|
Guguk devletinde Anayasa değişikliği
Ülkemiz, Anayasa değişikliği ile, Atatürk'ün hedef gösterdiği "muasır medeniyete" doğru ufak bir adım atmaya yöneliyor diye, -vahada bir damla su bulmuş gibi- sevinirken, son Albayrak operasyonu, "Az gidip, uz gittiğimizi, ama bir arpa boyu kadar bile yol kat'etmediğimizi" anlamamıza yetti.

Hakkında takipsizlik kararı verilen bir dosyayı yeniden açtılar. Efendi gibi, ilgilileri gündüz vakti sorguya alacaklarına, evlerine gece yarısı baskın düzenlediler; babalar bulunmayınca eşlerini ve küçük çocukları toparlayıp gittiler.

İlk duyunca inanamadım. "Türkiye Cumhuriyeti bir aşiret idaresi değil" dedim. Ama doğruymuş. 3-5-8 yaşında çocukları, analarının yanına katıp gözaltına almışlar.


Yuh olsun!

İstediğin kadar Anayasa'yı değiştir! Devleti, binek atı sanan, dilediğince kullanan, o köhne ve çürümüş zihniyeti söküp atamazsak, bir yere varamayız.

Kime inandırabilirsiniz, Albayrakların üzerine Yeni Şafak dolayısıyla gitmediğinizi? Kim var bu operasyonun arkasında? Emri kim verdi? Hangi medya patronlarının gönlü yapılmaya çalışılıyor? Hangi liderin talimatı yerine getiriliyor?


Anayasa

Meclis, önümüzdeki hafta, uzlaşma paketini görüşmek üzere toplanacak.

8 Eylül 2001 tarihli Sabah gazetesi, "Anayasa değişiklik paketine komutanlar itiraz etti" başlığını taşıyordu. Özellikle Türkiye gibi bir ülkede, -Anayasaların askerler tarafından ve darbe sonrası yapıldığı bir ülkede- Genelkurmay'ın görüşünü açıklaması değil, açıklamaması bizi şaşırtırdı.

Sabah'ın yazdıklarına, Ankara kulislerinde duyduklarımız ilâve edilirse, itiraz 5 ana maddede toplanıyor; 13, 14, 69, 90 ve 118'inci maddeleri kapsıyor.


Laik ve demokratik

Uzlaşma metninde, "temel hak ve hürriyetlerin sınırlanması, demokratik toplum gereklerine aykırı olamaz" denilmekte.

Genelkurmay, sınırlamaların demokratik ve laik toplum gereklerine aykırı olamayacağı hususunun maddede yer almasını istiyor.

Oysa, zaten dinî esaslara göre yönetilen, dinî kuralları, herkes için emredici bir hüküm olarak kanunlarına koyan ülkeler, demokratik olamaz. Bu yüzden, laiklik ilkesinin ayrıca altının çizilmesinin bir anlamı yok; fakat zararı da yok. Lâkin laikliğin doğru bir tarifinin Anayasa'da yer alması gerekiyor.

"Demokratik toplum gereklerine aykırı olamaz" cümlesinin, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi'nin kararlarında yer alan standart bir klişe olduğunu hatırlatalım:

"Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi'ne göre, demokratik toplumda gerekli olmak ilkesi, zorlayıcı bir ihtiyacın bulunması şeklinde açıklanıyor. Bu sınırlamanın, demokratik bir toplumda kabul edilebilmesi için, toplumsal bir ihtiyacın var olması lâzım."

Ayrıca, mevcut Anayasa metninde de, "Sınırlamanın demokratik toplum düzeninin gereklerine aykırı olamayacağı" belirtiliyor; "Demokratik ve laik toplum düzeninin gerekleri" denilmiyor.

Her şeye rağmen, bazı endişeler varsa, standart dışı bir tanımlama ile güven telkin edilebilir. "Demokratik" ibaresinin yanına "laik" kelimesini koymakta bizce mahzur yok. Tabiî doğru tarifin Anayasa'nın bir maddesinde yapılması kaydıyla.


Madde 14

Uzlaşma paketi, hakların kötüye kullanılmasının sınırını, bölücülüğü destekleyen veya laik demokratik cumhuriyeti ortadan kaldırmayı amaçlayan eylemler olarak çiziyor. Askerler, eylemin yanı sıra, suça tahrik ve teşvik fiillerinin de kapsama alınmasını istiyorlar.


Madde 90

Anayasa'nın 90'ıncı maddesinde yapılacak değişiklik, "kanunlarla milletlerarası andlaşmaların çatışması halinde, milletlerarası andlaşmaların esas alınacağı" hükmünü getiriyor.

Mevcut metinde, uluslararası anlaşmaların kanun hükmünde olduğu kabul ediliyordu. Değişiklik geçerse, milletlerarası anlaşmalar, ulusal yasaların üzerinde tutulacak. Böylece, uluslararası standartlara uymayan bir çok kanun, kendiliğinden tasfiye edilecek. Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi'nin özgürleştirici yorumları da, hak ve hürriyetlerin sınırlarını genişletecek. Terörle Mücadele Yasası'nın veyahut Türk Ceza Kanunu'nun 312'nci maddesinin bugünkü halleriyle barınmaları zorlaşacak.

Askerin, işte, bu değişikliğe de karşı olduğu belirtiliyor.


118 ve 69

Anayasa'nın 118'inci maddesindeki yenilik ise, "MGK kararları öncelikle dikkate alınır" yerine geçen, "MGK kararları Bakanlar Kurulu tarafından değerlendirilir" cümlesidir.

Ankara kulislerinden duyduğumuza göre, buna da itiraz var. Herhalde "öncelikle dikkate alınır" tanımı daha bağlayıcı bulunuyor.

Son olarak, uzlaşma teklifinde, bir siyasi partinin odaktan kapatılması için, kanunsuz fiillerin hem parti üyelerince yoğun biçimde işlenmesi, hem de bu eylemlere, parti yetkili organlarının veya genel başkanın açık veya zımnen sahip çıkması gerekiyor.

Genelkurmay, parti kapatılmasının bu şekilde zorlaştırılmasına muhalefet ediyor. Genelkurmay'a göre, bir parti, -üyeleri yoğun biçimde yasa dışı eyleme karışırsa, yetkili kurullar bu eylemi benimsemese dahi- kapatılmalı.

Türkiye'de parti üyelerinin karıştığı "yasa dışı eylem", çoğu kere orada burada sarfedilen cümleler, serd'edilen görüşler olduğuna göre, askerlerin isteği kabul edilirse, partiler gene pamuk ipliğine bağlı olarak görev yapacak demektir.


Yadırgadığım konu

Bizim yadırgadığımız husus, askerlerin görüş beyan etmesinden ziyade, haberi duyuran gazeteci arkadaşımızın üslûbudur. Bilâl Çetin aynen şöyle yazıyor: "... Aslında, bu 37 maddenin tümünün çıkarılamayacağını, uzlaşma komisyonunun metninde yer alan değişikliğin aynen gerçekleşemeyeceğini, gerçekleştirilmemesi gerektiğini de biliyor liderler. Çünkü, rejimin temel ilkelerini ilgilendiren anayasa değişiklikleri konusunda sadece siyasetin kararlılığının yeterli olamayacağı ortada. Başta Milli Güvenlik Kurulu olmak üzere, bazı devlet organlarının da bu değişiklikler konusunda ikna edilmesi gerekiyor." (8 Eylül 2001 - Sabah)

Ceza Hukuku Profesörü Uğur Alacakaptan, Anayasa'nın görünmeyen ve değişmez bazı kuralları olduğunu, lâtife yollu, hep söyler. Herhalde, Bilâl Çetin de bu görünmeyen kuralları hatırlatıyor. Görünmedikleri için değiştirilmeleri de mümkün değil. Peki Türkiye bu kısır çemberi ne zaman kıracak?

Ne zaman Türkiye'de sabah erken saatlerde kapı çalındığında, insanlar, "Gelen sütçüdür" rahatlığı içinde kapısını açacak?

Acaba İçişleri Bakanı Yücelen , Organize Suçlar'ın ev bastığını, evde bulunmayan erkekler yerine, analarıyla çocukların göz altına alındığını, bu kişilerin müdüriyette rehin tutulduğunu biliyor mu?

Böyle bir adaletsizliğe sebeb olanlara, Anayasa'yı böylesine pervasızca çiğneyenlere, göz yumanlara, teşvik ve tahrik edenlere yazıklar olsun!
#Guguk devleti
#Anayasa değişikliği
23 yıl önce
Guguk devletinde Anayasa değişikliği
İsrail’in ölüm makinası: Lavender
Ne olacak bu anne babaların hali?
Seçim sonrası ekonomide manzara nasıl?
Amerikan siyasetinin İsrail ‘trajedisi’
Jeopolitik sürpriz: ABD, Rusya ve İsrail nasıl anlaştı?