|
'Kuşatma'yı yarma operasyonuna ABD itiraz ederse…
Pazartesi günü gerçekleşen Milli Güvenlik Kurulu (MGK) toplantısının ardından yapılan açıklama fazla sessiz.. Orduda telsizlerin, tüm iletişimin kesildiği bir an vardır... Askerler anlamını bilir.

Tarif; “Türkiye'nin tehdit olarak tanımladığı PYD'nin Tel Abyad'tan IŞİD'i çıkartarak Suriye'nin kuzeyindeki Kobani ve Cizire kantonlarını birleştirmesi, bir yandan IŞİD'in kalbi Rakka'ya yönelirken diğer yandan da denetimi altındaki Afrin kantonu ile Kobani arasındaki Cerablus'u almayı hedeflemesi, dosyalardaki bütün planların yeniden masaya getirilmesine yol açtı. PYD'nin Cerablus'ta kontrolü sağlaması durumunda Suriye'nin kuzeyine bütünüyle hakim olacağı, Cizire, Kobani ve Afrin kantonlarının birleşmesiyle devletleşmeye doğru adım atacağı…” ('Operasyon için seçenekler masada', 29/06, Milliyet.)

Güzel özet ve net anlatıyor. Anlatıyor ama medyada ve siyasette yapılan hiçbir tartışma bunun adını olduğu gibi söyle(ye)miyor. Oysa bu tarif devletin önüne geldiğinde hele askerî-teknik açıdan hemen görünen manzaranın adı şudur; Kuşatma!..

'TSK, HÜKÜMETE DİRENİYOR'U BALLANDIRANLAR

Artık elle tutulur, gözle görülür ve Akdeniz'e kadar devam edeceği de aşikâr bu kuşatma hali, Türkiye'nin göstereceği reaksiyon konusunda kaygıya kapılan iç çevreler tarafından, “ama bunun içeride yansımaları olur” şeklinde-artık ne derseniz; ikaz, tehdit, aba altından sopa gösterme vs. ile-karşılanıyor. Bunun arkasındaki aklı görmemek ve midenizin kalkmaması zor. Ancak iş bununla da bitmiyor.

Hükümet ve Türk Silahlı Kuvvetleri'nin arasında malum/hakim medya üzerinden kaynatılan sözde gerginliği pişiren kim?..
Koalisyon süreçleri ile meşgul Ankara'ya, bir de ordusuyla çekişiyor havasını vermek kimin işine yarıyor olabilir?..

Ben şöyle okurum; “
TSK hükümete direniyor'u ballandıranlar, koalisyon hesapları yüzünden konsantrasyonu azalan Ankara için dışarıya 'tam zamanı' diyorlar
...

Şişirme olduğunu buradan okuyabiliriz; “Başkentteki güvenlik zirvelerinden sonra yapılan yorumların askeri çevrelerde kamuoyunda yanlış algı oluşturduğu kaygısına yol açtığını gözlemleniyor. Özellikle, TSK'nın, hükümetin direktiflerine karşı ayak sürüdüğü, direndiği, Necdet Özel'in emekli olmasına bir ay kala askeri operasyonlardan ve Suriye'ye girme sorumluluğundan kaçındığı gibi haber ve yorumlar bu yanlış algının kaynağı görülüyor. Hükümet-Genelkurmay ilişkileri ve TSK'nin tutumu ile ilgili olarak askeri yetkililerin yaklaşımı; 'Türk Silahlı Kuvvetleri'nin hiçbir ferdi kendisine verilen emrin yükleyeceği sorumluluktan kaçmaz. Ancak bu emri en iyi şekilde yerine getirecek şartların oluşmasını sağlar. Bu şartların sağlanması için yetkili mercilerden gerekli talepte bulunur. Verilen emirlere karşı, 'diretme, ayak sürüme, çekince üretme' gibi yakıştırmalar TSK'nin genel karakteriyle bağdaşmaz ve kesinlikle asılsızdır. TSK'ndeki komuta kademesinin görev değişimleri bir emrin zamanında yerine getirilmesini asla engellemez, engelleyemez.” ('Sorumluluktan asla kaçmayız', 28/06, Serpil Çevikcan, Milliyet.)

ABD, RUSYA, İRAN NE DERMİŞ?

Türkiye'nin ulusal güvenlik kaygısına itiraz olarak masaya sürülen kozlardan üçüncüsü de, “diğer ülkeler ne der” kartı; ABD, Rusya ve İran gibi ülkelerin kategorik olarak böylesi bir Suriye adımına karşı çıkacağı söylencesi.

Oysa onun da kendi dengeleri var…

Ortadoğu'nun esnekliği inanılmazdır.. Buyrun; MGK toplantısı ile aynı gün Rusya lideri Putin, Suriye Dışişleri Bakanı Velid Muallim'i kabul etti. Bunu Ankara'ya bir mesaj sayabilir miyiz, evet.. Ama bakın nasıl bir mesaj; Putin: “İstisnasız Rusya'nın bölgedeki bütün ülkelerle çok iyi ilişkisi var ve bu ülkelerle yaptığımız temaslar hepsinin IŞİD şeytanı ile mücadelede katkı vermeye hazır olduklarını ortaya koyuyor. Bu Türkiye, Ürdün ve S. Arabistan için de geçerli. Bu çerçevede Suriye'deki dostlarımızı da terörizmle savaş için bütün ülkeler arasında yapıcı diyalog kurmaya çağırıyoruz. Komşular arası yanlış anlaşmalar, sürtüşmeler ve geçici problemlerin sıklıkla ortaya çıktığını biliyoruz ama ortak düşmanımız konusunda herkesin çabalarını birleştirmesi gerekli.”

Ne dersiniz?..

Ya da şöyle bir soru soralım; Şam ordusunda kontrolü neredeyse ele geçiren İran'dan ve Rusya'nın Suriye'ye verdiği silahların akıbetinden Moskova memnun mu? Bu ve benzer denge-kıran soruları yanıtlamadan zordur bu işler.

Bu bir kuşatma ise sahibi olması gerekir.. “Türkiye kuşatılıyor”u kabul ettikten sonra, buna karşı herhangi bir savunmayı dirseklemenin muradını merak etmek gerekir. Kuşatma var ise, yarılmasına-hem içeride hem dışarıda-kim itiraz ediyorsa sahibi odur.

Aslında onlar da durumun farkında.. İtiraz ederlerse, ışıkların yanacağını ve projektörlerin sahnede onları dımdızlak bırakacağını biliyorlar.

Esasen, Ankara sınırdaki gelişmelere ilk itiraz ettiğinde, ABD elçisinin harıl harıl “yok öyle bir şey” çıkışları yapmasının da, Washington'un da özellikle “demografik değişiklikler” kelimelerini kullanarak, “yapmıyoruz öyle şeyler” mealinde izahatlara girişmesinin sebebi o.

Asıl, Suriye'ye yönelik bir güvenli/tampon bölge oluşturulması için karar alınır ve eyleme geçilirse ne diyecekleri, yapacakları önemli. Ama Türkiye'nin ulusal güvenliğinden önemli değil!

twitter.com/nedretersanel
#Cerablus
#Ortadoğu
#tsk
9 yıl önce
'Kuşatma'yı yarma operasyonuna ABD itiraz ederse…
Özgürlüklerin korunması herkesin sorunudur
Evvelbahar
Siz hiç “ayben”e para gönderdiniz mi?
Irak: Kurtların sessizliği…
Direniş meşrudur, tükür kardeşim