|
Duvar resimleri

Bilmem ki bu teklifim sanat hayatımıza bir katkıda bulunabilir mi? Öğrencilerin ve umum halkın estetik duyarlılığını geliştirmek, renk-biçim-ölçü açısından bir olgunluğa ulaştırmak ve resim kültürünü artırmak için şehrin bazı duvarlarına ünlü ressamlarımızın büyük boy tabloları asılabilir. Bunlar araç kullananların dikkatini dağıtmayacak yerlere konulmalıdır. Üzerleri (tekniği nasıl olur bilemiyorum) yağmurdan, kardan, soğuktan, sıcaktan etkilenmeyecek, resmi yüzde yüz gösterecek bir şeffaf madde ile kaplanabilir. Böylece burası Hoca Ali Rıza duvarı, şurası Nuri İyem duvarı, şurası Yalçın Gökçebağ duvarı diye duvarlar oluşur. O resimleri her gün görenler ister istemez bir estetik algıya kavuşur. Buna Van Gogh, Paul Cezanne duvarlarını da katabiliriz. Hatta Ebru duvarı olabilir. Hikmet Barutçugil duvarı gibi. Ama “Hat duvarı” olmaz. Çünkü hat umumi değil, hususi bir sanattır. Her yere yazılmaz, her yere asılmaz. İçeriği sebebi ile de bir kutsiyeti vardır. Minyatür de olmaz. Büyütürseniz minyatür olmaktan çıkar.



Filan ressam var da falan ressam niye yok tartışmasına girmemek lazım. Falan resim var da filan resim niye yok da böyledir. Bu sebeple beyhude tartışmaya girilmemeli. Resimler ve ressamlar zamanla değişebilir.



Mimari alanda ise göze bu terbiyeyi vermek için, sanat tarihi hocaları önce kendileri önemli yapılardaki estetik hususiyetleri öğrenip, sonra talebeyi bu eserleri tanımak üzere gezdirmelidir. Bu gezi ahşap yapılar, taş binalar, ulu camiler, mescitler, çeşmeler, sebiller ile tüm şehri kucaklar. Öğrenciler estetik hususiyeti olan binalarla, çirkin binaları ayırt eder. Bu gezilere Güzel Sanatlar Mimarlık Fakültesi hocaları da gönüllü olarak katılmalıdır.



Bütün bunlar göz zevkini geliştirecek ve estetik algıyı olgunlaştıracaktır.



Öğretmenlik yıllarımda öğrencilere “Şiir Defteri” tutmayı mecbur kılmıştım. Defteri iyi tutanların notunu yükseltirdim. Önce ben deftere birkaç iyi şiir örneği yazdırırdım.



Mehmet Âkif, Necip Fazıl, Ahmet Muhip Dıranas, Cahit Sıtkı Tarancı, Sezai Karakoç, İsmet Özel falan.



Ardısıra öğrencilerin antolojilerden iyi şiirler bulup yazmalarını ödev olarak verirdim. Beklerdim ki Cahit Külebi'yi, Ziya Osman Saba'yı, Faruk Nafiz Çamlıbel'i, Turgut Uyar'ı da onlar bulsunlar.



Bulurlardı. Daha orta öğrenimde iken şiirin ve edebiyatın zevkine varıp, “Hocam bu ders hayatta neye yarayacak?” gibi bön sorular sormazlardı.



Kişinin günlük hayatında estetik unsurlarla sürekli karşılaşması onu eğitir. Bu konuda Turgut Cansever şunları söylerdi. “Çocukluğumun Bursa'sında sokaklar, ahşap evler, bahçelerden sarkan mor salkımlar evlerin boyaları birer tablo gibiydi.”



Yani şunu söylüyor. Çocuklar sokakta oynarken evlerin birbirine uyumlu renklerini birbirini ezmeyen cüsselerini, pencerelerin kapılarla, kapının çatı ile uyumunu göre göre bir zevk edinirler. İşte bu zevk o sokağa yeni bir ev yapıldığında kadınların toplanıp o yeni yapının hangi renge boyanacağına dair karar almaları neticesini getirir.



Yazının başında belirtildiği gibi insanımızın estetik algısını günlük hayat içinde terbiye etmek için bazı adımlar atmak lazım. Yoksa yeni yapılan yüksek binalar bizi çıldırtacak.



Bu duvar resimleri sergi gezmeye vakti olmayanları doyurabilir.



Şehirdeki şu karmaşada, şu trafikte, şu tıkış tıkış gidişattaki bunalıma, sıkıntıya bir miktar ferahlık verebilir. Ancak, bu duvarların trafiği engelleyecek, sürücülerin dikkatini dağıtacak yerlerde olmaması gerekir. Aksi hâlde, kaş yapalım derken göz çıkarırız.



Tatbiki mümkün müdür, bilmiyorum.



Ama ne denilmiş:



“Hülyası olmayınca hayatın ne tadı var?”


#Şiir Defteri
#Yalçın Gökçebağ
#Mehmet Âkif
#Mimari
7 yıl önce
Duvar resimleri
Kara dinlilerle milletin savaşı
Tevradî bir mitin Kur’anî bir kıssa ile tashihi
i-Nesli anlaşılmadan siyaset de olmaz, eğitim de…
İç talebe ilişkin öncü göstergeler ilave parasal sıkılaştırmaya işaret ediyor!
Enerjide bağımsız olmak