|
Güre’de bir cami
Mustafa Ruhi Şirin’e
Güre Edremit’e bağlı bir belde. Bir yanı
Akçay
, öte yanı
Altınoluk
. Sırtını
Kaz Dağları
’na vermiş, önü deniz.

Akçay ve Altınoluk gibi beton-yapılaşmanın istilasına uğramamış. Pınarbaşından kaynayan buz gibi su hem çeşmelerden akıyor (gün boyu) hem araziyi suluyor. Güre asırlık çınarların gölgesi altında, eski dokusunu muhafaza ederek (İki kattan fazlasına izin verilmiyor. Ne güzel) su seslerini dinleyerek geçmiş günlerin âsude kucağında mütevazı hayatını sürdürüyor.

İki yanı ağaçlı harika bir yol Güre’yi sahile ulaştırıyor. Sahil’de dünyaca ünlü bir kaplıcası var. Kaplıcanın bitişiğinde projesini mimar
Cengiz Bektaş
’ın yaptığı bir güzel devre-mülk tatil köyü bulunuyor:
Körfez Tatil Beldesi.
(Bektaş’ın projesi ile yapılan Körfez Tatil Beldesi bazı sebepler yüzünden yıkıldı, yerine başka bir proje ile inşa edilen yeni Körfez Tatil Beldesi kuruldu.)

Kısa bir süre kaldığımız Güre için söylenecek çok söz var, lâkin ben öncelikle 1880 tarihini taşıyan camiden bahsetmek istiyorum.

Güzellik daha son cemaat mahalline çıkan pembe granitten merdivenler ile başlıyor. En alt merdivenin basamağı çakıl taşı döşeli. Cami birkaç kez tamir görmüş, ama geçen asrın özelliklerini bugüne taşıyabilmiş. Güneş motifli tahta tavan göbeğinde bir ahşap sıcaklığı var belki ama tahribatı önlemek için boyamışlar. Yine de açık yeşil tavan tahtaları üzerindeki nilüfer çiçeği benzeri motifler bir göl sükunetini fısıldıyor.

Mihrap ve minber 19. asrın belki de çoklarınca beğenilmeyen bol yapraklı süslerini taşıyor.

Ama dedik ya; alçak sesli-kendi halinde bir küçük cami bu. Aferin boyacılara, su yeşili ile toz-pembeyi ne güzel birleştirmişler. Üstelik mihraptaki perde unsuru da neredeyse minyatür tarzında. Mihraptan tavana doğru yine ahşap “nahıl” misali süslemeler yükseliyor.

Tahta çubukların bombeli kavisleriyle örülen kadınlar mahfeli de çok şirin. İnce ahşap direkler üzerinde kuş yuvası gibi yükseliyor.

Camide müthiş bir sükunet var. Bir ceviz ağacı yaprak ve meyvelerinin olanca yeşilini kuşanıp kıble duvarının sol penceresinden sizi seyrediyor. Öteki pencere Güre mezarlığından yükselen servilerin sivri uçları ile gökyüzünü buluşturuyor.

İçimden Gürelilere teşekkür ettim. Camiye âhengi bozacak bir ilavede bulunmamışlar. Mesela o yapmacık kristal küre avizelerden takmaya kalkışmamış; zemindeki halıları kaldırıp yeşil taban-kırmızı şerit uygulamasına gitmemişler. Zemin halıları hep bağış, hep vasiyet. İmam “Zaten vasiyeti olan kişi tabutun üzerine halısı örtülü gelir” diyor.

Demek ki cami tabanını cennet bahçesine çeviren bu rengârenk manzara; Güre halkının hatıraları, akrabaları ile dolu.

Mihrabın iki yanındaki şamdanlar mumları dahil orijinal haldeler. Duvarları süsleyen motifler geçen asırdan kalma. Bazı köşelerde çiçek buketleri var.
Avluda Ümmühan Hatun
adına yapılmış bir şadırvan, bir yanından sıcak öte yanından soğuk su akıtıyor. Güneş yükseliverince ağustos böceklerinin korosu her yanı kaplıyor.
Diyorum ki; “Ey yolu bu bölgeye düşenler; civardaki tarihi harabeleri, Kaz Dağları’nın serin tepelerini geziyor;
Hasanboğuldu
’nun buz gibi sularında yıkanıyorsunuz. Güneş-kum ve denizden örülü o basmakalıp tatil tantanasını yaşıyor, herhalde yeterince ‘bronzlaşıyorsunuz’. Ah ne eğlendik, ne eğlendik diyorsunuz.

Bir kez de şu camiyi ziyaret edin. Bakın ecdadımız bu küçücük beldede, zevk-i selimin oldukça irtifa kaybettiği çileli geçen asırda dahi ne güzel bir eser bırakmış. Bakın da biraz ilham alın. Belki yeni inşa edilen camilerimiz için bir güzellik melodisi yakalar, kalbinizin bir köşesinde saklarsınız.”

(31.07.2002)

#Edremit
#Akçay
#Altınoluk
2 yıl önce
Güre’de bir cami
Bir fuhuş ihbarı ve baskını haberi
Haftanın ekonomik özeti ve beklentiler
Mülâhaza etmek
Siyasetçileri bürokratlara kurban etmek
Musallada bir sosyolog daha… Vehbi Başer’in ardından