|
"Ben onu doğurmadım ama sevgi ile büyüttüm”. Çocuğun biyolojik annesi ile onu sahiplenen koruyan, sevgi ile büyüten anne arasında bir çekişme oluyor. Çocuk kimin acaba?


Bu hadiseye sık rastlanır. En yakın örneği 18 Ocak'ta televizyonda yayımlanan bir haber. Gözü yaşlı bir Rumen kadın kızı Ece'nin kaçırıldığını söylüyor.



Olay şöyle gelişmiş: Bu kadın yıllarca çocuk özlemi içinde yaşamış. Sonunda bir kadından yumurta almışlar, tüp bebek yöntemi ile anne olmuş. Yaş 52.



Çocuğu büyütmüş dokuz yaşına getirmiş. İşte bu sırada çocuk kaçırılıyor. İddiaya göre kaçıranlar para istiyor.



Ancak kazın ayağı öyle değil. Ertesi gün çocuğu kaçıran kadın ortaya çıktı ve gerçeği açıkladı: “Kaçırmadım, zaten benimdi, aldım”. Anladınız değil mi? Bu kadın çocuğun biyolojik annesi. Tabii çekişme mahkemeye intikal etti. Netice ne olur bilemiyorum.



Televizyonda “Anne” adlı bir dizi var. Çok ilgi gördü. Ben de başından beri izliyorum. Hikâye Japon yapımı Mother'dan uyarlanmış.

Orijinal senaryo Yuji Sakamoto'nun. Japon doğrusu sıkı bir iş çıkarmış. Bu biyolojik anne ile sevgi dolu anne arasındaki çekişmeyi iyi işlemiş. Hikâyeyi geliştirerek uyarlayan Pınar Uysal'ı da tebrik etmeli.



Paylaşılamayan çocuğu (Dizide adı Melek)

Beren Gökyıldız

canlandırıyor. Harika bir oyuncu. Öyle ki izleyenleri gözyaşına boğuyor. Belki de onun sayesinde “Anne” dizisi her hafta “gün birincisi” oluyor.



Uyarlanan hikâye şöyle: Bu çocuk hayatını tek başına idame ettirmeye çalışan bir kadının kızıdır. Dizideki adı Şûle olan kadını

Gonca Vuslateri

oynuyor. Gonca da bitmiş, tükenmiş, psikopata bağlamış ama yine çocuğunu sahiplenmeye çalışan bir tipi canlandırıyor. Harika bir oyun çıkardığını söylemeliyim. Birlikte yaşadığı Şûle'yi pavyonda çalıştıran ve Melek'e eziyet eden tipi (Cengiz) oynayan

Berkay Ateş

de çok başarılı.



Dizi yukarıda andığımız biyolojik anne, sevgi annesi çekişmesini aştı.


Şöyle ki son hafta dizide altı anne vardı.

İlki Melek'in gerçek annesi Şûle. İkincisi onu şiddet gördüğü ortamdan kurtarıp sahiplenen, ona şefkatle sarılan Zeynep öğretmen (Tipi

Cansu Dere

üstlenmiş). İşe bakın meğer bu Zeynep öğretmen de biyolojik annesi tarafından küçük yaşta zengin ve mesleğinde tanınan bir avukata (

Cahide Güneş. Tipi Gülenay Kalkan canlandırıyor

) evlatlık olarak verilmemiş mi? Annesi henüz bilemediğimiz bir sebeple kocasını öldürerek hapse giriyor ve 24 yıl yatıyor.



Zeynep'in annesini (Dizide Sakar Teyze)

Vahide Gördüm Perçin

canlandırıyor. Vahide Gördüm'ü anlatmaya gerek yok. Sinemada, tiyatroda ve dizilerde benzersiz bir oyuncudur.



İçeriden çıkınca kızı Zeynep'le karşılaşır. Önce ana-kız birbirini tanımaz, sonra tanışır, ancak Zeynep annesini bunca yıl kendisini aramadığından dolayı affetmeyecektir. Zeynep öğretmeni Cansu Dere oynuyor.



Şûle

,

Zeynep

, Sakar Teyze (

Gönül Hanım

) Zeynep'i sahiplenen büyüten zengin avukat

Cahide

, Cahide'nin hamile kızı

Gamze

(ki bu kız Vahide Gördüm'ün kızı Alize'dir).

Etti beş anne.


Dizinin son bölümlerinde ortaya çıkan ve Gönül Hanım'dan oğlunu neden öldürdüğünün hesabını soran bir anne daha,

toplam altı anne

oldu.



Zeynep'in Melek'i kaçırıp saklaması ile başlayan polisiye unsur diziye tat verdi. Araya bu kaçma kovalama da Zeynep'e yardımcı olan gazeteci Ali Arhan giriyor (

Can Nergis

)



Niyetim bir televizyon dizisinin tahlilini yapmak değil. Mesele anneler ve kızları.


Evet anne olmak, başlıbaşına bir hadisedir.


Annelerin her hal ve durumda evlatlarını sahiplenmeleri. Bu önemli.


Ancak şu da var.


Hangi anne?


Üç aylık yavrusunu cami avlusuna bırakan anne mi; yoksa onu bulup sahiplenen, büyüten, sevgi ile yetiştiren anne mi?



Cami avlusuna yavrusunu bırakan anneyi hemen suçlamayın. Kimbilir hangi zaruret içinde idi. Belki çocuğu terketmese hem çocuk hem kendisi ölecekti. Bilemeyiz.



Yine de vicdan bize şunu söyler. Bir anne kendini feda etmeli, evladını yaşatmalıdır.


Dizide biyolojik anne ile sevgi annesi dengede tutulmuştur. Pavyon kadını Şûle her şeye rağmen kızını sahiplenmek ister ama buna çokluk gücü yetmez. Sevgi dolu anne ise onu bağrına basar ama bu defa “çocuk kaçırma” suçundan polisi karşısında bulur.



Dizi “anneler ve kızları” arasındaki sevgi bağını dile getirmesi; bunun imkân ile imkânsız noktalarını, sahiplenmek ile terketmenin zorluklarını dile getiriyor olması ile dikkat çekiyor.


Ekranları dolduran vurdulu kırdılı, kandan cesetten geçilmeyen yapımlar yanında “Anne” insanî duyguları işlemesi, kalbimize dokunması ile öne çıkıyor.



Not: Oğlum Murat Kutlu Twitter'da benim adıma açılmış bir hesap olduğunu söyledi ve bana bu hesapta olan twittleri gösterdi. Her ne kadar bu twittler hakkında menfî bir düşüncem yoksa da okuyucuların şunu bilmelerini isterim. Benim cep telefonum yok, bilgisayarım yok, dolayısıyla internetim de yok. Yazılarımı elle yazıyorum, yayınevindeki arkadaşlar bilgisayara geçip ilgili yerlere ulaştırıyorlar. Şunu belirteyim ki; sosyal medya mecralarında benim hiçbir faaliyetim yoktur. Böyle bilinmesini istirham ederim.


#Yuji Sakamoto
#Can Nergis
#Tiyatro
#Sinema
7 yıl önce
Anne
Türkiye’nin tezlerini kim anlatacak…
Enflasyon ile mücadelede beklentileri kırmak ve fiyat yapışkanlığının önüne geçmek
Cari açık ve Gabar’dan gelecek 3,2 milyar dolar
Küresel savaşın kaçınılmazlığına dâir
Yeni tehditler ve Türkiye’nin kurumsal güncellenmesi