|
Mutfak robotu

Yazıya başlık olarak seçtiğimiz âlet için bir reklâm filmi çekilecek olsa, metin yazarlarının dudağının ucuna hemen şu âmiyane cümle gelebilir:

"Onu hepiniz tanıyorsunuz".. Sonra hikâye kurulmaya başlanır. Robot kelimesinin etimolojisinden, dilimize girişinden, imajından, imgesinden sosyolojik, psikolojik, kültürel mânalarından konuşulur da konuşulur.

Muhalif bir ses: "Yok ya... Kimmiş bu robotu tanıyan?" diye diklenecek olsa, köylüden-kentliden, alt-üst gelir gruplarından, mutfak kültüründen, teknolojiden, hedef kitleden bahis üzerine bahis açılır. Pek tabii bu işler, şuracıkta hemence çiziktiriverdiğimiz sahneler ve konuşmalar şeklinde cereyan etmeyebilir, işin erbabınca malumdur ki reklâmcılıkta alternatif tükenmez. Biz bir atasözü ile yazımıza devam edelim:

"Alet işler el övünür, talih işler kul övünür."

"Mutfakta biri mi var?" diye tv dili ile sorulduğunda, "Evet orada bir robot var" deriz. Soğana, patatese, maydanoza, domatese ince ince yaklaşan biri. Mutfaktaki kadının yerini almış (Muhalif ses: Yok ya...) onun hayatını kolaylaştırmış, tırnaklarının boyasını, törpüsünü kurtarmış. Ah ah, bilseniz neler yapıyor, neler. Öyle becerikli ki, âdeta bir insan diyesi geliyor insanın. Soğan doğrar iken gözlerinizin yaşarmasına, ellerinizin sarmısak kokmasına mani oluyor, yarım saatlik işi üç dakikada bitiriyor, salatalığı öyle ince kesiyor ki, bir yandan bak öte tarafı gör.

Mutfaktaki robot zamanla işleri ilerletir.

Fırına, lavaboya, çamaşıra, bulaşığa el atar.

Artık ga diyince et, gı diyince süt veren bir masal yaratığı olup çıkar.

Masallar bilindiği gibi taaa eski zamanlarda kaldığı için laf olsun, lafa revnak katsın diye söyledik bunu. Hem zaten robotla yatıp-kalkan, robotlu bir eve doğmuş olan çocuğa ne ifade eder bunlar. O çoktandır yuvasında, okulunda, iş yerinde, fabrikasında robotun envaını görmekte değil midir?

Yine de yorgun bir mesai dönüşü, eve girip çantasını bir yana, paltosunu bir yana atan adam, mutfakta bir robotla kucaklaştığında:

"Uy anaa, bu da nerden çıktı" diyecektir.

Tıpkı derin dondurucudan çıkmış, otomatik fırında pişmiş, jet hızı ile tabağına düşmüş et parçasını koklarken "Allah Allah... Tanıdık bir koku ama çıkaramadım" diye şaşalaması gibi.

Bütün bunlar insanoğlunun etrafını bir ağ gibi kuşatırken, bir rivayete göre onun artan zamanını artırırken, yaşam kalitesini yükseltirken, insanlar buldukları zaman aralığından bir el değmemiş kumsala kapağı atmayı düşlüyor. Hormonsuz domates dişlemeyi, temiz toprağa çıplak ayak ile basmayı, kekik kokulu bir yayla rüzgârında saçlarını savurmayı, cıvasız balık yemeyi, bir kuzuyu kucaklamayı, bir çiçeği koklamayı, kirazı dalından koparmayı; elleri, gözleri, kulakları, burnu, teni bütün vücudu ile çayırlarda yuvarlanmayı, robot ve motor sesinden kaçmayı vb. istiyor. Bu ne perhiz, bu ne lahana turşusu.. Ya da:

Halledemediler bu lügâzın sırrını kimse

Bin kâfile geçti hukemâdan fuzelâdan

25 yıl önce
Mutfak robotu
Bardağı taşıran son damla
Türkiye’nin tezlerini kim anlatacak…
Enflasyon ile mücadelede beklentileri kırmak ve fiyat yapışkanlığının önüne geçmek
Cari açık ve Gabar’dan gelecek 3,2 milyar dolar
Küresel savaşın kaçınılmazlığına dâir