|
Kartallı Kazımlar

Arjantin'in iki büyük yazarı Jorge Louis Borges ve arkadaşı Adolfo Bioy Casares'in derlediği “Olağanüstü Masallar" kitabında hepimizin çok iyi bildiği şu hikâye de yer alır:



(Kitabın Türkçesinde yer aldığı haliyle): “Katıldığı savaşların birinde, Ali hasmını devirdi ve başını kesmek için böğrüne çöktü. Bu sırada adam yüzüne tükürdü. Ali ayağa kalktı ve adamın gitmesine izin verdi. Kendisine, 'Neden böyle bir şey yaptın ya Ali' diye soranlara Ali şu karşılığı verdi: 'Yüzüme tükürdüğünde onu öfkeye kapılarak öldürmekten korktum. Çünkü ben, düşmanlarımı yalnızca Allah'ın nezdinde safken öldürmek isterim.' (Ahmed el-Kalyubi, Nanadir.)"



Savaş ahlakını, nefsini davasının gerisinde tutmayı bu kadar iyi, bu kadar güçlü bir şekilde yansıtan…



Dava adamı olmayı, kendine yahut nefsine değil ancak ve ancak davasına hizmet etmeyi bu kadar berrak, bu kadar çarpıcı bir şekilde ortaya koyan bir başka kısa destan yoktur herhalde.



Borges ve arkadaşının asırlar boyunca dilden dile aktarılmış olan bu kıssaya “masal" demesi boşuna değil… Çünkü bu kıssa gerçekten olağanüstüdür, olağanüstü güzel, olağanüstü heyecan verici, olağanüstü karakterli…



Böyle bir hikâyeyi ancak masallarda ya da destanlarda görebilirsiniz…



Böyle bir karakteri, böyle bir insanı ancak masallarda ve destanlarda görebilirsiniz.



Böyle bir duruşu, böyle bir tavrı ancak masallarda ve destanlarda görebilirsiniz.



Mesela, Nazım Hikmet'in Kuvayı Milliye Destanı'nın mısralarında da vardır böyle bir karakter: Kartallı Kazım.



Şöyle anlatır Nazım Hikmet, Kartallı Kazım'ı o destanın bir yerinde:



“Dövüştü pir aşkına,



Yaralandı birkaç kere



Ve saire



Ve kavga bittiği zaman



Ne çiftlik sahibi oldu,



ne apartıman.



Kavgadan önce Kartal'da bahçıvandı,



Kavgadan sonra Kartal'da bahçıvan…"



Evet, böyle insanlar sadece masallarda, sadece destanlarda, sadece şiirlerde kaldılar.



Fakat o insanlar bazen ansızın çıkıp gelirler masallardan, destanlardan.



15 Temmuz gecesi olduğu gibi…



Süs havuzlarından abdest alarak tankların karşısına çıkan o insanlar…



Vatan için, istiklal için ve ülkesinin, milletinin, çocuklarının istikbali için sokağa çıkan o insanlar kalemleriyle değil ama bedenleriyle yeni bir vatan mersiyesi yazdılar o gece…



Bütün uluslararası hesapları, 40 yıllık hain planları yerle bir eden unutulmaz bir mersiye…



O gece, F-16'ların bombardımanları, tankların delici mermilerine aldırmaksızın sokağa çıkan herkes benim gözümde “Kartallı Kazım"dır.



Allah'a çok şükür ki, 15 Temmuz gecesi milyonlarca “Kartallı Kazım" boy gösterdi bu ülkede.



Onlar, “Kavgadan önce Kartal'da bahçıvandı, kavgadan sonra Kartal'da bahçıvan…"



Onlar kavgadan önce Kazan'da çiftçiydi, kavgadan sonra Kazan'da çiftçi…



Kavgadan önce İvedik'te tornacıydı, Üsküdar'da ev hanımı, Fatih'te müezzin, Etimesgut'ta memur, Keçiören'de esnaf, başka yerlerde avukat, doktor, inşaat işçisi, mühendis, vs… ve kavgadan sonra da yine aynı kişi olmaya aynı işi yapmaya devam ettiler.



Sessiz bir şekilde hayatlarına devam ettiler.



Yeniden Büyük Türkiye kurulacaksa bu insanların sayesinde kurulacak. Ülkenin başı belaya girdiğinde bir masal kahramanı, bir destan yiğidi, bir süper kahraman gibi ortaya çıkan, süper kahraman gibi çarpışan, ülke selamete erdikten sonra yine bir süper kahraman gibi sessizce ortadan kaybolan, adlarını hiçbir zaman kimsenin ezberleyemediği insanlar tarafından…



Parası ödendiği vakit FETÖ'cü, parası ödendiği vakit REİS'çi olan; ancak günün birinde parası ödeneceği vakit başkası hesabına çalışmakta tereddüt etmeyecek insanlarla yükselmeyecektir dava…



Ne yazık ki, kavgadan sonra ne bir apartman, ne de bir çiftlik sahibi olan Kartallı Kazımlar sessizce ortadan çekildiği için meydan bunlara kaldı.



Ve o paralı askerler, ne zaman kimin hesabına çalışacakları kestirilemeyen, aklını her daim kiraya vermeye hazır o insanlar; kavgadan önce de kavgadan sonra da bahçıvan olan insanları, Kartallı Kazımları tasfiye etmek istiyorlar.



Çünkü onlar, kendini dava içinde önemli bir pozisyon almış gibi gösteren, “dava şövalyesi" kılığına girmiş birkaç “kalemşör"; dava adına mücadele ettiğini söyleyip kendi küçük savaşlarını, nefislerinin mücadelesini veriyorlar. Davanın istikbali için değil kendilerinin ikbali için çaba harcıyorlar.



Fakat saha onlara kalmayacak. Lejyonerlerin, kişilik suikastçılarının, parmak sallayan, tehdit eden, seni yok ederim, seni attırırım diyen kalemşörlerin devri kapandı artık.



Çünkü referandumla beraber tasfiyeci anlayış, tasfiyeci üslup da tarihe karıştı. Bu anlayış “yüzde 50 sisteminde" artık geçer akçe değil. Artık yeni bir üslup, yeni bir anlayış egemen olacaktır.



Oyun değişti. Ve kuraldır; oyun değişince oyuncular da değişir.


#Louis Borges
#15 Temmuz
#FETÖ
7 years ago
Kartallı Kazımlar
Mülâhaza etmek
Siyasetçileri bürokratlara kurban etmek
Musallada bir sosyolog daha… Vehbi Başer’in ardından
Taşkent’in öbür yüzü
‘Korkuluk’…