|
Silahlara Veda

Böyle dedi, Kolombiya: Silahlara Veda. Ramazan ayında, Müslümanlar birbirine girmişken; Irak’ta bombalar patlar, Suriye’de iç savaş devam ederken, Suudi Arabistan yanına aldığı birkaç Arap ülkesiyle birlikte Katar’a cümbür cemaat çullanırken, dünyanın çok uzak bir bölgesinde, Kolombiya’da “silahlara veda” edilmesi, gıpta edilecek bir şeydi doğrusu.

Esas bayramı, galiba Kolombiya yaşadı.

Kolombiya devleti ile Kolombiya Devrimci Silahlı Güçleri (FARC) arasında, 2012 yılında başlayan görüşmeler, 25 Ağustos 2016’da “barış anlaşması”nın imzalanmasıyla ve son olarak Ramazan Bayramı’nın son günü, 27 Haziran’da, FARC’ın, elindeki silahların tamamını Birleşmiş Milletler'e teslim etmesiyle sonuçlandı.

FARC, elindeki 7 bin 132 silahı BM’ye
.

Böylece 52 yıllık iç savaş sona erdi. Ki bu 52 yılda, 260 bin insan hayatını kaybetmiş, 6 milyondan fazla insan ülkesini terk etmek zorunda kalmıştı. Binlerce kayıp da cabasıydı.

FARC lideri Rodrigo Londoño, "Bir daha asla şiddet kullanmayacağız. Bizim tek silahımız kelimelerimiz olacak. Buna söz verdik ve tutacağız" demişti. Aynı gün, benzer sözleri tekrarladı.

Bir başka vesileyle, “Kelimelerin menzili mermilerin menzilinden uzundur” diye yazmıştım. FARC Lideri Londoño’nun “Bizim tek silahımız kelimelerimiz olacak” sözü bana bunu hatırlattı.

Geçen yıl Nobel Barış Ödülü’nü alan Kolombiya Devlet Başkanı Juan Manuel Santos, sosyal medya hesabından yaptığı açıklamada “Yürekten söyleyebilirim ki bugünü yaşamak ve başarmak, Kolombiya başkanlığına değdi” dedi.

Bir başka şey daha söyledi sosyal medya hesabında Santos, şunu: Silahların bırakılması, barışa doğru ilerleyen yeni bir Kolombiya’nın başlangıcını gösteriyor.”

Yeni bir Kolombiya… Yeni Kolombiya…

İster istemez “Yeni Türkiye” vurgusu geliyor aklıma.

Hemen hemen aynı dönemde, Türkiye’de “Yeni Türkiye” vurgusu yapılıyor ve “çözüm süreci” başlatılmıştı. Başladı ve bitti.

Kolombiya başardı, Türkiye başaramadı demeyeceğim. Bunu söyleyenler, bunu düşününler, bu algıyı işlemeye çalışanlar olacaktır. Ancak, biliyorum ki, benzerlikler olsa da, iki ülkenin durumu mukayese kabul etmez. Çünkü iki ülkenin, iki bölgenin dinamikleri çok farklı.

Her şeyden önce en temel fark şu:

BM, ABD, AB Kolombiya’daki silahsızlanma ve “barış süreci”nin sonuna kadar arkasında durdu. Oysa aynı süreçte, ABD ve AB, PKK’ya desteğini asla çekmedi, hatta onu PYD üzerinden “müttefik” ilan etti. Bugün bunu çok daha pervasızca, çok daha cüretkâr bir şekilde yapıyorlar: Bırakın silahsızlanma için teşvik etmeyi, sonuna kadar, tıka basa silahlandırıyorlar PKK’yı. Kolombiya’ya uluslararası destek varken, bize Türkiye’ye uluslararası köstek, hatta uluslararası saldırı vardı, halen de var.

Daha önce yazmıştım aslında aradaki derin farkları, bugün bazı temel noktaları özet geçeyim:

HDP ve PKK'nın önde gelenleri süreç boyunca çözüm sürecinin mimarı Recep Tayyip Erdoğan'a “diktatör” gibi hakaretlerde bulunuyor, “hedefimiz AK Parti'yi yıkmak” diyorlar, bu dille çözüm sürecini zehirliyorlardı. Oysa, Kolombiya’da, devlet, barış süreci devam ederken FARC'ın önde gelen liderlerini tek tek öldürmesine rağmen, FARC ne sürecin mimarı Santos'u hedef aldı, ne “Hedefimiz Santos'u devirmek” gibi ahmakça açıklamalar yaptı, ne de barış sürecini zehirleyen bir dil kullandı.
Evet, PKK da, FARC da uyuşturucu ticareti yapıyor, çocukları kaçırıp savaştırıyor, birçok asker ve sivili fidye veya başka gerekçelerle kaçırıyordu.
Ancak iki örgüt arasındaki farklar çok daha fazlaydı.
FARC, kurulduğu tarihte, 1964'te de Marksist-Leninist bir örgüttü, bugün de aynı. PKK ise Marksist-Leninist dönemlerinin üzerine çoktan ölü toprağı serdi.
FARC, sosyal adalet ve ekonomi temelli bir dava güdüyor. PKK ise bütünüyle etnik temelli bir siyaset benimsiyor.
FARC, toprak reformu ve bölgesel kalkınmışlık gibi somut taleplerde bulunurken, PKK, bölgeye yapılan bütün yatırımları, okulları, havaalanlarını, yolları, iş makinalarını yakıp yıkıyordu.
FARC, siyasi parti olarak yoluna devam etmek isterken, PKK'nın himayesinde bir siyasi parti Meclis'te zaten faaliyet gösteriyor.
FARC'ın orman kadrosunda görev alanlar Kolombiya meclisinde boy gösteremezken, PKK'ın dağ kadrosuyla doğrudan ilişkili isimler HDP veya DBP gibi çatılar altında siyaset yapabiliyor, yerel seçimlerde onlarca belediye kazanıyor, genel seçimlerde onlarca milletvekili de çıkarıyordu. Üstelik bunu silah bırakmamışken yapabiliyordu. Başka bir deyişle, PKK, FARC'ın hayalini bile kuramayacağı bir siyasal iklimde yaşıyordu.
Kaldı ki, FARC en güçlü olduğu zamanda bile hiçbir zaman özerklik, bağımsızlık gibi ayrılıkçı bir söylem kullanmadı, toprak reformu, arazi paylaşımı, gelir adaletsizliğinin sona ermesi gibi reformist bir duruş sergiledi. PKK'nın dağ kadrosu ve siyasi uzantıları ise, çözüm sürecinin en umutlu günlerinde bile özerklik, otonom, bağımsızlık gibi söylemleri dillendirmeye devam ettiler. Bu uğurda “devrimci halk savaşları” adı altında kendi ipini çeken şehir savaşlarını başlattılar.
İki örgüt arasındaki en önemli farklardan biri de şuydu:
FARC, hâkim olduğu bölgelerde Kolombiya devletini hiçbir zaman “işgalci” diye tanımlama teşebbüsünde bulunmadı. Hatta FARC'ın lideri Londoño barış görüşmelerinin sonuna doğru “Kolombiya Silahlı Kuvvetleri, artık barışı korumada ve ülke kalkınmasında da önemli bir rol oynayacak. Onlar bizim düşmanlarımızdı ama gelecekte Kolombiya için müttefik güçler olacaklar” dedi. PKK ve siyasi uzantısı ise her fırsatta Türk Silahlı Kuvvetlerini ve genel olarak Türkiye'yi “işgalci TeCe” diye tanımlıyor.

Bir şey daha var, daha önce yazmadığım bir şey, önemli:

FARC militanları sol omuzlarında Kolombiya bayrağı taşırlar, PKK’lılar için böyle bir şey düşünebiliyor musunuz? Siyasetteki uzantıları bile, bırakın Türkiye bayrağı taşımayı, “Türkiyelilik” siyasetini bile ellerinin tersiyle itmişlerdi.

FARC, netice itibariyle, başka bir ülkeye, mesela yıllardır kendisine destek veren Ekvador veya Venezüella’ya yuvalanıp terörü sürdürmeyi değil, Kolombiya’da kalmayı, Kolombiya’nın geleceği için hükümetle birlikte mücadele etmeyi, mayınları birlikte temizlemeyi, silahları teslim etmeyi, “silahlara veda” demeyi, özetle “Kolombiyalı olmayı”, “Kolombiyalı kalmayı” tercih etti. Oysa PKK ya da HDP, Birleşik Devletlerin ve diğer batılı güçlerin gazına gelerek, onların kuklası, oyuncağı olarak bölgesel bir güç hayalini kurmayı, terörü sürdürmeyi, Türkiyeli olmak yerine Türkiye’nin azılı düşmanı olmayı tercih etti.

Evet, “kelimeler mermilerin menzilinden uzundur” fakat hem “Biz sırtımızı PYD’ye, YPG dayıyoruz” diyen HDP, hem de PKK kelimelerle değil, mermilerle mücadele etmeyi tercih etti. Haliyle, Türkiye’de “silahlara veda”dan değil, “silahları yok etmek”ten söz ediyoruz. Bunlar bilinsin de, “Kolombiya başardı, biz başaramadık” demeden önce bir daha düşünülsün.

Son olarak, Nobel Barış Ödüllü Santos, “silahlara veda” konuşmasını “Biz tek halk, tek milletiz. Yaşasın barış” diye bitirdi.

#HDP
#PKK
#PYD
#YPG
#FARC
7 yıl önce
Silahlara Veda
Ne olacak bu anne babaların hali?
Seçim sonrası ekonomide manzara nasıl?
Amerikan siyasetinin İsrail ‘trajedisi’
Jeopolitik sürpriz: ABD, Rusya ve İsrail nasıl anlaştı?
Nazlı seçmen günlerinde siyaset