Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın ABD ziyaretinin hemen ardından Moody's'in Türkiye'yi, “durağan” sepetine iteklemesi elbette 15 Temmuz ihaneti ile harmoni içeriyor...
Aksini düşünmek bu coğrafya için lüks saflık olur.
Hükümetin tüm unsurları bu bağlantıyı kuran seri açıklamalar yaptılar...
Başbakan Yardımcısı Numan Kurtulmuş; “Kredi derecelendirme kuruluşu Moody's'in kararı
siyasi içerikli bir değerlendirmedir. Moody's'in 21 Eylül perspektifi nasıl oldu da değişti?”...
Başbakan Binali Yıldırım; “16 Temmuz'a gitmek lazım. Türkiye darbe girişimiyle karşı karşıya kalıyor, ekonomik göstergelerde değişiklik olmuyor, Merkez Bankası piyasaya para vermek ihtiyacı duymuyor. Vatandaş para çekmiyor, döviz bozdurup piyasaya veriyor. Moody's iki gün önce 'Türk ekonomisi 15 Temmuz şokundan kolayca çıktı' diyor.. İki günde ne değişti?” ('
', 24/09, Amerika'nın Sesi.)
Cumhurbaşkanı Erdoğan da ABD seyahatinin son gününde Bloomberg'e bir röportaj vermişti; “Çökmüş bitmiş ekonomileri yükseltirken öbür tarafta diri, ayakta duran, yatırımlarına devam eden ülkeyle ilgili bakıyorsunuz ya donduruyor ya da şöyle kıl payı da olsa düşürme yoluna gidiyor. Bu saygın bir duruş değil, etik de değil.”
Başbakan Yardımcısı Nurettin Canikli: “Moody's', FETÖ'nün Türkiye aleyhinde yürüttüğü karalama kampanyasının etkisinde kalarak değerlendirme yaptı. Moody's in not indirimi ekonomik, rasyonel ve objektif bir gerekçeye dayanmıyorsa
?”
Lafı uzatmayalım...
Resmi, özel veya akademik, ekonomiyle ilgili hemen tüm kuruluş ve kişilerin görüşleri bu minvalde...
Nihayetinde Moody's'in bir sürü teknik kamuflaj altında söylediği ve CNNTürk ekonomi yorumcularının ekranlarda çözümlediğine (!) göre; “Türkiye'ye yatırım yapmayın, işler biraz daha karışacak” ise...
Çünkü bu işte bir garabet olduğu Moody's'in kardeşleri tarafından da söyleniyor. Goldman&Sachs: “Moody's'in zamanlamasının beklenenden çok önce olduğunu dikkatle not etmek gerekiyor.”
Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Mehmet Müezzinoğlu; “Her şey Cumhurbaşkanımızın 2023 hedeflerini göstermesi sonrasında başladı; '2023'te dünyanın ilk 10 ekonomisinden biri olacağız.
da Türkiye de olacaktır' dedi. Üç gün önce BM'de 'dünya 5'ten büyüktür' dedi. Kıyamet ondan sonra koptu”... (24/09. AA.)
Hatırlatma;
“
'Obama-Putin-Erdoğan' denkleminden rahatsız oldu.” (Metin Külünk'ün sözleri,17/09, Yeni Şafak.)
Şimdi lafın tamamına ihtiyaç duymayanlar için Türkiye'ye saldırının neden ve faillerini gösterir iki örnek verelim...
Çin Devlet Televizyonu CRİ'de bir Türk bakan ile yapılan söyleşiden alınmıştır...
“
Ama son dönemlerde, dünya ekonomisinin giderek kimi gelişmekte olan ülkelere kaydığı bir dönem yaşadık. Fakat söz hakkı ve temsil anlamında bu ülkelerin ağırlıklarını yansıtacak bir mimari henüz eksik. Ekonomideki bu yeni ağırlıkları yansıtacak şekilde söz hakkı lazım. Dünyanın büyüme yükünü bizim gibi ülkeler (Türkiye, Rusya, Çin, Hindistan, vb.) taşıyacaksa, bu ülkelerin global mimaride, global kurumlarda daha fazla söz hakkına sahip olması gerekiyor.
”...
Teori de anlaştık sanırım. Direnecekler. Buna güçleri de henüz var. O halde uygun dile (“dünya 5'ten büyüktür”), uygun adımlar gerekiyor...
Mesela stratejik ve korku veren bir tanesi şöyle: “Biz bu projeyi çok güçlü biçimde destekliyoruz. 2015 yılında Çin'le yaptığımız anlaşmalardan biri bu.
Türkiye, Avrupa-Asya bağlantısında kilit noktada.
Şimdi üçüncü kez karayolu köprüsüyle ki, aslında demiryolu da var üzerinde, birleştirdik. Şimdi biz Çin ile
hızlı demiryolu projesi inşa ediliyor. Burada
,
.
. (03/09, CRİ.)
Merakınızı istismar etmeyeyim; konuşan Sayın Mehmet Şimşek'tir.
Bahsedilen proje; Çinlilerin 'Bir Kuşak-Bir Yol', Türkiye'nin 'İpek Yolu' dediği, aslında deniz üzerinden de eski dünyayı kuşatan, yeni dünya oyuncularını kapsayan bir plan.
Bu proje basit bir örnek. Sorun Türkiye'nin
arzusu.
Moody's ya da yerli borazanlarından gelen atak önemsiz.
Can havlidir!