|
Siyaset, medya, para ilişkileri
Milletvekili seçildiğim ilk günlerde, TBMM Başkanlığı'na, "Siyaset-medya-para" ilişkilerini konu alan bir araştırma önergesi vermiştim. Önerge 17'nci sıraya girdi. İki yıldır görüşülemedi. Bu yıl sıra gelecekti ama, ben Meclis'te yokum. Eğer iki sene evvel önerge, öncelik verilip görüşülseydi, belki de bugün ülkemiz böyle bir bataklığın içine düşmeyecekti.

9 Haziran 1999 tarihini taşıyan araştırma önergesinde, -henüz banka iflâsları yaşanmadan; medya patronları hapishanelere düşmeden; enerji skandalı patlak vermeden- mevcut ve gelecek tehlikelere işaret ediyordum.

Önergenin tam metni

"Türk medyasında son dönemde yer alan gelişmeler, basın hürriyetini zedelediği gibi (Anayasa m.28), demokrasinin vazgeçilmez unsuru olan çok sesliliğe de darbe vurmuştur. Ayrıca, iki büyük basın sermayesinin anlaşması sonucu oluşan Kartel, 'siyaset-medya-para' ilişkisini kirletmiş, halkın haber alma hakkını sekteye uğratmış ve sistemin en temel ögesi olan 'serbest rekabeti' devre dışı bırakmıştır. Şu anda yazılı basında, dağıtımın yüzde 100'e yakın bölümü, Aydın Doğan ve Dinç Bilgin'e ait olan dağıtım şirketlerinin ya da bunların ortaklığına dayanan dağıtım kartelinin (Biryay'ın) elindedir. Ayrıca bu iki grup, yazılı basının % 70'ini kontrol etmektedir. Yüksek tirajlı bütün gazete sahiplerinin hem televizyon kanalı, hem de bankası bulunmaktadır. Medyanın, baskı kurarak devleti ve siyaseti esir alması, somut olaylarla kamuoyu önüne gelmiştir. Bazı gazete yöneticilerinin, bakanlarla yaptığı iş takibi pazarlıkları bilinmektedir. Radyo ve Televizyon Kanunu'nun değiştirilmesi ve ihale engelinin kaldırılması için sergilenen gayretler herkesin malûmudur. Promosyon yasağına rağmen, kanuna karşı hile yolları ile gazeteler promosyona devam etmekte; taşeron şirketler kurmak suretiyle basında sendikalaşmanın önü kesilmektedir. Siyaset - medya - para üçgeninin en somut sergilendiği bir başka olay da, İnterbank'ta cereyan etmiştir. İnterbank, Bankalar Kanunu'nun 64'üncü maddesi kapsamındayken, özelleştirilen Etibank, İnterbank'ın sahibi Cavit Çağlar ile Dinç Bilgin'e verilmiştir. Ve İnterbank'ın içi boşaltıldığı için, Mevduat Sigorta Fonu tarafından kamulaştırılmadan hemen önce, Etibank'taki yüzde 50 Çağlar hissesi, Dinç Bilgin'e devredilmek suretiyle kamudan kaçırılmıştır. Aynı şekilde, NTV'nin de el değiştirmesine fırsat verilmiştir. Kamuoyu, basın sermayesinin, siyasetle karşılıklı bağımlılık içinde devletin malvarlığına dönük hesaplara taraf olduğunu, özelleştirme, yahut ihale veya teşvik ya da ucuz kamu kredisi gibi imkânları, baskı kurmak suretiyle kolayca elde ettiğini biliyor. Büyük gelirleri ifade eden elektrik dağıtım özelleştirmelerinde, medya sermayesi, aslan payını almıştır. GSM cep telefonu diye bilinen iki rakip sistem de, çok ucuz fiyatlarla, medya patronları Karamehmet ve Uzan gruplarına verilmiştir. Basınla hiç ilgisi olmayan sermaye sahipleri de, siyaset ve devlet karşısında söz sahibi olabilmek için, medyaya girme çabasındadır. Doğaş Holding ve Ayhan Şahenk, Cavit Çağlar'ın NTV'sini almıştır. Ayrıca Aydın Doğan'ın büyük sahibi olduğu Kanal D'de, Doğuş Holding ve Tekfen grubu da ortaktır. Gökkafes olayı ile adı duyulan Mustafa Süzer, Kent TV'nin ortağıdır. Devletle parasal ilişkileri olan Ceylan grubunun, CTV, Kamuran Çörtük'e ait olan Bayındır Holding'in de BRT adında birer televizyon kanalı vardır. Demirbank, ATV'nin ortağıdır. Bireylerin eşitliğine dayalı cumhuriyete karşı, kendilerini devlet ve hukukun üzerinde gören medya oligarşisi, rejimi kuşatmıştır. Bugün basın karşısında, hiçbir yurttaşın, hiçbir milletvekilinin, hiçbir meslek sahibinin dokunulmazlığı yoktur. Gazete patronlarının çıkarları, basın hürriyetinin sınırlarını oluşturmaktadır. Bu çıkarlara karşı gelenler, medyada susturulmaktadır. Bu çıkarlara hizmet edenler, fiilleri yasa dışı olsa dahi, korunmakta, hatta yüceltilmektedir. Medyatik infazlar, şu anda adalet sisteminin üzerindedir. Yüce Meclis'in bir araştırma ile bu tabloyu detaylı biçimde açığa çıkarması, demokratik rejimin nefes alabilmesi için şart olmuştur."

Gelişmeler

Aradan geçen zaman zarfında bakın neler oldu. Dinç Bilgin hapse girdi. Etibank'ın, Cavit Çağlar - Dinç Bilgin ortaklığına satışının yasaya aykırı olduğu meydana çıktı.

Rekabet Kurulu, Dinç Bilgin ile Aydın Doğan'ın aralarında anlaşarak fiyatları belirledikleri iddiasını haklı buldu. Doğan ve Bilgin'in gazetelerini ağır para cezasına çarptırdı. (Hürriyet 246 milyar 142 milyon, Milliyet 177 milyar 811 milyon, Simge Yayıncılık ve Dağıtım AŞ 35 milyar 778 milyon, Sabah 183 milyar 397 milyon)

Ayrıca promosyon yasağını çiğnedikleri gerekçesiyle Milliyet gazetesi 3 trilyon 372 milyar lira, Hürriyet gazetesi 865 milyar lira ve Sabah gazetesi 460 milyar lira ödemeye mahkûm edildiler.

Mustafa Süzer'in bankasına el konuldu. Ceylan grubunun yetkilileri Bank Kapital dolayısıyla gözaltına alındılar. Kamuran Çörtük hakkında açılan çeşitli davalar var.

Danıştay İçtihatı Birleştirme Kurulu, Aydın Doğan'ın ve diğer ortaklarının, Kanal D'de % 10'dan fazla payı olduğu gerekçesiyle, kazandıkları iki enerji ihalesini iptâl etti.

Rapor

Basındaki olumsuz gelişmelere henüz son nokta konulmadı.

Uzanlar'la, Doğan arasındaki mücadeleyi ilgiyle izliyorum.

Önce, Bülent Arınç'ın, sonra da benim Meclis gündemine getirdiğimiz Born Holding meselesi, Star gazetesinin manşetlerinde.

Remzi Özbay (Baş uzman) ve Kübra Şehirli'nin (Uzman yardımcısı) düzenledikleri 25.1.1999 tarihli, Sermaye Piyasası Kurulu Başkanlığı'na gönderilen raporda, Milliyet gazetesi üzerinde gerçekleştirilen bir manipülasyon ele alınıyor. Bu raporda aynen şöyle deniliyor:

"Doğan AŞ % 83.12 payla (3.805.000 lot) Milliyet gazeteciliğin en büyük ortağıdır. Dolayısıyla, hisse senedinin fiyatındaki her bin liralık artış, Doğan AŞ'nin hisse senetlerinin değerini 3.8 trilyon lira arttırmaktadır. Nitekim, Doğan AŞ, portföyündeki bu hisse senetlerinin 396 bin lotunu, (Şirket sermayesinin % 8.66'sını) 12.2.1998 tarihinde, 13 bin 750 lira fiyatla Born İnvestment İnc unvanlı yabancı bir off-shore kuruluşuna satarak, dolaşıma sürmüştür. Böylece dolaşımda bulunan 705 bin 810 lot hisse senedi miktarı, % 56 artarak 1 milyon 101 bin 850 lota çıkmıştır. Doğan AŞ ayrıca, ES Menkul Değerler AŞ nezdindeki 2548 numaralı hesabından da, 20, 24, 25 ve 26 Kasım 1997 tarihlerinde 29 bin 259 lotluk satış yapmıştır. Bu işlemler sonunda, Doğan AŞ, olağandışı fiyat artışından çok büyük bir yarar sağlamış olmaktadır. Kasım başında ancak iki binli fiyatlardan satılabileceği portföyündeki Milliyet AŞ hisse senetlerini, yükseliş sayesinde iki ay sonra 5 katı bir fiyatla elden çıkarabilmiştir. Keza, zaten dolaşımda bulunan 29 bin 259 lotu, 17 Kasım Pazartesi günü başlayan astronomik fiyat artışından yararlanmak için, 20/11/1997'de satmaya başlamış ve bu satış 26/11/1997'de son bulmuştur. Bu durum, Doğan AŞ'yi fiyat yükselişinin muhtemel müsebbibleri arasında ilk sıraya koymak için yeterlidir."

Doğan kârlı fakat sorumsuz

Bilirkişiler, Milliyet gazetesi hisselerinin iki ayda % 700'den daha fazla değer kazanmasının herkesten çok Aydın Doğan'a yarayacağını düşünüyor. Zira her bin liralık artış, Doğan AŞ'nin 3.8 trilyon lira kazanmasına imkân veriyor. Hisse değeri, 2 bin 461 liradan 21 bin 699 liraya çıktığı için, aradaki 19 bin liralık fark Aydın Doğan'ın (1998'in rakamlarına göre) 70 trilyon liralık bir menfaat sağlamasına yol açıyor.

Ama bilirkişiler, Milliyet hisselerinin Borsa'da yükselişinden dolayı Aydın Doğan'ı sorumlu bulmuyorlar. Çünkü Milliyet hisselerini sürekli satın alıp tavan yaptıran kişi Ali Balkaner. Balkaner ile Aydın Doğan arasında bir irtibat kurulamıyor. Milliyet hissesinin alıcıları Yurtbank ve bu banka ile bağlantılı kişiler.

Ayrıca, bilirkişilere göre, Aydın Doğan, bırakınız yüklü miktarda Milliyet hissesi almayı, bu hisseleri satmış ve dolayısıyla fiyat yükseltici değil, fiyat düşürücü yönde bir rol oynamış.

Evet, bilirkişiler, - Milliyet hisseleri üzerinde gerçekleştirilen bu manipülasyon en fazla Aydın Doğan'a yaramış olmasına rağmen-, onu manipülasyondan sorumlu tutmuyor. Çünkü tekrar edelim: 1) Balkaner ile arasında bir bağ tesbit edilemiyor, 2) Doğan AŞ hisse almamış; aksine satmış.

Aslında, savcıların Aydın Doğan ile Ali Balkaner'in her hangi bir irtibatı bulunup bulunmadığını iyice araştırmaları gerekir. Belki bu konuda Ali Balkaner ciddi bir biçimde, sorgulanabilir. Bazı şahitler dinlenebilir.

Yabancı yatırımcı

Ayrıca, bilirkişiler, Born Holding'ten "yabancı yatırımcı" diye söz ediyor.

Oysa Aydın Doğan 2 ayda 8 misli değerlenen Milliyet hisselerini (14.11.1997'de 2 bin 461 lira olan fiyat, 22.1.1998'de 21 bin 699 liraya çıkmıştır) 12.2.1998'de kendisine ait olan Born Holding'e 13 bin 750 liradan satıyor. Born Holding, merkezi Lüksemburg'ta bulunan, hisseleri Aydın Doğan'a ait bir tabelâ şirketi. Born Holding, hemen ertesi günü, aynı Milliyet hisselerini, 17 bin 500 liradan Credit Agricole Lazard Financial Products Bank'a özel emirle satıyor.

Bir insanın, kendi gazetesinin hisse senetlerini, niçin gene kendisine ait, yurt dışında kurulu bir şirkete sattığını anlayamadım. Hele bu şirket, yani Born Holding, niçin hemen ertesi gün, aynı hisseleri, özel emirle, Credit Agricole Lazard Financial Products Bank'a sattı? Bu işlemin gerekçesini Kemal Derviş'ten bir soru önergesiyle öğrenmek istedim. Aynen şu cevabı aldım: "Özel emirle yapılan, Doğan Şirketler Grubu Holding AŞ'nin taraf olmadığı bu işlemler, Sermaye Piyasası Kanunu'na tâbi değildir. İşlemlerin tarafı olan, Born İnvest, Credit Agricole Lazard Financial Products Bank ve söz konusu tarihte halka açık bir şirket olmaması nedeniyle Doğan Yayın Holding, Sermaye Piyasası Kanunu'na tâbi değildir."

Bazı tesbitlerimiz var: 1)Ali Balkaner sayesinde, Doğan'ın başına Zümrüt-ü Anka kuşu konmuş: Milliyet hisseleri, büyük prim yapmış. 2) Ayrıca Born Holding bir gün önce aldığı hisseleri, bir gün sonra, Credit Agricole'e satmış. Kimin özel emriyle satmış? Niçin satmış?

5 milyonluk şirket

Bu arada Aydın Doğan ile Ali Balkaner'in ortak bir şirket kurdukları anlaşıldı. (Rapor tarihi 11.5.2001 Hazırlayanlar: Banka Yeminli Murakıpları Mustafa Korhan ve M. Akif Eroğlu) Şirket 1998'de oluşturuluyor. Ali Balkaner, Aydın Doğan'ın göstereceği bir bankadan 5 milyon dolar kredi alıyor. 5 milyon dolarlık şirket, iki yıl sonra, 20 milyon dolar kâr ederse, 5 milyon dolar kredi borcu bu kârın içinden ödenecek; geri kalan para, Balkaner ile Doğan arasında paylaştırılacak.

Bu haber Star'da yayınlanınca, Doğan açıklama yaptı; "Reklâm panoları kuracaktık" dedi. Demek bu panolarla, 2 yılda 20 milyon dolar kâr edebileceklerini düşünüyorlardı.

Balkaner, 5 milyon dolarlık borcun altına neden tek başına girdi? Aydın Doğan kuruluşta para ödememesine rağmen, kârdan nasıl % 50 pay alabiliyor? Bu şirketin yöneticisi olarak atanan Bülent Okandar'ın, aynı zamanda Milliyet hisselerinin manipülasyonunda önemli bir rol oynaması sadece bir tesadüf mü?

Ah, Meclis şu araştırma komisyonunu kurup, Ali Balkaner'i bir dinlese! Acaba, benim önergeme sahip çıkan olacak mı?
#Aydın Doğan
#Ali Balkaner
#Siyaset
#Medya
#Para
23 yıl önce
Siyaset, medya, para ilişkileri
Partili cumhurbaşkanı
Kara dinlilerle milletin savaşı
Tevradî bir mitin Kur’anî bir kıssa ile tashihi
i-Nesli anlaşılmadan siyaset de olmaz, eğitim de…
İç talebe ilişkin öncü göstergeler ilave parasal sıkılaştırmaya işaret ediyor!