|
Kolombiya dağlarında Türkiye'den barışa olağanüstü katkı

Türkiye yurtdışında da binlerce eser inşa ediyor. Maalesef, bu eserler ya bir istatistik olarak yer buluyor medyada kendine, ya da hiç!



Oysa her birinin olağanüstü bir hikâyesi var; her birinin ardında büyük başarı öyküleri var. Geçen ay Türkiye'ye 10 bin kilometreden daha uzak bir mesafede, Kolombiya'da bu başarı öykülerinden, bu büyük eserlerden, bu anlamlı projelerden birini yerinde ziyaret ettik.



Şöyle başladı hikâyemiz…



Kolombiyalı bir müteahhit olan Ricardo; iş arkadaşı mimar Michel ve arabanın arka tarafında TİKA'nın iki fedakâr çalışanı Kürşat ve Tuğrul Beyler ile beraber bu eseri görmek için zorlu bir yolculuğa çıktık. Daha yolun başında, bir, dedi Ricardo, yan tarafı uçurum olan patikada, kiraladığımız arabanın altına sert bir kaya çarptığı sırada. Ricardo, o esnada İspanyolca bir şeyler anlatıyordu. Ben önce, Ricardo, cümlelerini maddelendiriyor sandım.



Şafak sökerken yola çıkmıştık. Ricardo'nun “bir” demesinin üzerinden 10 dakika geçmemişti ki, birkaç gün önceki bir heyelan yüzünden 20-30 santimetre çökmüş ve uçurumdan yuvarlanmak üzere olan bir yoldan geçmek zorunda kaldık; Ricardo “iki” dedi çünkü o sırada, arabanın altına çok daha büyük bir kaya çarpmış ve sanki arabayı ortadan ikiye bölmüşçesine bir ses çıkarmıştı: Kraannkkk!



O an anladım ki, Ricardo sözlerini maddelendirmiyor, yol boyunca arabanın altını oyacakmış gibi olan çarpmaları sayıyordu. Ve yine anladım ki, “bu sadece başlangıç” demek istiyordu ve önümüzdeki 4 saatlik yol boyunca Ricardo tekrar tekrar sayacaktı. Nitekim Ricardo kimi zaman çağlayanların oluşturduğu akarsuların üzerinden geçmek zorunda kaldığımız, bir safariden çok daha zorlu geçen o yolda 4 saatin sonunda 20'den fazla kez saydı. Her seferinde arabanın içinde yerimizden hopladık ve bazı seferlerde başımızı tavana, cama ya da kolonlara çarpıverdik. Birkaç sefer, tekerleğin uçurumun kenarına teğet geçtiğini fark ettim. Sonra uçurumu düşünüp kendimi endişelendirmemek için başımı gökyüzüne kaldırdım. Gökyüzünde, tam da aracımızın üzerinde akbabalar süzülüyordu. Yalnızca Kolombiya'ya özgü bir tür olan o akbabalar yol boyunca başımızdan hiç eksik olmadılar.



Hedefimiz Orejon'du. Orejon, Kolombiya'nın sarp dağlarının arasında, bir helikopterle bile ulaşmanın zor olduğu, yoğun sisler arasında kalan, Google haritasında dahi görünmeyen, köyden bile küçük bir bölge. Burası aynı zamanda bir zamanlar FARC'ın (Kolombiya Devrimci Silahlı Güçleri) çok etkin olduğu bir bölgeydi. Şu anda ise Bölgeye ulaşmak için yan tarafı binlerce metrelik uçurum olan 4 saatlik bir patika yoldan geçmek gerekiyor. Latin Amerika'nın kuzeyinden güneyine uzanan Ant dağlarının en az 5'ini tırmanıp inmek gerekiyor.



Devletin görünmediği ve fakat tamamıyla dağlardan, ormanlardan müteşekkil bir coğrafyayı kat etmek de yetmiyordu, ilaç, çay ve elbette uyuşturucu yapımında kullanılan koka bitkilerinin ekiminin yapıldığı saklı bölgelerden, FARC militanlarının yaşadığı köylerden geçmek gerekiyordu ayrıca…



Ancak ondan sonra köy bile denilemeyecek kadar küçük olan o bölgeye, Orejon'a varabiliyorsunuz. Küçük ama çok önemli, sembol değer taşıyan bir bölge burası. Çünkü Kolombiya hükümeti ile silahlı örgütler arasında sağlanan barışın pilot bölgesi Orejon. Burası, aynı zamanda, Kolombiya'da en fazla kara mayını döşenmiş yer olarak biliniyor. Bölgeye varmak o kadar güç ki, “barışı” bu noktaya kadar taşımış olmak başlı başına bir sembol değer taşıyor, bu nedenle Orejon Kolombiya barışı adına pilot bölge seçilmiş durumda. Batılı birkaç ülke ve kuruluş da bu pilot bölgeye kütüphane, köylülerin kullanımına sunulmuş olan toplanma odası gibi eserler kazandırmış.



Bizim bölgeye gitme sebebimiz Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğan'ın talimatları, TİKA'nın olağanüstü ama gerçekten olağanüstü çabalarıyla gerçekleştirilen mimarisiyle, yatırım maliyetinin büyüklüğüyle bölgede hemen göze çarpan gurur verici bir projenin; Orejon İlkokulu'nun tamamlanmış olmasıydı. Bir arabanın bile zar zor ilerleyebildiği, hatta yerli halkın at sırtında bile zorlukla ilerleyebildiği o yollarda iş makinalarını sürmek, inşaat malzemelerini taşımak, dünyanın en uzun sıradağları olan Ant dağlarını aşmak ve saatlerce süren bu çabalardan sonra sislerin arasındaki bir bölgeye bir okul kazandırmak gerçekten olağanüstü bir başarıydı.



Burayı gördükten sonra, Türkiye'nin dünyanın en zorlu coğrafyalarında, TİKA eliyle gerçekleştirdiği ve maalesef çoğu kez sadece bir istatistik olarak medyada yer bulan eserlerinin her birinin büyük fedakârlıklarla, insanüstü çabalarla inşa edildiğine, bürokratik ve coğrafi engelleri aşmakla kalmayıp aynı zamanda iç savaşların zorluklarını aşarak gurur duyulacak eserler kazandırdığına bizzat şahit oldum.



Orejon İlkokulu tam da böyle bir projeydi.



Birkaç yıl öncesine kadar adam kaçırma, terör, faili meçhul cinayetler, toplu katliamlar, gerilla, paramiliter güçler, narko-trafik, kokain, marihuana gibi kavramlarla anılan Kolombiya'nın barışına yapılan en anlamlı katkıydı Orejon İlkokulu ve barışa yapılan bu en parlak katkı bütünüyle Türkiye'nin eseriydi. 52 yıl boyunca iç savaşın pençesinde kıvranmış; 260 binden fazla insanın kurbanı olduğu, onbinlerce insan 'kayıp' listesine eklendiği, 7 milyon insanın evsiz kaldığı iç savaş süreci sonunda, Kolombiya'da artık en popüler kelime “La Paz”, yani barış!



Ve, Türkiye'nin yaptığı bu okul, hiç kuşkusuz, başka bir ülke tarafından bugüne kadar Kolombiya'daki barışın pilot bölgesine kazandırılan somut eserler arasında en parlak, en anlamlı, en büyük eser. Okulun açılışı, geçtiğimiz pazartesi günü, Kolombiya'nın Nobel Barış Ödülü sahibi Devlet Başkanı Juan Manuel Santos tarafından bizzat gerçekleştirildi.



Santos, törende yaptığı konuşmada, Cumhurbaşkanımızın talimatları doğrultusunda TİKA tarafından yapılan okul sayesinde Türkiye'nin Kolombiya barışının inşasına katkıda bulunduğunu ifade etti ve “Bize bu okulla yardımlarını gönderen dostumuz Erdoğan'a şükranlarımı sunuyorum” dedi.



Kolombiya Dışişleri Bakanı Maria Angela Holguin de “Bu dağlarda artık Türkiye'nin izi sürekli yer alacaktır” dedi.



Türkiye, Kolombiya'ya başka alanlarda da destek sağlıyor. Geçenlerde yazmıştım, Kolombiya'da şu anda bir buçuk milyon Venezuelalı kaçak göçmen bulunduğu tahmin ediliyor ve Kolombiya göçmen meselesiyle baş etmenin yollarını arıyor. Geçenlerde, Kolombiya'da bir heyet Türkiye'ye geldi ve Türkiye'nin Suriyeli, Iraklı sığınmacılar konusunda attığı adımları not ettiler. Heyet, Türkiye'de bulunduğu süre içinde Türkiye'nin sığınmacılar konusunda attığı bütün adımları not etti ve “Türkiye Modeli”nin Kolombiya için bir çıkar yol olduğunu kayda geçti.



İşte bütün bunlar, birkaç yıldan bu yana adeta bir ateş çemberi içinde yer alan Türkiye'nin her şeye rağmen, kendi bölgesinin de ötesinde dünyanın 10 bin kilometre uzağında bile barışa katkı sağlayan, insani değerler aşılayan bir ülke olduğunu, hepimizin gurur duyacağı işler yaptığını ortaya koyuyor.



Dışarıdan bakınca, Türkiye'nin zaman zaman içeride yaşanan kısır kavgaların çok ötesinde bir ülke olduğunu, birçok ülke yıkıcı gücüyle öne çıkarken Türkiye'nin en uzak coğrafyalarda bile yapıcı gücüyle boy gösterdiğini görebilirsiniz.



Hiç şüphesiz bunda

gibi insani kalkınmayı önceleyen ve Türkiye'yi bu alanda dünyanın zirvesine yerleştiren kuruluşlarımızın çok büyük emekleri var.




#Kolombiya
#Maria Angela Holguin
#TİKA
7 yıl önce
Kolombiya dağlarında Türkiye'den barışa olağanüstü katkı
“Kabe’nin yolları bölük bölüktür...”
Kriz siyaseti…
Evvelbahar
Siz hiç “ayben”e para gönderdiniz mi?
Irak: Kurtların sessizliği…