|
Şarlatanlık ve hainlik

Gündemi yakından takip edenlerin gözünden kaçmamıştır. ABD'nin eski Ankara Büyükelçisi James Jeffrey Hürriyet Gazetesi'nden Cansu Çamlıbel'e verdiği röportajda son derece “açık sözlü” ve dikkat çekici şeyler söyledi.



Mesela; darbecilerin hedefi için “

demokratik sistemi yıkıp yerine gizli bir teşkilatı iktidara getirmeyi hedefledikleri açık

” dedi ve bu gizli teşkilatın Gülen hareketi olduğunu işaret etti.



Dahası da var: ABD Dışişleri Bakanı John Kerry'nin “Türkiye'yi NATO'dan atalım” sözleri için “

aptalca

”, “Bazı muhataplarımız, ya tasfiye edildi ya da tutuklandılar” diyen ABD Ulusal İstihbarat Direktörü James Clapper'ın açıklamaları için ise “

salakça

” dedi. Türkiye'deki birçok gazetecinin adını anmaktan çok hoşlandığı eski CIA ajanı Graham Fuller için de “

ahmak

” dedi.



Bak şu işe… Görevde olan Dışişleri Bakanı aptal, General bilmem kim salak, eski ajan ahmak…



Bunları ABD'li bir eski büyükelçi söylüyor. Ancak, eski büyükelçinin en samimi ve en açık sözlü olduğu bölüm başkaydı.



Dikkatli okurların gözünden kaçmamıştır; eski Büyükelçi, en samimi açıklamaları yapacağı yerde soruyu kendi kendisine yöneltiyordu: “Şimdi siz bana 'Bir dakika bir dakika, bir grup general Türkiye'de insanların üzerine ateş etme talimatı vermiş, tankları sokaklara dökmüş ve İslamcı bir komplonun parçası olmuş, bu Erdoğan'dan daha büyük bir tehlike değil mi?' diyeceksiniz.”



Röportajı yapan gazeteci de, haliyle, “Evet tam da onu soracaktım” diye atlıyor; böylece, eski Büyükelçi, kendi kendine yönelttiği ve belli ki aslında başından itibaren vermek istediği o “samimi” mesajlarını şu şekilde sıralıyor:



“Hiç önemli değil. Erdoğan Washington'da sevilmiyor. Erdoğan Avrupa'da da sevilmiyor. Otoriter görülüyor ve iyi bir oyuncu olmadığı düşüncesi hâkim.”


Erdoğan'ı otoriterlikle, sultanlıkla, diktatörlükle veya benzeri etiketlerle suçlayanlar hemen heyecanlanmasınlar… Keza, Büyükelçi, bu 'otoriterlik tiyatrosunu' da gayet 'samimi' bir şekilde izah ediyor:



“Batı daha önce Erdoğan'dan daha otoriter olan çok liderle muhatap oldu, olmaya da devam ediyor. Ama fark şu; Suudlar, Mısırlılar – lisanımı maruz görün – her koşulda bize yaltaklanıyor. (…) Erdoğan ise bizimle çatışıyor, çelişkilerimizi yüzümüze vuruyor, dostumuz olmaya çalışmıyor. Ondan daha otoriter liderler ise dostumuzmuş gibi poz yapmakta beis görmüyor. Çok yakın zamana kadar Putin bile böyle davranıyordu. Erdoğan Washington'da bu yüzden sevilmiyor. Biliyorum hiç adil bir durum değil.”


Son derece açık değil mi! Solculuk maskesi takarak “Mesele ağaç değil, sen hala anlamadın mı” diyerek Amerikan uşaklığına soyunanlar, “mesele otoriterlik değil, sen hala anlamadın mı” diyebilselerdi bugünlere gelmezdik… Fakat bu ülkede birçok kişi gönüllü uşaklık etmeye razı oldu ve bu ucuz oyunun içinde küçük bir piyon olmayı tercih etti.



Evet, mesele hiçbir zaman otoriterlik filan değildi, olmadı da; mesele batının kuklası olup olmamaktı… Mesele, Erdoğan'ın Batının karşısında düğme iliklememesi, el etek öpmemesiydi… ABD'nin, Avrupa'nın dediğini değil, kendi bildiğini okumasıydı… Büyükelçinin ifadesiyle ABD'ye yaltaklanmaması; batılıların çelişkilerini yüzlerine vurmasıydı...



Neydi bu çelişkiler… Örneğin; her fırsatta demokrasiden, insan haklarından, özgürlüklerden söz eden batılıların Filistin'de Hamas seçimleri kazandığında, Mısır'da meşru seçimlerle işbaşına gelen Mursi yönetimi devrildiğinde batının neden demokrasiyi, özgürlükleri, insan haklarını askıya alan açıklamalar yaptıkları veya sessiz kaldıklarını yüksek sesle dile getirmekti.



Halkına savaş açmış, kimyasal silah kullanmış Esed'e karşı neden sessiz kaldıklarıydı mesele…



PKK'yı terör örgütü kabul ettikten sonra Suriye'deki uzantısı olan PYD'yi, YPG'yi neden müttefik olarak saydıklarını, neden silahlarla donattıklarını sorgulamaktı…



Dünyanın kaderinin BM'nin beş daimi üyesinin iki dudağı arasında olduğunu ve bu üyeler arasında hiçbir Müslüman ülkenin bulunmadığını yüksek sesle ifade etmekti… “Dünya Beşten Büyüktür” demekti… Plajlarda çocukları katleden İsrail'in suçlarını yüzüne vurmak, herkesin gözü önünde, Davos'ta “One Minute” demekti mesele…



Türkiye 3 milyondan fazla Suriyeli sığınmacıyı topraklarında barındırırken, her fırsatta insan haklarından söz eden batının üç beş tane mülteci bile almamak için kıvrandığını haykırmaktı…



Çelişkiler listesi uzayıp gider… Ancak, batının çelişkilerini yüzlerine vurmakla da kalmıyor mesele…



Macar asıllı Amerikalı ünlü Yahudi spekülatör George Soros, yıllar önce, Türkiye'ye rol biçerken “Türkiye'nin en önemli ihracat ürünü ordusudur” demişti. Pensilvanya'daki emekli vaize aklını kiralayanlar, darbe girişimi başarılı olsaydı, Türk Silahlı Kuvvetlerini Batı'ya kiralayacak ve Türkiye'yi batının lejyoneri olarak savaşa sokacaklardı muhtemelen.



Keza, eski ABD'li Büyükelçi buna da şöyle açıklık getiriyor:



“Erdoğan'ın da ötesinde Washington'da genel olarak Türklerden hoşlanmama durumu da var. Türk ordusu çok zor, selam çakıp IŞİD'le savaşmaya gitmiyorlar, aylar süren müzakereler oluyor. Başka ülkeler ise 4 uçak gönderip IŞİD'le savaşıyorum diyor. Aslında hiçbir şey yapmıyorlar ama olumlu puan alıyorlar. Yani demem o ki Washington'da genel olarak hükümetinize karşı bir güvensizlik var ve sevilmiyorlar. Washington böyle bir ruh hali içindeyken darbe teşebbüsü gündeme geldi.”



Milletin üzerine F-16'ları, tankları süren, darbe çığırtkanlığı yapan, sihirli çizmeleri göreve çağıran, bu devirde albay olsam bu ülkeye daha çok hizmetim dokunurdu diyenler zaten hain, onlara söylenecek başka söz yok. Ancak, oyundaki zarların hileli olduğu bu kadar deşifre olmuşken hâlâ Erdoğan için “otoriter, diktatör, sultan, padişah, tek adam…” yakıştırmaları yapacak olanlar bilsinler ki, onlar, ABD'li büyükelçinin “her koşulda bize yaltaklanıyorlar” dediği kuklalarla aynı rolü üstlenmiş; ucuz bir tiyatronun içinde seve seve “aptal, salak, ahmak” rolünü oynamış olacaklar. Kendilerine “muhalif aydın” diyen şarlatanlar olacaklar! Acı olan şu ki, şarlatanlığa devam ederlerse hainliğe terfi edecekler.


#James Jeffrey
#ABD Ankara Büyükelçisi
#John Kerry
#NATO
#Erdoğan
٪d سنوات قبل
Şarlatanlık ve hainlik
”Haydi Bismillah”
Evvelbahar
Siz hiç “ayben”e para gönderdiniz mi?
Irak: Kurtların sessizliği…
Direniş meşrudur, tükür kardeşim