|
Ramazan bayram oldu

İstanbul"a ilk geldiğimde Sultanahmet-Akbıyık"ta oturmuştum. Pazar caddesinde. Yetmişlerin başında.

O yıllarda Ramazan"ın İstanbul"a geldiği pek belli olmazdı. Sultanahmet Camii"nin Ayasofya"ya bakan tarafı, duvar dışında top sahası idi. Avlu bakımsız, çiçeksiz, harap, terkedilmiş haldeydi. Teravih"te üç dört saf bulunurdu. Avlu dışında parka bakan duvar dibinde alçak tabureli bir çay ocağı vardı.

Arasta yanmış, öylece bırakılmıştı. Sarhoş yatağı idi. Geceleri oradan geçmeye korkardık. Yeşil ev, yıkılmaya başlamış bir ahşap konaktı. Önünde paslı zincirleri kopmuş salıncaklar, kurumuş ağaçlar ve bir kum havuzu ile güya bir çocuk parkı vardı. Soğukçeşme sokağındaki ahşap evler yıkılmaya yüz tutmuş, ama hâlâ Roman vatandaşlar oturuyordu.

Mehmet Âkif parkının ortasındaki hamam kalıntısında matbaacı çırakları top oynardı. Açıkçası İstanbul kaderine terkedilmişti.

Öyle ki mesela Müftülük kapısından Süleymaniye avlusuna girdiğinizde otları kurumuş, çöplük olmuş bir yere adım atardınız.

O kapıdan camiye kadar bir patika-toprak keçi yolu vardı ve maalesef iki yanı insan pisliği ile doluydu. (Bu konuda üç yazı yazmıştım).

İstanbul"un ayağa kalkma hamlesi Sayın Recep Tayyip Erdoğan"ın Belediye Başkanı olması ile başlamıştır.

O ve arkadaşları (O yılların karşılıksız hizmet yarışı içinde) gece gündüz demeden İstanbul"u düştüğü bu çukurdan çıkarmaya çabaladılar ve başardılar.

Çöp, su, ulaşım vb. meselelerine girmeyeceğim. O günden bu güne İstanbul âbad oldu, sokakları ana caddeleri, çiçekle doldu, çevre yollar ve parklar ağaçlandı. İstanbul tertemiz, yemyeşil bir şehir şimdi. Binlerce eski eser restore edildi, tarih yenilen hayat buldu. İnkâr edenin dili tutulur.

İlk Ramazan Çadırı sanıyorum hemşehrim arkadaşım Üsküdar Belediye Başkanı Yılmaz Bayat zamanında Üsküdar Meydanı"nda kuruldu.

Ramazan"da sosyal yardım, toplu iftar ve her kesimden insanın kaynaşması böylece başladı. Bu "çadır" âdeti hızla yayıldı, öteki belediyeler de uygulamaya başladılar. (Şimdi yaz Ramazanlarında "sokak iftarları" yapılmakta ki mahallenin tümü aynı anda sofraya oturuyor).

Vatandaş (bilhassa fukara kesim) ücretsiz olarak sıcak yemek yiyebiliyordu. Bu inancın ve zihniyetin kuvveden fiile çıkmasıdır. Çok etkili oldu. Ardısıra yardım kuruluşları vücut buldu. Müslümanlar "hayırda yarışmaya" başlamıştı. Bu eylem zamanla ülke sınırlarını aştı; Afrika"ya, Asya"ya ulaştı.

Camiler, avlular, parklar, ağaçlar, çiçekler bir bir elden geçti; geceler parıldamaya başladı. İnsanlar artık ailece evden çıkıyor, iftarlarını cami çevresinde açıyor, buralar ilahiler ile coşuyordu. Camiler dolup taşıyordu.

Televizyon kanalları TRT"nin yıllar yılı "eski Ramazanlar" diye vatandaşa kakaladığı kantolu programlar gitmiş; yerine çeşitli mekânlarda İslam ve Ramazan"ın anlatıldığı, şiirlerin okunduğu, ilahilerin söylendiği programlar gelmişti. Bu dönemde ilahilerin yeniden toplumda geniş mânada duyulması, dinlenmesi başlı başına bir olaydır.

Belediyeler giderek Ramazan programlarını geliştirmeye başladılar. İftar"dan sonra çadırın bir köşesine kurulan sahnede ilahiler söylendi, Karagöz-Hacivat oynandı, orta oyunlarına yer verildi. Millet Ramazan"ın güler yüzü ile karşılaştı.

İstanbul"un bu hamlesi Anadolu"ya da sirayet etti ve Anadolu şehirleri de Ramazan"ı daha bir coşku içinde geçirmeye başladılar.

Ancak zamanla belediyeler arasındaki bu faaliyet neredeyse bir yarışa, gösteriye dönüştü. Sen beş bin kişiye yemek veriyorsan ben on bin kişiye veriyorum misali. Bunda bir kötülük yok, ama tevazu yerini gösteriye bırakırsa hedef şaşar. Bununla da kalınmadı.

İftardan, teravihten sonra sahura kadar sürecek türlü eğlence programları gündeme geldi. Elbette alış-veriş artmıştı. Her cami çevresinde çarşılar kuruluyor Diyarbakır"dan, Trabzon"dan, Mersin"den, Ağrı"dan, Kayseri"den yurdun dört bir yanından hatta yurt dışından ailece gelenler Yaz Ramazanlarının iftarını hem cami civarında açıyor, hem namazını kılıyor, hem alış-veriş yapıyor, hem eğleniyordu.

İşte Bayram.

Otuz gün sürekli Bayram. İster Feshane"ye git, ister Sultanahmet"e, ister Eyüp Sultan"a. Bu aynı zamanda bir sektör oluşturdu. Bu işten geçinenler çoğaldı. Çoğalsın, Ramazan"ın bereketidir. Şimdiki Ramazanlar eskilerini kat be kat aşmış, muhteşem bir manzara oluşturmuştur. Bu manzaranın bir karnavala dönüşmesi an meselesidir ki, Allah korusun.

Oruç tutanların sayısı artmış, bir araştırmaya göre %87"ye çıkmıştır. Elbette seviniyoruz.

Ama şunu unutmamalı.

Ramazan"ın esası ibadettir.

İbadetimiz kaç kat arttı, ona bakalım.

Kararan kalbimiz aydınlandı mı ona bakalım.

Gülmeyi, eğlenmeyi yasaklayacak değiliz. Ama bir o kadar da tefekküre, muhasebeye, ibadete yönelmek boynumuza borçtur. İbreyi bu tarafa döndürelim. Ne belediyeleri kınayalım, ne kimseyi incitelim, içimizi dinleyelim. Belediyeler de bu yazıdan bir ders alır.

11 yıl önce
Ramazan bayram oldu
Türkiye’nin tezlerini kim anlatacak…
Enflasyon ile mücadelede beklentileri kırmak ve fiyat yapışkanlığının önüne geçmek
Cari açık ve Gabar’dan gelecek 3,2 milyar dolar
Küresel savaşın kaçınılmazlığına dâir
Yeni tehditler ve Türkiye’nin kurumsal güncellenmesi