Birleşik Devletler Başkanı'nın Suudi Arabistan ve Avrupa seyahatlerini 'vedalaşma' sayabiliriz...
Ancak hiçbiri sadece 'hakkınızı helal edin' turu değildi...
Kaldı ki, helal etmeyenler, 'etmeyecekler' var...
Önümüzdeki çeyrek yüzyılda '
Bu köşedeki bir önceki yazı en kaba hatlarıyla Riyad-Washington ilişkisini 'limoni/soğuk'tan, 'kötü'ye terfi ettirmişti. Sanırım bir rütbe daha alması gerekiyor bu tarifin; 'berbat'!
Özel bilgilerden paylaşabileceklerim, Kraliyet yetkililerinin ziyaret sonuç raporunu,
noktasında...
ABD Başkanı'nı ülkenize gelişinde karşılamamak zaten birşey demektir.. Yine de biraz zorlayarak bunu 'diplomatik dille mesaj verme' sınıfına sokabilirsiniz. Ama
Listeye, tüm liderlerin ülkeye gelişi ve karşılanışı resmi televizyondan verilirken, Obama'nın pas geçilmesini de ekleyebilirsiniz...
Suudi Arabistan eski İstihbarat Başkanı Prens Turki el-Faysal'ın açıklamalarına yeniden dönmeliyiz. Orada Amerika'ya yönelik eleştiriden 'fazlası' var; “Amerika'ya daha ne karar bel bağlayabiliriz? Amerikan liderlerine daha ne kadar güvenebiliriz?
”. 'Yıkıcı' cümle budur...
Böylece yılsonunda Beyaz Saray'a gelecek yeni Başkan'ın ve Washington'un, “artık Obama gitti, boşverin geçmişi, şimdi işbirliğine ve ilişkilerimizi onarmaya hazırız” klişe diplomasisinin de önü kesiliyor. Sadece bu kadar değil;
Obama, S.Arabistan'da uğradığı bu muameleye karşı renk vermedi, herşey yolundaymış gibi devam etti.
Yemen, Suriye, Irak, Libya, DAEŞ, terörizmle mücadale gibi fikir birliğinin olduğu alanlara abandı Amerikan heyeti. Hatta İran nükleer anlaşmasına varan görüşmelerde Körfez İşbirliği Konseyi'nin destekleyici rolünü takdir etti. Fakat nafile. Bozuntuya vermeden ülkeyi terk etti.
Özellikle Batı tipi liderlerde bu tür "genişlik/esneklik" sık görülüyor. ABD, Avrupa liderlerinden farklı olarak “unutmaz ve zamanını bekler”.
İran'ın yükselişi, Arap Baharı, Amerika'nın sadakati, neredeyse savaşa dönüşen zıt enerji politikaları, Pakistan-Türkiye ile ilişkiler, Suriye, sinir bozucu ABD kararsızlığı türünden jeopolitik meselelerin ötesine geçmiştir.
Kraliyetin sırtında hissettiği son hançer, 11 Eylül saldırıları ile ilgili soruşturma raporunda gizlenen 'vahim nitelikteki 28 sayfa' krizidir. c. ('28 Pages', 10/04, CBS.)
S.Arabistan'ın hemen ABD'deki 750 milyar $ sopasını göstermesi, hatta Beyaz Saray'ın, “müttefiklerin yargılanması” diye iki kelimeye indirebileceğimiz bir yasanın getirilmesi durumunda veto edeceğini açıklaması durumu kurtarmayabilir.
Obama, Haziran ayında bu sayfaların gizliliğinin kaldırılıp kaldırılmayacağına karar verecek. İşte bu karar Amerikan Başkanlık seçimini
Nasılını açıklayacağım ama işte;
Beyaz Saray'ın üzerinde 11 Eylül'ün failleri hakkında ağır bir kamuoyu baskısı bulunuyor. Amerikan halkı, Suudi Arabistan'ın terörizmi teşvik etmekteki rolü ile ilgili soruların araştırılmasını istiyor.
Bu baskı yüzünden kimse ABD'deki güçlü Suud lobisine de yanaşamıyor. Politikacılar ve kanaat önderleri onlardan uzak duruyor. Bir yandan da Amerikan mahkemeleri, 11 Eylül saldırıları ile yakınlarını kaybedenlerin taraf olduğu davaları görmeye devam ediyor.
Bitmedi.. Demokrat Parti Başkan adayları Hillary Clinton ve Bernie Sanders ile Cumhuriyetçi Parti Başkanlık adayı Ted Cruz da kamuoyu beklentilerini destekliyor.
Başkan veto etsin-etmesin bu krizin Kongre'ye sirayet edeceği de açık. Kısaca ABD yönetimi sıkışmış durumda. İlişkiler bozulursa
Tek ümit;
ilişkisi. Küresel ve mahkûm edici bu kart Washington ve Riyad'ın ellerinde. Zoraki nikâhı bir o tutabilir.
Peki Riyad'ın kararı?..
Net.. Kraliyet'in 'her şeyi' sayılan Veliaht Prens Muhammed bin Salman;
ç
İki, bu satırlar yazılırken Kral, 'Ulusal Dönüşüm Programı' adı altında 2 trilyon dolarlık bir Suudi kraliyet bütçe fonu oluşturulması planını onayladı.
Geriye tek soru kaldı;