|
Demokratikleşme talebini sindiren demokratikleşme
Dünyanın karşı karşıya bulunduğu savaş ihtimali şüphesiz herşeyden daha önemli hatta, ülkelerin iç politik düzenlerinde yaşanabilecek birçok ciddi gelişmeden de daha fazla belirleyicidir. Ama, anayasa değişikliği gibi "her demokratın rüyası" sayılabilecek bir olguya değinmeden geçmek kolay değil. Hele, olup-biten hepimizin yıllardır uğruna farklı bedeller ödediği bir sürecin finali ise orada mutlaka biraz demirlemek gerekiyor.

Meclis, Yargıtay Başkanı Sami Selçuk'un, "Bu Meclis anayasayı değiştiremez" sözüne "karınca kararınca" bir değişiklikle cevap veriyor. Selçuk'un bu sözleri vekilleri motive etmek maksadından ziyade, darbe dönemleri hariç Türkiye Cumhuriyeti'nin en anti-demokratik icra döneminin zeminini oluşturan 21. Meclis'ten işe yarar bir değişiklik beklenemeyeceği kanaatine dayanarak sarfetmiş olması yüksek ihtimaldir. Ortadaki tek kusur, her gelen geçenin bir fiske vurduğu Meclis'in bu sözlerle bir kez daha vurulmuş olmasıdır. Ne hazin ki, bu Meclis'i -konumu gereği de olsa- savunmak; millet egemenliğinin siyasetçi eliyle etkisizleştirilmesinin sembolü haline gelen bir partinin üyesi olan Meclis Başkanı'na düşmüştür.

Dün, çeşitli partilerden milletvekilleriyle bu değişiklikten ne anlaşılması gerektiği konusunda görüşmeler yaptım. Anayasa değişikliğinin, iktidar için, "memlekete demokratikleşme lazımsa onu da biz getiririz" kabilinden bir görev olduğu anlaşılıyor. Muhalefet ise değişikliğe verdiği desteği, "Biz olsak daha iyisini yapardık ama şimdi de ne yapılsa kardır" mantığıyla ifade ediyor. Görev, böylelikle tamamlanmış oluyor.

Muhalefet DYP, AK Parti ve Saadet... Gerçekten de bu üç partinin demokratikleşme süreçlerine katkısı ve bu konudaki tecrübeleri iktidar partilerinden çok daha ileride. Keşke, değişiklik fırsatı bu partiler marifetiyle kullanılabilseydi. Ama, Türkiye'nin özelliği de bu. Demokratikleşme sistem tarafından demokratlara bırakılmayacak kadar ciddiye alınıyor!

Zaten, 37 maddelik bu sınırlı değişikliğin bile "katkısız" bir irade ile Meclis tarafından gerçekleştirildiğini söylemek de mümkün değildir. Değişiklik paketinin kaleme alınmasında etkileri bir yana, cihet-i askeriyenin çeşitli konularda "hassasiyeti" olduğu ve değişiklik metinlerine son şekil verilirken bunların dikkate alındığı bir sır değildir. Anayasanın başlangıç metnindeki, "Hiçbir düşünce ve mülahazanın" ifadesinin "hiçbir düşünce" olarak değil de "hiçbir faaliyetin" olarak değiştirilmesi bu hassasiyetlerin ilkiydi. Diğerleri, 2. Maddeye "laiklik" ifadesinin girmesi, 90. ve 118. maddelerin düzenlenmesinde ortaya çıkıyor.

İşte, Anayasa böyle değişiyor ama yeni metnin eskiye oranla daha esnek ve daha özgürlükçü olduğunu inkar etmek haksızlık olur. Özellikle, 13 ve 14. maddelerdeki değişiklikler (temel hak ve hürriyetler), 20. madde (özel hayatın gizliliği, konut dokunulmazlığı, iletişim özgürlüğü) ile 69. maddedeki parti kapatmayı zorlaştıran düzenlemelere iştirak etmemek mümkün değil. Bunlara belki bir şart koşulabilir. O da uygulamada hangi kriterin baz alınacağı sorusudur. Eskisi gibi, despotik hukuk yorumu egemen olacak, başta AİHM ve evrensel hukuk sözleşmeleri dikkate alınmayacaksa, değişiklik adına ağızlara çalınan bir parmak bal da zehir olur gider.

Bütün bunlara rağmen, bu ehven-i şer anayasa değişikliğinin önümüze koyduğu asıl gerçek şudur: Üzerine 28 Şubat'ın yükü çökmüş olan ve yıllardın bulduğu her fırsatta demokrasi talep eden ve bunun için bedel ödeyen, acı çeken kesimlerin bulup bulabileceği demokrasinin sınırları işte bu kadardır.

Böyle bir değişiklik yapılmış olduğu için, hukuk ve özgürlük talepleri de uzunca bir süre kabil-i muhatab olmaktan çıkmaya namzet görünüyor.

Devlet, bir tutam demokrasi bahşettikçe demokrasiyi talep etmek o kadar güçleşiyor.

Türkiye, "demokratikleşme taleplerini sindiren demokratikleşme"ye razı oluyor.
#Demokratikleşme
#Anayasa değişikliği
#DYP
#AK Parti
#Saadet Partisi
#Yargıtay Başkanı Sami Selçuk
23 yıl önce
Demokratikleşme talebini sindiren demokratikleşme
İnsaf!
Dağ yürekli adamların büyük seçimine doğru
Demografik dönüşüm
Seçim bitsin, önümüze bakalım!
Yerel seçime ramak kala: DEM, Yeniden Refah ve İYİ Parti