|
Majesteleri İran’ı kutsarken…
ABD, Suriye için Suudi Arabistan'a karşı hem İran hem Yemen kartını açıyor.. Rusya'ya da hem İran hem Ukrayna havuç-sopasını gösteriyor…

Sayfalarca anlatılamayan açmazın kaba tarifi budur.

Eğer bu basınç Washington-Moskova arasında bir uzlaşı ile boşaltılmaz ise, hayli önceden bu köşede çizdiğimiz Ukrayna-Hazar-Kazakistan hattının göbeğinde, yani Karadeniz'de Türkiye'nin başına iş çıkartacak.

Tahran'ın Batı/ABD ile yakınlaşması yüzünden İsrail/lobi-Washington ilişkilerindeki kavga-gürültü daha büyüyecek ve 2016 seçimleri aşılana kadar da sürecek. (200 generalin Amerikan parlamentosuna verdiği 'muhtıra' odur!)

Ancak bu veya benzeri gelişmeler İran'ın küresel müesses nizamdan izinli “sisteme” dönüşüne engel olamayacak.

Kâfi kanıt İngiltere'nin İran'ı kutsamasıdır...

MAJESTELERİNİN TAHRAN BÜYÜKELÇİLİĞİNDE BİR HİNTLİ?

Batı ülkelerinin akın akın İran'a gidişini artık çıplak gözle izleyebiliyoruz. Dört başat Avrupa ülkesi: Fransa, İtalya, Almanya ve İngiltere'nin Tahran takvimleri durumu izah ediyor; Paris ve Roma çoktan Tahran ziyaretlerini tamamladılar. Almanya Ekim'de İran'a ayak basacak. 'Büyük Britanya'nın İran'daki büyükelçiliği ise bizzat Dışişleri Bakanı Philip Hammond'ın ziyaretiyle sadece birkaç gün önce açıldı.

Londra'nın her Ortadoğu ülkesi ile ilişkisi ayrı bir tarih oluşturuyor ve hepsiyle “iyi-kötü günleri” oldu. İran-İngiltere ilişkileri de böyle. Ve teslim etmek gerekiyor ki İngiltere, İran hakkında herkesten daha bilge ve bilgili! Öyle ki, ABD'nin İran politikalarının çerçevesini belirlediğini çekinmeden yazabilirim. Bu tespitin anlamı şu; İran ve ABD'nin hem birbirleriyle hem bölgeyle ilişkilerini anlamanın, 'yaşanacakları' öngörmenin bir yolu da İngiltere'yi çözümlemek, adımlarını işaretlemek.

Örneğin… P5+1 ile İran müzakerelerinde kavgası en çok yapılan, İsrail gibi pek çok ülke tarafından takip edilen konulardan biri, ekonomik yaptırımların ne zaman kaldırılacağıydı. Bakan Hammond dedi ki, “önümüzdeki Mart kaldırılabilir/hafifletilebilir”. Bu bilgiyi de dünyaya 'Amerika'nın Sesi' servis etti. ('Top British Diplomat: Iran Sanctions May be Eased', 24/08, VOA.) Eğer yaptırımlar kalkacaksa, yatırımlar patlayacak, rekabet ezici olacak demektir. Aylar, hatta haftalar içinde “İran pazarına hücum” başka bir evreye geçecektir.

İlginç bir nokta da şu; bizim matbuat İngiltere'nin İran büyükelçiliğinin açılmasına hayli yer verdi ama başında kimin olacağını hiç görmedi. Hindistan asıllı bir diplomat, Ajay Sharma oturacak bu koltukta. İlginç değil mi? Britanya'nın İran pozisyonunu hangi rotaya bakarak oluşturacağına ipucu sayalım mı?

Baştan beri müzakerelerde en büyük rolü oynayan ABD'nin neden büyükelçilik açmadığı veya ne zaman açacağı da merak edilmiyor. Oysa insanın gözü de aklı da böyle bir soruyu arıyor.. ABD Dışişleri Bakanlığı Sözcüsü Kirby; “İngiltere, büyükelçiliğini yeniden açtı. Ancak ABD olarak büyükelçilik açma niyetimiz yok.” (25/08, AA.) Neden yok? Küba'da açıldı? 1979'da yaşanan devrimin ardından basılan ABD Büyükelçiliği ve rehine krizinin tatsız hatıraları mazeret gösterilebilir ama.. Herhalde yukarıdaki cümleleri şöyle de tercüme edebiliriz; “İhtiyaç yok, İngiltere Büyükelçiliği var orada.”

Peki İran, İngiltere'yi nasıl karşıladı?.. Tahran'ın “Batı dili”ni kullanmaya başlayacağını, İngiliz yayın kuruluşu BBC'ye 2009'dan beri uyguladığı yayın yasağını Ağustos başında kaldırdığında anlamıştık ama Bakan Hammond'un yüzüne söylenen şu açıklamaları/verilen sözleri de bir okuyun derim…

İran Ulusal Güvenlik Konseyi Başkanı Ali Şamkani; “İran dengeli ve istikrar sağlayan bölgesel ve uluslararası politikalarını sürdürecektir.” Cumhurbaşkanı Hasan Ruhani; “Müzakereleri gerçekleştiren taraflar gelecekte İran ile etkileşimde olmanın doğru yaklaşım olduğunu anlayacaklardır. Biz bu anlaşmayı, uluslararası ve bölgesel ilişkilerde çok daha iyi bir durum oluşturmaya yönelik atılımın başlangıcı görüyoruz”.

ARAPLAR AKIN AKIN NEDEN RUSYA'YA GİDİYOR?

Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin, Ürdün Kralı, Abu Dabi Veliaht Prensi ve Mısır diktatörü ile seri görüşmeler gerçekleştirdi. Kaba bilgiler gösteriyor ki konu; Rusya'nın DAEŞ'e karşı bölgesel bir ittifak oluşturma arayışları. Ancak hissediliyor ki asıl iş Suriye! ABD'nin bizzat Başkan Obama ağzından zikredilen, Suriye krizinin çözümünde Rusya'yı teşvik etme girişimlerinin bir parçası bu temaslar. Yani Rus rolü ağırlık kazanıyor.

Rusya Başbakanı Medvedev'in Süveyş Kanalı'nın açılış törenine katılması, el Ahram gazetesine verdiği röportaj, Mısır'ın eski Rusya Büyükelçisi İzzet Saad'ın, “Rus rolünün yükseldiğini görmeliyiz” sözleri, Kremlin Arap misafirleri ağırlarken, Esad'ın el Manar televizyonuna verdiği mülakat ('Rusya'dan şüphe duymuyoruz') ve Cumhurbaşkanı Erdoğan için sarf ettiği, “Tampon bölge onun son hayali” ifadeleri gösteriyor ki, Suriye için bir şeyler pişiriliyor!

ABD'nin yeni Suriye özel temsilcisi Michael Ratney ile Rusya Dışişleri Bakan Yardımcısı Mihail Bogdanov arasında bu satırlar yazılırken gerçekleşecek, Riyad ve Cenevre'ye sirayet edecek görüşmeler dikkati hak ediyor.

twitter.com/nedretersanel
#Philip Hammond
#Vladimir Putin
#Ürdün Kralı
#Abu Dabi
#Suriye
9 yıl önce
Majesteleri İran’ı kutsarken…
Tevradî bir mitin Kur’anî bir kıssa ile tashihi
i-Nesli anlaşılmadan siyaset de olmaz, eğitim de…
İç talebe ilişkin öncü göstergeler ilave parasal sıkılaştırmaya işaret ediyor!
Enerjide bağımsız olmak
Târihin doğru yerinde durmak