Tanrı'yı öldüren devrimler, seküler kültürü kutsallaştırmakla kalmadılar, dünyanın her yerinde, liderlerini tanrılaştıran, faşist yönetimlerin ortaya çıkmasına yol açtılar.
İnsanların, iki seçenekle karşı karşıya kaldıklarında, hiç düşünmeden, hemen yanlışın yanında yer aldıklarına inanıldı.
Dünya tarihinde Yirminci Yüzyıl,
ya da
oldu. Demokrasi, özgürlük, eşitlik, savaş ve barış konularına ilişkin, yeni yaklaşımlar, farklı açılımlar ve özgün yorumların büyük bir çoğunluğu, Yirminci Yüzyılda yapıldı. Çünkü düşünce ve yönetim tarihinde, tarihin akışını değiştiren en önemli teoriler, en çalkantılı dönemlerde ortaya çıkmıştır. Yirminci yüzyıl Hristiyan dünyasının en çalkantılı yüzyılı olmuştu.
Dünyanın yeniden, seküler kültürün çorak verimsiz topraklarından, kutsal kültürün bereketli verimli topraklarına dönmesinde, İslam dünyası Doğu ile Batı arasında, gelip geçilen bir köprü değil, düzenlyeici bir merkez olmalıdır. Çünkü, İslam büyük dinlerin en sonunda gelmesine rağmen, en başında olanıdır.
Büyük dinlerin farklı yanlarından daha çok ortak yanlarının, çok büyük önem kazandığı Yirmibirinci yüzyılda, bütün insanlığın, sarsılmaz inancıyla,
alanını
bahçesine,
dünyasını
dünyasına dönüştüren, İbrahim Peygamber'de buluşması, kucaklaşması, el ele vermesi gerekir.
Üç kitaplı dinin önde gelen bilgin ve bilgelerinin, Yirmibirinci yüzyılda en büyük görevleri : Mermerdeki heykeli bulur gibi, kutsal kitaplardaki demokrasiyi bulmaktır. Çünkü kutsal kitaplar yeryüzünden gökyüzüne çekildi ve demokratik kültür can damarlarını yitirdi.
Kutsal değerleri öldüren seküler kültür, demokratik kuralları yaşatamaz.
Din bilimlerin demokrasi yönetimlerin anasıdır.
Demokrasinin sesi sağduyunun sesidir.
Açık toplum etik toplumdur.