|
Kıyı
“Kıyı” Esra Demirci'nin hikâye kitabı.

Hece Yayınları arasında çıktı. (Mart 2015) Yazarın ilk kitabı.

Ben lise fen kolu mezunuyum. Biraz futbol oynadım, on yıl falan resim yaptım. Resim için bir akademik öğrenim görmeksizin yahut bir hocanın atölyesine devam etmeksizin tek başına yol almak neredeyse mümkün değil. O sebeple 1969 yılında resmi bıraktım. Resim bana görselliğin estetik hüviyeti hakkında çok şey öğretti. Sonra sinema ile ilgilendim yetmişli yıllarda Metin Erksan, Halit Refiğ, Lütfü Akad ile çalıştım. Sinema dünyasının manevi hayatıma uygun olmadığını görünce çekildim ve amatör kaldım. Bu iki uğraş fotoğrafla da harmanlanınca uzun yıllar yayınevinin kitap kapaklarını yaptım. Şimdilerde kendi kitaplarım hariç öteki kapakları grafiker arkadaşlar yapıyor.

Bu sebeple kitabın kapak kompozisyonuna, adına ve giriş bölümüne dikkat ederim. Bu sinema için de böyledir.

“Kıyı” kitabının kapağı ile ilgili birşeyler yazacağım.

Bir defa çok hoş bir kıyı fotoğrafı kullanılmış. Yarıdan yukarısı beyaz olunca iyi bir simetri yakalanmış ve kitabın adı ile yazarın adı için temiz bir zemin hazırlanmış (Beyaza basmak afişe eserlerde garantidir.)

Denizin dalgaları kayalık ve vahşi kıyıyı dövüyor. Beyaz köpükle siyah kayaların kontrası uygun. Hareket belli bir hırçınlığı da beraberinde getiriyor.

Tehlikeli bir kıyı.

Ama kitabın içeriği böyle değil. Yazar belki şunu söylüyor:
Dış dünyanın dağdağasına kapılmayalım. Bu görüş kaba gerçekçiliğe savurur bizi. Oysa biliriz ki hikâye ayrıntıda gizlidir.

Bu dalgaların kayaları dövdüğü ortamda, uzaklarda bir adam (hayal-meyal) balık tutuyor.

Demek ki dış dünyanın tehlikelerini göze almış, lakin şansı var mı dersiniz?

Bence yok. Yalnızlığa atmış kendini. Balık falan da umurunda değil. Dalga sesleri arasında iç dünyasına dalmış.

Denizle kayanın uyumlu çırpınmasına karşılık yukarıdaki beyazlığın ortasına kitabın adı kondurulmuş. Orantısız güç. Abartılmış afiş.

Kocaman bir “Kıyı” lekesi.

Bu acımasız irilik fotoğrafın tüm orantısını bastırarak yok etmiş. Yedi buçuk santim.

Bana sorarsanız ikinci baskıda yazarın zarif ismi gibi bir hurufatla 4-5 santime indirmek lazım.

Yaş ilerledi. Yaşlı, yorgun ve hastayım. Okuma uğraşı azaldı. Ancak iki hikâye okudum ve Esra Demirci'nin bu ilk kitabı ile iyi bir hikâyeci olduğuna karar verdim.

Peki neden bu mat renklerden oluşan kapak üzerinde bu kadar duruyorsun da eserin içeriği hakkında bir şey söylemiyorsun.

Efendim onu benim yerime sevgili Necip Tosun yazmış. Arka kapakta yer alıyor
. Söylediklerinin tamamına katılıyorum.

İşte Necip Tosun'un yazdıkları:

“Esra Demirci öykülerinde, incelikli insanların kırılgan dünyasına eğilirken; hayatı anlamlandırma çabaları, yalnızlık ve acı ana temaları olur. İnsanlar arasındaki iletişimsizliği, yabancılaşmayı öne çıkarıp bu kopuşun perde arkasını tartışır. Bütün bunları öykülerken de çağrışımlarından beslenen, daha çok sessiz, içe, derine doğru genişleyen bir anlatımı tercih eder. Öyküler, küçücük olaylar etrafında başlar; bilinçaltı, zihinsel göndermelerle halka halka genişler, derinleşir. Buralarda anlam daha çok, küçük ayrıntılara gömülürken, yüzeyde, anlatılan olayda fazlaca bir hareketlilik olmaz. Her şey olup bitmiş, olup bitmiş olan şeylerin görüntüsü, izlenimleri ve kararı öyküleme anına yansıtmaktadır. Bu anlamda onun öykülerinde ucu açık sonlar, parçacılık, tamamlanmamışlık bir biçimsel tercih olarak ortaya çıkar. Atmosfer yaratmada, sahne kurmada, karakter çizmede başarılıdır. Anlatımda yapaylığa düşmeyen, içten inandırıcıdır. Olağanüstü olaylara başvurmadan, sıradan durumların insanlardaki izlerine eğilir. İç konuşmayı kullanışlı bir anlatım imkânı olarak değerlendirir. Anlatıcı hikâyeyi anlatırken, her olayı, her hareketi, her söylenen sözü, içinin derinliklerinde, enine boyuna tartışır. Bu tutum da daha rafine daha sahici ve daha etkili bir anlatımı yakalaması sonucunu doğurur. En sarsıcı dramatik insani durumlarda bile yalın, sakin, serinkanlı anlatımını korur. Acıklı, dokunaklı hayat hikâyelerini ironinin gücünden yararlanarak hafifletip, yumuşatır.”
#Necip Tosun
#Esra Demirci
#Hece Yayınları
9 yıl önce
Kıyı
Korkunç bir ihanet planı
Negatif nasihatler ile insan-ı kâmil değil, esfel-i safilîn olunur...
O hendeklere Müslümanlar neden düşüyor?
Evvelbahar
Siz hiç “ayben”e para gönderdiniz mi?