|
Erdoğan hedef tahtası

Tayyip Erdoğan''ı siyaset sahnesinden silmeye çalışıyorlar. Kerametleri kendinden menkul bir avuç köşe yazarı, Erdoğan''ı, laiklik sınavından geçirme çabasında. Bu, yeni bir durum değil.

Nafile çaba

Tayyip Erdoğan, İstanbul Belediye Başkanı iken, 6 Aralık 1997''de, Siirt''te, 10 ay mahkûmiyet almasına yol açan o meşhur konuşmasını yapmıştı. 22 Nisan 1998''de mahkûm oldu. O gün bugün, her fırsatta Erdoğan yıpratılmaya çalışılıyor. Oysa aynı basın, 1994 mahalli seçimlerinden önce, bir tecrübe yaşamıştı. Gerici buldukları Tayyip Erdoğan''a savaş ilân etmişlerdi; bütün açık oturumlarda köşeye sıkıştırılmak istenen hep Tayyip Erdoğan olmuştu. Gayretler sonuç vermedi ve Erdoğan, İstanbul Belediye Başkanı seçildi.

"Laikperest - patroncu - tetikçi" kesim hiç yılmıyor. Çabaların nafile olduğu görüldüğünde, fırtına diniyor; sonra, ha gayret, saldırı yeniden başlıyor.

Hürriyet''in haberi

7 Temmuz 1998 tarihli Hürriyet gazetesi. Başlığı, "Tayyip''e 2''nci kâbus... İşte şok sözler: Hem laik hem Müslüman olunmaz. Ya Müslüman olacaksın, ya laik. Müslüman''ım diyen, laikim diyemez. İslâm alemi, Müslüman Türk milletinin ayağa kalkmasını bekliyor. Kalkacağız. Bu kıyam başlayacak. Sandığa giderken egemenlik milletindir. Ama maddede ve mânâda egemenlik Allah''ındır. Egemenlik kayıtsız ve şartsız milletindir demek koskoca bir yalan. Allah kesin hâkimiyetin sahibidir. Tutturmuşlar laiklik elden gidiyor. Bu millet istedikten sonra tabiî elden gidecek. Sen bunun önüne geçemezsin."

Hürriyet gazetesi, Tayyip Erdoğan''ın 1994''te, Ümraniye İlçe Teşkilâtı''nın açılışında, yukarıdaki konuşmayı yaptığını belirtiyor ve Ankara DGM Savcısı Nuh Mete Yüksel''in soruşturma açtığını haber veriyordu. Hürriyet''e göre, Nuh Mete Yüksel, soruşturma sonunda, konuşma İstanbul''da yapıldığı için "görevsizlik" kararıyla dosyayı İstanbul DGM Başsavcılığı''na gönderecek; İstanbul DGM, Yüksel''in, "halkı kin ve düşmanlığa tahrik" suçunu düzenleyen 312''nci maddeden dava açılması talebi çerçevesinde, Erdoğan''ın 1 yıldan 3 yıla kadar hapis cezasıyla yargılanması için, yeni bir dava açacaktı.

Aradan geçen zaman, Hürriyet''in tahminlerini ve hevesini boşa çıkardı.

Hep aynı yazarlar

O tarihte de, Aydın Doğan ile ortağı Dinç Bilgin''in gazetelerinde, gene aynı yazarlar, Tayyip Erdoğan''a saldırıyordu.

Emin Çölaşan (7 Temmuz 1998 - Hürriyet): "Tayyip, "Kıyam" başlayacak cümlesiyle neyi amaçlıyor? Kıyam başlayacak, yani ayaklanma başlayacak. Belediyelerden bir bölümü, şeriatın kalesi ilân edilmiş. Karışanı, görüşeni, hesap soranı yok."

Oktay Ekşi (8 Temmuz 1998 - Hürriyet): "Tayyip Erdoğan söze halâ "Elhamdülillâh şeriatçıyım" (21 Kasım 1994 - Milliyet) diyerek başlarsa -bu sözü ne kadar tevil ederse etsin- Anayasal düzene ve demokrasiye bağlılığı konusunda kimseyi inandıramaz. O nedenle sormak gereğini duyuyoruz: "Bizim getirmek istediğimiz sistem, Allah''ın hükümlerine ters olamaz. Bizim referansımız İslâm''dır" (23 Eylül 1996 - Yeni Yüzyıl) diyen ve bu sözlerinden geri döndüğünü hiçbir şekilde söylemeyen Tayyip Erdoğan, şimdi savunduğu anlamda bir demokrat olabilir mi?"

Hasan Cemal (8 Temmuz 1998 - Sabah): "Antilaik, kökten dinci olan kafa, Tayyip Erdoğan kafası... Bu kafa egemenliğin kayıtsız şartsız millete ait olduğunu koca bir yalan sayıyor. İslâm''a aykırı kanun yapılmaz diyor, din ile devlet ayrılmaz diyor. Bu kafada laiklik yok. O yüzden demokrasi de yok. Bu kafada irtica var. Çünkü demokrasi bu kafada küfür düzeni sayılıyor. Ancak amaca ulaşmak için, bu küfür düzeninden yararlanmak, yani demokrasiyi bir amaç olarak kullanmak da bu kafanın bir kurnazlığıdır. Tabiî yerseniz."

Tufan Türenç (13 Temmuz 1998 - Hürriyet): "Tayyip Erdoğan "Bu ülkenin % 51''i başkent olarak Ankara yerine İstanbul''u isterse, buna olmaz diyebilir miyiz?" şeklinde konuşuyor. Malûm, Ankara laik, demokratik cumhuriyetin başkenti; İstanbul ise Osmanlı''nın. Tayyip bey ve onun kafasında olanlar bu nedenle hep Ankara''ya karşı çıkmışlardır. İşte Erdoğan''ın beyin röntgeninin küçücük bir bölümü. Her şey apaçık ortada değil mi?"

Yeni Yüzyıl gazetesi

9 Temmuz 1998''te Yeni Yüzyıl gazetesi, Erdoğan hakkında, Kanal 7''ye usulsüz para aktarmaktan dolayı soruşturma açıldığını belirtiyordu. Yeni Yüzyıl''ın haberine göre, İçişleri Bakanlığı Mülkiye Başmüfettişleri Serdar İyidemir ve Mithat Dumanlı, belediyenin iştiraki olan 14 şirketin, Kanal 7''nin bağlı olduğu Yeni Dünya AŞ''ye, reklâm ve tanıtım filmleri hazırlatarak, yüz milyarlarca liralık kaynak aktardığına dair bir rapor hazırlamışlardı.

Bu haberin de sonu gelmedi. Aydın Doğan ve ortağı Dinç Bilgin''in Tayyip Erdoğan''a karşı başlattıkları kampanya, ne Tayyip Erdoğan''ı halkın gözünden düşürdü, ne de, yolsuzluk iddiaları ciddiye alınarak dava açıldı. (Meğer o sırada, Korkmaz Yiğit ile gazete satışı pazarlıkları yapılıyor, bankaların kaynakları cebe indiriliyormuş...)

Tetikçi yazar kadrosu, Tayyip Erdoğan yerine Dinç Bilgin ile Cavit Çağlar''ın peşine düşseydi, hayali soygunlarla uğraşacaklarına gerçek hortumcuları teşhis etmeğe çalışsalardı, belki de Etibank''ın içi boşaltılmayacaktı.

Ne demişiz?

Bugün de 1998 yılındaki benzeyen bir kampanya ile karşı karşıyayız. Üslûp aynı üslûp. Gene Tayyip Erdoğan''ı yolsuzlukla suçluyorlar, gene onu laiklik konusunda sorguluyorlar.

9 Temmuz 1998''de, Kartel''in iddiaları karşısında ben Tayyip Erdoğan''ı savunmuştum. İşte o günkü yazımdan bir bölüm:

"Her zaman kişilerin laik olmayacağını ancak devletin böyle bir nitelik taşıyabileceğini söylemiyor muyuz? Laiklik ne demek? Dinlere karşı tarafsız olmak, din ve devlet işlerinin birbirinden ayrılması, vs... Bu durumda Müslüman olan biri, bütün dinlere karşı eşit mesafede durabilir mi? Tarafsız olabilir mi? Dolayısıyla, Tayyip Erdoğan, ''Hem Müslüman, hem laik olunmaz'' derken doğru konuşuyor.''Hakimiyet Allah''ındır'' Bunu da ret edemeyiz. Allah yaratıcıdır, her şeyi bilendir. Hepimiz O''nun iradesine tâbiyiz. Siyasi iktidarı belirlemede ise, millet egemendir. Tayyip Erdoğan da bunu söylemiş ve ''Sandıkta millet egemendir'' demiş. Tayyip Erdoğan''ın ''Müslüman Türk milletinin, diğer Müslüman ülkelerin önderi olacağını, onlara yol göstereceğini'' söylemesi, milliyetçi, Türklüğüyle iftihar eden bir kişinin sözleridir. Zaten sadece Tayyip Erdoğan değil, bütün Batı dünyası, Türkiye''yi Ortadoğu''da lider bir ülke konumunda görüyor. ''Kıyam'' özel hayatında İslâmiyet''i referans olan bir kişinin kolayca sarf edeceği bir kelimedir. Bu kişi, her gün beş vakit namaz kılmıyor mu? Namazda, secde, rukû ve kıyam var. Kıyam namazda, ayakta durmak manâsını taşıyor. ''Başka ülkelerin önünde secdeye kapanmayın'' deyince, niçin irtica olmuyor da, ''Bu kıyam başlayacak'' cümlesi korku yaratıyor? Üstelik Erdoğan konuşmasında ''Türk milleti ayağa kalkacak'' demek suretiyle maksadını da açıklamış. Mehmet Akif Ersoy ''Doğacaktır sana vaad ettiği günler Hakk''ın / Belki yarın, belki yarından da yakın'' derken ne kadar mürteciyse, Recep Tayyip Erdoğan da o kadar mürtecidir. Bugünkü radikal laiklerin terazisinde tartsak, Mehmet Akif Ersoy da suçlu. Çünkü Allah''ın vaad ettiği günlerden söz ederek, O''nun hâkimiyetinin altını çiziyor. Sonra Hakk''ın vaad ettiği günler gelince, Türk milletinin ayağa kalkacağını ihsas ediyor.

Erdoğan''ın sadece bir cümlesini yadırgadım ve kendisine sordum: ''Bu millet istedikten sonra laiklik elden gidebilir'' derken neyi kastettiniz? ''Çoğunluğu ele geçirince, laik cumhuriyeti değiştirebiliriz anlamında mı konuştunuz?'' Erdoğan, ''milli irade kavramını vurgulamak amacıyla bu sözleri sarf ettiğini, laik cumhuriyete karşı bir tavrının bulunmadığı'' belirtti. ''Demokrasi çoğunluğun yönetimi olduğu kadar, azınlığın da korunmasıdır'' dedim. Erdoğan, ''Hiç şüpheniz olmasın. Bizim ecdadımız, tek bir kişinin hakkını, hukukunu korumak amacıyla, Hindistan''a donanma bile göndermiştir. Biz herkesin hakkına saygılıyız'' cevabını verdi."

Tetikçilik vazifesi

Milliyet gazetesi, bir yandan Albayraklara saldırıyor, bir yandan Tayyip Erdoğan''a. Sanki Erdoğan ile Albayrak, Cavit Çağlar ile Dinç Bilgin gibi banka boşaltmış, RTÜK yasağına rağmen evrakta sahtecilik yapıp devlet ihalelerine girmiş, Lüksemburg''ta tabelâ şirketleri kurup, Borsa''da Yeni Şafak''ın hisselerini alıp satmış. Kamu bankalarından milyonlarca dolarlık krediyi kapmış. Sanki, batık bankasına el konulmasın diye, murakıp raporlarını hasır altı etmek için, Ankara''daki devlet erkânının kapısını aşındırmış..

Madem ortada bu kadar büyük bir soygun var, niçin, diğer gazeteler hiç bahsetmiyor? Yoksa, görev taksiminde, bu defa tetikçilik yapma vazifesi, Milliyet gazetesine mi verildi?

23 yıl önce
Erdoğan hedef tahtası
Biz o haritaları on beş yıl önce haber verdik!
Tevradî bir mitin Kur’anî bir kıssa ile tashihi
i-Nesli anlaşılmadan siyaset de olmaz, eğitim de…
İç talebe ilişkin öncü göstergeler ilave parasal sıkılaştırmaya işaret ediyor!
Enerjide bağımsız olmak