|
Dinler demokrasilerin afyonu değildir
İnsanlık tarihinin her döneminde, dinler yönetim kültürlerinin temelini ve ana kaynağını oluşturmuşlardır.
Köklü bir dini gelenekleri olmayan devlet yönetimleri, uzun ömürlü olmadıkları gibi, kalıcı da olamazlar.
Dinleri toplumların afyonu olarak gören, Marxist devrimlerin, bütün kutsal değerleri, ekonomik, siyasal ve kültürel hayatın dışına sürmeye çalışmaları, bütün ülkelerde, büyük şiddet fırtınaları estirdi. Kuralları ve kurumlarıyla, kutsal değerlere toptan savaşçıldı.


*

Tanrı'yı öldüren devrimler, seküler kültürü kutsallaştırmakla kalmadılar, dünyanın her yerinde, liderlerini tanrılaştıran, faşist yönetimlerin ortaya çıkmasına yol açtılar.

Liderlere tapılan yönetimlerde demokrasiler, dünyanın en kötü, en tehlikeli yönetim biçimleri olarak suçlandı. Bütün insanların içi boş insanlara eğilimli, açzgözlü, kıskanç, kinci varlıkları ileri sürüldü.

İnsanların, iki seçenekle karşı karşıya kaldıklarında, hiç düşünmeden, hemen yanlışın yanında yer aldıklarına inanıldı.



*


Dünya tarihinde Yirminci Yüzyıl,

“Devrimlere Karşı Devrimler Çağı”

ya da

“Birbirleriyle Savaşan Komünist ve Kapitalist İdeolojiler Çağı”

oldu. Demokrasi, özgürlük, eşitlik, savaş ve barış konularına ilişkin, yeni yaklaşımlar, farklı açılımlar ve özgün yorumların büyük bir çoğunluğu, Yirminci Yüzyılda yapıldı. Çünkü düşünce ve yönetim tarihinde, tarihin akışını değiştiren en önemli teoriler, en çalkantılı dönemlerde ortaya çıkmıştır. Yirminci yüzyıl Hristiyan dünyasının en çalkantılı yüzyılı olmuştu.

Yirmibirinci yüzyıl İslam dünyasının yeniden inşa edildiği yüzyıl olacaktır.


*


Dünyanın yeniden, seküler kültürün çorak verimsiz topraklarından, kutsal kültürün bereketli verimli topraklarına dönmesinde, İslam dünyası Doğu ile Batı arasında, gelip geçilen bir köprü değil, düzenlyeici bir merkez olmalıdır. Çünkü, İslam büyük dinlerin en sonunda gelmesine rağmen, en başında olanıdır.

Kur'an, İncil'ler gibi bir Peygamberi, Tevrat gibi bir soyu değil, Ademoğullarının tamamını ela alır, bütün insanlık için, savaşa son veren barışın, engelerle dolu yol haritasını verir.


*


Büyük dinlerin farklı yanlarından daha çok ortak yanlarının, çok büyük önem kazandığı Yirmibirinci yüzyılda, bütün insanlığın, sarsılmaz inancıyla,

“ateş”

alanını

“gül”

bahçesine,

“savaş”

dünyasını

“barış”

dünyasına dönüştüren, İbrahim Peygamber'de buluşması, kucaklaşması, el ele vermesi gerekir.

Marx dinleri, Nietzche Tanrı'yı öldürdü. Üç büyük dinin bağlıları, iyilikleri özendirerek, dünyayı Cennet'e yaklaştıracak, kötülükleri önleyerek de Cehennem'i dünyadan uzaklaştıracaklardır.


*


Üç kitaplı dinin önde gelen bilgin ve bilgelerinin, Yirmibirinci yüzyılda en büyük görevleri : Mermerdeki heykeli bulur gibi, kutsal kitaplardaki demokrasiyi bulmaktır. Çünkü kutsal kitaplar yeryüzünden gökyüzüne çekildi ve demokratik kültür can damarlarını yitirdi.

Dinler demokrasilerin hayat kaynaklarıdır. Demokrasiler, dinlerle yaşar. Ancak dinden önce dindar olmak önemlidir.


*


Kutsal değerleri öldüren seküler kültür, demokratik kuralları yaşatamaz.

Demokratik kurallar, din ile dünya arasına girmez. Demokrasi bir yönetim tekniğidir.


*


Din bilimlerin demokrasi yönetimlerin anasıdır.



*


Ülkeler demokrasilerine göre güçlenirler.


*


Demokrasinin sesi sağduyunun sesidir.



*


Demokratik toplum açık toplumdur.


*


Açık toplum etik toplumdur.




#Devrimlere Karşı Devrimler Çağı
#Dinler
#Yirmibirinci yüzyıl
#Marx
8 yıl önce
Dinler demokrasilerin afyonu değildir
Ne olacak bu anne babaların hali?
Seçim sonrası ekonomide manzara nasıl?
Amerikan siyasetinin İsrail ‘trajedisi’
Jeopolitik sürpriz: ABD, Rusya ve İsrail nasıl anlaştı?
Nazlı seçmen günlerinde siyaset