri, yıllarca bir eğlence mekânı işleterek para kazanan bir adamın oğluydu, güya milliyetçiydi, milletvekili adayı da olmuştu, katliamdan alenen Cumhurbaşkanını sorumlu tuttu, “İçimize Arapları doldurdun, bu yüzden oldu” minvalinde ırkçılık, faşizm kusan bir tweet attı.



Sonuç: Terörist Arap değil, (yüksek ihtimalle)

“Uygur Türkü”

ydü. Ne önemi vardı ki… O kişi, çatal dilindeki ırkçılık, faşizm zehrini kusacak bir atmosfer buldu ve hemen kustu da. O kişi tükürdüğünü yaladı, yazdığı şeyi sildi ama zerk ettiği zehrin izini silemedi.



2-)

Saldırıdan hemen önceki dakikalarda sosyal medyada “Kabe'de yılbaşı kutluyorlar” diye çığırtkanlık yapıldı. Bunu “kanıtlayan” bir fotoğraf yayınlandı. Kabe'nin etrafında havai fişekler patlıyordu.



Sonuç: Fotoğraf fotomontajdı. Patlayan havai fişekler sahteydi ama birkaç saat içinde patlayan Arap nefreti vardı. Fotoğraf sahte, haber uydurma ve fakat ırkçılık, Arap düşmanlığı gerçekti. Bu ülkenin milliyetçisi de İslamcısı da buram buram ırkçılık kokan Arap nefretini kusmuştu aynı gece içinde.



3-)

Terörist, Noel Baba kılığında katliam yaptı dediler. Yılbaşı yaklaşırken sembolik bir Noel Baba'nın başına silah dayayarak yapılan bir eylemin (bence son derece aptalca) yılbaşı gecesindeki teröre zemin hazırladığı söylendi.



Sonuç… Terörist Noel Baba kıyafeti giymemiş! Son derece sinematografik olan “

Noel Baba kıyafetli katliam

” safsatasından geriye, yaşam tarzı üzerinden birbirine edilen “baba” küfürler kaldı.



4-)

Eğlence mekânı sahibinin “CIA bize haber vermişti” dediği rivayet edildi. Bir kısım “Tamam işte, bu işin arkasında CIA var” diye çullandı, başka bir kısım “MİT'in niye haberi yok, polisin niye haberi yok, ABD biliyor ama hükümet ayakta uyuyor” diye Türkiye'nin kurumlarına çullandı.



Sonuç: ABD'nin böyle bir bilgilendirmesi yoktu. Mekân sahibi de “sözlerim yanlış anlaşıldı, ben öyle demedim” dedi. Haberi yapan gazete düzeltme yayınladı. Kendi ülkesinin kurumlarına, emniyetine, polisine edilen küfürler düzeltilemedi, düzeltilmedi elbette.



5-)

Olayın ilk saatlerinde haber siteleri “işte fail” diyerek birkaç fotoğraf paylaştı. Pasaport kontrolü sırasında, havaalanında çekilmiş ve ancak emniyetin bilgi sisteminde olabilecek, ancak emniyet mensuplarının ulaşabileceği fotoğraflar… Fotoğraftaki şahsa edilmedik hakaret kalmadı.



Sonuç: Fotoğraftaki şahıs fail değildi. O kişi emniyete gitti, fotoğraflarım paylaşılıyor ve terörist olarak hedef gösteriliyorum, fotoğrafımı yayanlardan şikayetçiyim dedi. Fazladan bir tık, fazladan bir RT alırım diye tez canlı bir aptallık sergileyen o haber siteleri “şey… yanlışlık olmuş…” dedi.



Emniyet güçlerine vakit kaybettirmekten, teröriste zaman kazandırmaktan, hatta, belki de teröristin kaçmasına yardım etmekten başka bir işe yaramayan büyük bir ahmaklık kaldı geriye…



Ölenlerin yasını tutmak yerine, birbirini lanetleyen, birbirini itham eden, suçlayan o insanlara söylüyorum: Kabul edin, olayın başından itibaren bir çöp yığını üzerinde tepindiniz.



Aptallığınızla, önyargılarınızla, peşin hükümlülüğünüzle Reina'daki saldırıdan bağımsız, bağlantısız bir terör dalgası oluşturdunuz.



Fareli köyün kavalcısı diye bir masal vardır, bilirsiniz. Adam kavalını çalar ve bütün fareler peşinden giderler, neticede bir dereden geçerken farelerin hepsi boğulup gider.



Öyle bir gece yaşadık ki, “fareli köyün teröristi” işlediği katliamla herkesi peşinden sürükledi ve bir uçurumun, toplumsal bir travmanın eşiğine getirip bıraktı.



İşte, bu cinnettir. İşte, bu cinayettir. İşte, bu terördür!


#DEAŞ
#Ortaköy
#Terör saldırısı
#Noel baba
7 yıl önce
İşte, bu terördür!
İkiyüzlü dünyanın 200 günü
Garson nereye baksın?
İnsafsız takas!
Erdoğan’ı/AK Parti’yi Kürtsüz bırakma operasyonu…
Riyakâr Bey ile ‘Yamyam’ Biraderler