|
Huzursuzluk
Toplumdaki huzursuzluğu sadece siyasi çekişmelerde, sokak gösterilerinde, terörde, geçim savaşında, bu gibi dış görünüşü ile tedirginlik veren olaylarda aramayalım.

Huzursuzluk psikolojisi daha derinlerde, uzun zamanlardan beri toplumu içten içe kemiren dengesizliklerde saklıdır.

Asırlardır dine dayalı değerlerin sarsılmaz zemininde yaşayan insanlar; bu zeminin ayaklarının altından kaymasıyla bir dengesizlik, güvensizlik, sarsıntı yaşadı, yaşıyor.

Eski düzeni yıktık, yerine bir şey koyamadık. Koyduk benimseyemedik.

Bizim derdimiz iki arada bir derede kalmış olmaktır. Bu biliniyor ama Doğu-Batı sentezi bir türlü yapılamıyor. Etek boyları kısalsa bir dert, uzasa bir dert.

Eski anlayış “Kanaat en tükenmez hazinedir” diyor; yeni anlayış “Ne kadar tüketirsen o kadar mutlusun” diyor.

Bu doğu-batı çatışması ortaya çıktığından bu yana yazarların başlıca konularından biri olmuş olmaya da devam etmektedir.

Ancak şu gerçeği itiraf etmek lazımdır ki ülkemiz ve hayatımız modernleşmiştir. İki yüz yıldır modern eğitimle yetişen nesiller eski ile olan bağlarını koparmış, bazıları bunun farkına varmış, fakat ipin iki ucunu birbirine bağlamak neredeyse muhal hale gelmiştir. (Bu yüzden olacak belki mesele en alevli haliyle sürmekte ama yazarlar bireysel dertlerini memleket meselelerini önüne koydu. Sosyal olana ilgi “baydı artık” diye bir yana itiliyor.)

Dünyaya hakim olan hegemonik seküler eğitim hakim sermaye-hakim kültür olarak yeni nesilleri belli yönlendirmeler ve düşünce biçimleri ile idare etmektedir.

Muhalefet dahi bu kültürün argümanlarını kullanıyor.

Ama mesela kendimize mahsus bir “düğün” tarzı bulamamaktan muzdaribiz. Salon düğünü ana-babaları tatmin etmiyor; çocuklar üzülmesin diye bağırlarına taş basıp olan-bitene razı geliyorlar.

İzmit'e giderken bayıra inşa edilmiş bir dizi kooperatif evi görmüştüm. Üç-dört katlı apartımanlar.

Apartımanlardan önü dik yamaç. Ama aileler bu dik yamacı paylaşmış, her aile etrafını çalı-çeperle çevirerek bir bahçecik yapmış, orada sebze yetiştiriyor. Bazılarında kümes dahi var, tavuklar civcivler dolaşıyor. Ülkenin hemen her kenti apartıman hayatına geçti ama yapılan istatistiklerde halkımızın %85'i tek katlı bahçeli bir ev istiyor. TOKİ'nin son aldığı kararı alkışlıyorum. Nihayet apartıman ormanlarından vazgeçip hangi kente ev yapacaklarsa oranın yerel mimarisinden ilham alarak iki-üç katlı bahçeli ev yapma kararı almış.

İstanbul son beş yılda dünyanın en çok gelişen şehri seçilmiş. Bu herhalde yüksek binalar, köprüler, tüneller vb. yapmaktan, insanların yıkılan mahalleden sitelere taşınması ile gerçekleşmiş olmalı.

Bu “gelişme” hangi ölçülere göre yapılıyor? Ben olsam “insanî ölçüleri” esas alırdım.

Bunun için bir deney bile yaptım. Evime giden yolda elimde iki koca poşet bir direğe dayanıp durdum.

Biliyorsunuz saçı sakalı ağarmış bir ihtiyarım. Direğe dayalı, gözler yumuk bekliyorum. Acaba yanımdan yöremden geçenler “Hayırdır amca neyin var, hasta mısın?” falan diyecekler mi? Hayır, demediler. Frapan kadınlar, şortlu erkekler geçti, sakallı şalvarlı adamlar çarşaflı kadınlar geçti, öğrenciler-işçiler geçti birisi olsun halimi sormadı. Bana yardım etmeye kalkmadı. Budur.

Ama bu deney ülkenin tamamına şamil değil. Yolda arıza yapan arabamızı kenara çekip, bizi evlerine davet eden, bal-yağ-ayran-peynir ile karnımızı doyuran, tamirci çağırıp arabamızı tamir ettiren, giderken bir sepet elma veren insanlarımız da var.

Yine istatistiklere göre halkımızın yüzde elli biri hâlâ yer sofrasında yemek yiyor.

Bu ahlakî, psikolojik, sosyolojik, dinî altyapıya rağmen hakim zihniyet ve hayat tarzı eski dünyayı silme yolunda yürüyor. Modern teknolojik medeniyetin âletleri bizi gönül hoşluğu ile kendi dünyasına çekip yoğuruyor. Orta mektep kızları saçlarını boyuyor. Otobüs durağında iki genç etrafa aldırmadan öpüşüyor.

Ahlak kalmadı, memleket elden gitti demiyorum. Hayata hükmetme gücümüz zayıf. Bu yüzden kalbimiz kırık, gönlümüz küs. Bir türlü huzura varamıyoruz.
#seküler eğitim
#Huzursuzluk
#Ahlak
8 yıl önce
Huzursuzluk
Yolsuzluk başka hırsızlık başkadır
Fitne, zehir, haram, cani, şerefsiz…
Memleket isterim
Afyonkarakoç
Evrim kilitlenmesi...