|
Güzel yazı
İlk mektepte el yazısı
(harflerin bitiştiği)
öğretiliyormuş. Ne güzel. Biz de yazıyı öyle öğrenmiştik. Özenle taşıdığımız mürekkep hokkası ve divit kalemimiz vardı. Yazı dersinde kareli defter kullanırdık.

Latin harflerinin işlek ve güzel yazılma biçimi budur, Batı'da da böyle öğretilir.

Hokka-divit ve yazı dersi mekteplerden ne zaman kaldırıldı bilmiyorum. Ancak öğretmen olduğumda öğrencilerin yazılarının fevkalade bozuk olduğunu gördüm. O günden itibaren mekteplere “Güzel Yazı” dersinin konulmasının gerekli olduğunu düşünmüşümdür.

Şimdilerde konulmuş, ne kadar iyi olmuş. Öğrenciler ilk ve orta tahsilde “Güzel Türkçe” öğrenmeli ve bunu güzel yazı ile ifade edebilmeli.

Veliler feryat ediyor.

Neymiş? Efendim çocuklar bu yazıyı öğrenmekte çok zorlanıyorlarmış.

Birisi şöyle diyor: “Ben bu yazıyı yazamıyorum, çocuk nasıl yazsın?”

Sayın bayan senin yazın çivi yazısısına veya doktor reçetesine benziyor, bırak da evladın güzel yazı öğrensin.

Veliler zora gelmiyor.

Şunu bilelim: Emek olmadan yemek olmaz. Çalışacaksın öğreneceksin. “Efendim ne lüzumu var.” Var kardeşim, okur-yazar her ferdin güzel yazı yazması meramını ifade için şarttır.
Şunu diyeyim: Öğretmenlerin çoğu talebenin yazılı kâğıdını okumakta zorlanıyor. Bilmece çözmenin ne âlemi var.

Eski harfler döneminde “yazı” çok önemli idi. Öyle ki “Hat: Yazı” İslâm sanatları arasında büyük yer tutmuş, bilhassa Kur'an-ı Kerim'in yazılması, camilerde âyet ve hadislerin yer alması ile neredeyse kutsallık kazanmıştır. Yazının bir sanat hüviyeti kazanması “hattatlık” yolunu açmış, çeşitli yazı türleri ortaya çıkmış, özellikle Türk hattatları bu sahada fevkalade başarı göstermişlerdir. Burada hat sanatı ile ilgili bilgiler vermek istemiyorum. Dileyen bu yolda yazılan kitapları görebilir.

Şunu söylemek isterim: Sanat seviyesinde olmasa da eski harfler döneminde bir talebenin güzel yazı yazmasına dikkat edilir, veliler bu yolda evlatlarını mümkün ise bir hattata teslim ederler veya mektepteki derslerine yardımcı olurlardı.

Babam Osmanlı döneminde rüştiye tahsili görmüş bir küçük memur idi. Ondan kalan bir defter var. Rika ile yazılı metinlere bakıyorum, hani “inci gibi” derler ya o kadar.

Latin harflerini kabul ettiğimiz cumhuriyet döneminde de yazı, tıpkı Osmanlı döneminde olduğu gibi “Güzel Yazı” olma özelliğini korumuştur.

Güzel yazı “disiplin” ister. Aslında her başarı “disiplin” ister. Bugün alanındaki her şampiyon uzun süren disiplinli bir çalışmanın ürünüdür.

Öğretmenliğim sırasında talebeye şiir zevkini tattırmak için bir “şiir defteri” aldırırdım.

Önceleri bizzat önemli şairlerimizin meselâ Âkif, Necip Fazıl, Faruk Nafiz, Yahya Kemal, Cahit Sıtkı, Ahmet Muhip vb. gibi şairlerden seçme şiirleri bu deftere yazdırırdım. Baktım çocuklar şiirleri daha bir itinayla yazıyorlar. Sonra defteri doldurmayı onlara bırakır; ama abuk-sabuk isimlere gitmemeleri için Attila İlhan, Behçet Necatigil, Sezai Karakoç vb. gibi isimleri fısıldardım.

Bu defterlere bakarak öğrenciye not verdiğimi, güzel yazılmış şiirleri ötekilere gösterdiğimi hatırlıyorum.

Hepsi olmasa da talebenin bir kısmı bu defterleri saklamıştır. Bir hatıra. Ve bu hatıra onlara şiir zevki vermiş, güzel yazmayı öğretmiştir.

Çocuklarımızın ilk mektepte “Güzel Yazı” öğrenmeleri ömür boyu sürecek bir kazançtır. Yazı'nın bilgisayar ekranında görünen şekli ile insan elinden çıkan şekli ve bunların taşıdıkları mâna başka bir mesele.

Hani işin ucu yazıya bakarak, imzaya bakarak karakter tahliline kadar gider deniyor. Benim kastım o değil.

Ben kişinin elinden çıkan yazının, güzel yazının, “inci gibi” yazının ruhu ile irtibatı olduğuna inanıyorum.

Tahsil dediğimiz şey de bu ruhun olgunlaşması demek değil midir?
#Güzel yazı
#El yazısı
#Necip Fazıl
#Faruk Nafiz
7 yıl önce
Güzel yazı
Evvelbahar
Siz hiç “ayben”e para gönderdiniz mi?
Irak: Kurtların sessizliği…
Direniş meşrudur, tükür kardeşim
Columbia’da ‘Filistin’le Dayanışma Çadırları’