|
Kahve’nin köpüğü
Sabah kalktığımda ilk iş bir sade kahve içmek. Yoksa aklım başıma gelmiyor.

Oğlum sen akşamdan kalmışsın belli. Kahve uyarıcıdır, yapar böyle alışkanlık.

Kahve yerine Cafe'ye “takılan” gençler arasında son on yılda hızla artan bir kahve merakı oldu. Amerikan hayat tarzının hegemonik
göstergelerinden biri; tıpkı kot pantolon gibi. Aman hemen kot aleyhinde bulunmayın. Bu tüm dünyayı saran pantolon dayanıklı kumaşı, vücudu sarıp genç göstermesi, ütü falan istememesi bilhassa kir göstermemesi ile harika bir pantolon.
Siz daha iyisini üretin onu giyelim.

Önce Starbucks açıldı. Adını Moby Dick'teki bir karakterden almış. Simgesi denizkızıdır.

İlk mağaza 1971 yılında iki öğretmen Jerry Baldwin ve Gordon Bowkel ile yazar Zev Siegel tarafından Pike Place Market adıyla bilinen yerde ortaklığa katılmış. İtalyan espresso yapısından etkilenerek 1985'de Giornale Kahve dükkânları zincirini kurmuşlar.

İlk mağazalar Amerika'da, sonra Tokyo'da açılmış. Şimdi 30 ülkede altı bine yakın şubesi var.

Elbette ki zamanla çeşitleri artmış. Bu hegemonik yaygınlık bizde ilk Nescafe ile duyuldu. Bir statü sembolü, bir ayrıcalık olarak yüksek kültür, zengin sınıf, özgür yaşam sembolü diye sunuldu.

Americano, Cappuccino, Espresso, Latte, Moca, Macchiato, French Press vb. gibi onlarca türü piyasaya sürüldü. Süt ilave edildi, vesaire.

Ardından bizim “Kahve Dünyası” geldi.

2004 yılında Eminönü'nde açıldı. Şimdi 124 satış noktasında hizmet veriyor.

Bu mağazalarda ve Cafe'lerde Türk Kahvesi de yerini aldı. İyi oldu neredeyse unutulacaktı. Yanına çikolata, unlu mamuller, dondurma ve “atıştırmalık” çerezler, şekerlemeler kondu.

Gençler arasında “çay”ın pabucu dama atılmıştı. O ancak mahalle ve amele kahvelerinde satılır olmuştu. Zaten kapalı mekanda sigara içmek yasaklanınca kahveler zarar etmeye başlayıp birer birer kapandı.

İstisnai olarak bazı iyi niyetli kişiler kahveleri “kıraathane” ye çevirme niyeti ile mekanlarda kitap-dergi-gazete bulundurmaya başladılar ama bunların sayısı iki elin parmağını geçmez.

Atı alan Üsküdar'ı geçmişti. Müesseselerde dinlenme anlarında elde kahve kupası ile ayakta muhabbet etmek âdet oldu
. Amerikan filmleri bu alışkanlığı körükledi. Koridorlara kahve makinaları konuldu.

Gençler Cafe'lere takılıp yeni bir ilişki biçimi geliştirdiler. Buralarda hitap tarzları, cep telefonu kullanma alışkanlıkları, giyimde-tavırda “tarz” yapmak dikkat çekmeye başladı.

“Hayat tarzı” denilen şey budur. Kanunların, yönetmeliklerin, alışkanlıkların, geleneklerin, siyasetin önüne geçer. Hayata hakim olamazsınız.

Metropollerde kalvaltı yapılmıyor, çalışanlar iş yerine vardıklarında bir kahve alıp, abur-cubur atıştırıyor veya sandviç yiyor.

Kahvaltı pazar ayini gibi Pazar gününe mahsus oldu.
Aile, çocuklar, sucuklu yumurta, sigara börekleri ile süslenen sofra haftada bir gün evi şenlendiriyor.

Ardından eşofmanlar giyilip alış-verişe gidiliyor. Benzer durumda “Hayat tarzı”nı belirleyen yeni unsurlar da var.

Mesela bilmem dikkatinizi çekiyor mu, son birkaç yıldır eskinin “palto ve pardesü” kullanma alışkanlığı yerini “mont ve benzeri kısa-kalın-spor ceketlere bıraktı.”

Oysa şair-tabip Hüsrev Hatemi'nin şu iki mısraı kimbilir kaç kuşağın hislerini yansıtıyordu.

“Babalar paltolardır; gri, yeşil, lacivert

Her pederin pederi kendi yüreğine dert" O paltolar “baba” kokardı; yirmi-otuz yıl giyilirdi.

Ayrı bir unsur genç-ihtiyar herkesin atletlerin giydiği “spor ayakkabı” ları tercih etmeleridir
. Belki rahat ama daha önemlisi giyeni genç gösteriyor, bu muhakkak.

Adidas ve benzeri ayakkabıların dayanılmaz reklamları bu alışkanlığı körüklemiştir.

Sade bu kadar değil.

Günümüzde takım elbise – kravat sıkıcı sayılıyor, özgürlüğü kısıtlıyor.

Giyin bir spor ayakkabı.

Göster enerjini.

Siz ne derseniz deyin tüketim ekonomisi (hayat tarzı) bildiğini okuyor. Siz de gelen otobüse biniyorsunuz, çünkü başka otobüs yok. Sağlık olsun.
#Kahve Dünyası
#kahve
#Adidas
#çay
9 yıl önce
Kahve’nin köpüğü
Türkiye’nin tezlerini kim anlatacak…
Enflasyon ile mücadelede beklentileri kırmak ve fiyat yapışkanlığının önüne geçmek
Cari açık ve Gabar’dan gelecek 3,2 milyar dolar
Küresel savaşın kaçınılmazlığına dâir
Yeni tehditler ve Türkiye’nin kurumsal güncellenmesi