|
Rusya Suriye’de kimi durduruyor: Batı’yı mı İran’ı mı?
Washington ve Moskova'nın, Ortadoğu kazanını Suriye özelinde ve harlı ateşte beraber kaynatıp/karıştırdıklarına kimsenin kuşkusu kaldı mı?

Şüphe edilmesi gereken başka ağlar atalım.

Süper güçlerin, “Ukrayna-Suriye arasındaki pazarlık ilişkisi”ni bozabilecek üç ülke var; Almanya, Türkiye ve Suudi Arabistan.

Berlin'in şu sıralar tarihinin belki de en derin ekonomik anaforu ile uğraşıyor. Malum otomotiv sanayiine yönelik skandal, Avrupa'daki en büyük kozu olan iktisadi gücünü tehdit etmekle kalmıyor, “yalancılık” gibi moral değerler üzerinden de politik itibarını eritiyor.

Suudi Arabistan ise Mekke faciaları yüzünden Müslüman coğrafyanın soğuk bakışlarına katlanmak zorunda. Beteri; Suriye'de aldığı pozisyonun Riyad'daki tüm güç odakları tarafından paylaşılmadığı anlaşılıyor ve bunun saray entrikalarına dönüşebilme riskiyle de karşı karşıya.

Belli ki çiçeği burnunda Kral'ın tahta oturur oturmaz açtığı, “ABD karşıtı kart/doktrin” unutulmuş değil!

Türkiye ise daha çok krizi yönetmek zorunda; terörizmle mücadele, Suriye sorunu ve.. Belli ki hepsinin randevu zamanı olan 1 Kasım seçimleri.

Durumu şundan iyi ne anlatabilir; “Bugün Türk Hava Kuvvetleri aslında savaşıyor. Hem orta çaplı bir savaşın ötesinde hem de iki cephede savaşıyor...” Orgeneral Abidin Ünal'ın Harp Okulu'nun kuruluş yıldönümünde söylediklerinin “önü-arkası da” var ve onlar savaşın teknik boyutundaki başarıları anlatıyor ama.. Yukarıdaki iki kısa cümle herkes için “anlaşılır” olmalı!

Rusya'nın Türk sınırlarını-sehven veya kasıtlı-geçmesini takiben, ABD, İngiltere ve diğer müttefik ülkelerle beraber kurumsal olarak NATO'dan gelen reaksiyon çift taraflı aynadır; hem Rusya'ya diş gösterir hem Ankara'ya, 'sırtını nereye verdiğini unutma' der…

NATO-Rusya terazisinde ise Suriye'nin karşı kefesinde Avrupa'nın nasıl oturduğunu hep akılda tutmak gerekiyor; “NATO, 2002 yılından bu yana gerçekleştirdiği en büyük askeri tatbikatı başlatıyor. 30 ülkeden 37 bin asker, 60 savaş gemisi ve 200 savaş uçağının katılacağı tatbikat 16 Kasım'a kadar devam edecek. Tatbikata NATO üyesi ülkelerle beraber, Avustralya, Avusturya, Bosna-Hersek, Finlandiya, Makedonya, İsveç ve Ukrayna katılacak. ('NATO launches biggest war games in 13 years', 04/10, RT.)

Herhalde anlaşılmıştır.

ÜÇÜNCÜ (SÜPER) GÜÇ!

Suriye ne kadar ağırlığı kaldırır bilinmez ama ABD ve Rusya'nın ardından Çin'in de oyuna fiilen girmesi şaşırtıcı olmamalı; “Çin'in J-15 uçaklarıyla (Suriye'deki) Rus hava bombardımanlarına katılacağı öğrenildi. Çin savaş uçakları, Irak Takaddum Üssü ve Tartus açıklarındaki Liaoning Uçak Gemisi'nden havalanarak Rus saldırılarına destek verecek.” ('Çin de Esed için sahneye çıkıyor', 06/10. Çin'in oyuna katılacağı iddiasını şimdilik spekülatif saymak zorundayız, doğrulanmış değildir.)

Ancak…

Bir, bu duyumlar İsrail istihbaratına yaslanan haberleri ile öne çıkan DebkaFile sitesinin 26 Eylül ve 2 Ekim tarihli iki haberinden besleniyor. Bu kaynak Ruslar'ın Suriye'ye gelişini ilk duyuran merkezdi. Esasen Çin, Suriye operasyonlarına Rusya'nın yanında hiç katılmasa bile, Akdeniz'deki tatbikatlarda gösterdiği gövde ve bir uçak gemisini Suriye limanına bağlaması kendi başına kâfidir!

İki; “Pasifik Okyanusu'na kıyısı olan, ABD ve Japonya'nın da bulunduğu 12 ülke, ticaret engellerini kaldıran anlaşmada mutabık kaldı. Dünya ekonomisinin %40'ını etkileyecek Trans-Pasifik Ortaklığı'nın, Pasifik bölgesinde Çin egemenliğine son vermek için kurulduğu yorumları yapılıyor.” ('Pasifik'te dev anlaşma', 06/10, Milliyet.)

Üç, “Japonya'daki ABD üssü artık BM'nin gündeminde. Okinawa valisi Onaga, BM İnsan Hakları Konseyi'nde adadaki ABD üssünün kaldırılması için her yolu deneyeceklerini ifade etti. Üs, 47 bin ABD personelini barındırıyor.” (06/10, Yeni Şafak.)

Dört, Cemil Ertem Milliyet'te Zbigniew Brzezinski'den alıntı yapıyor; “ABD, artık Ortadoğu'yu, Kafkasya'yı bıraksın, öncelikle Pasifik'e baksın. Çünkü orası çözülürse, sistem çözülür.”

Beş, “Rusya'nın (ABD'ye karşı) kartı Asya-Pasifik'ti ve Amerika için hayati değerdeki bu stratejik alanı Çin ile işbirliği yaparak baskıladı. Etkili de oldu. Moskova-Pekin işbirliği, ABD'yi Asya-Pasifik denkleminden itmeye başladı. Bunun önemli nedenlerinden biri de, başta Suriye olmak üzere Washington'un başını Ortadoğu'dan kaldıramamasıydı.” ('Obama ve Putin Suriye'yi konuşurken odada kim olacak?', 26/09, N.Ersanel, Yeni Şafak.)

Yani.. ABD bir an önce Ortadoğu'yu “halledip” tüm konsantrasyonunu Pasifik'e çevirmek isterken, Çin'in Suriye'ye girmesi, “kımıldama” demek.. Toprağa basmayan bot, Suriye'ye prangalanıyor.

ŞAM'DAKİ TAHRAN?

Burası Ortadoğu.. Gözlükleri hatta bakış açılarını bile değiştirmek yetmiyor.. Gözü değiştirmek gerekiyor; “Tahran rejimi Esad'ı artık sadece ordu birlikleriyle desteklemiyor. Aynı zamanda Suriye'de kendi devletini kuruyor. İranlılar Suriye'de toprak satın alıyor, dini okullar açıyor, operasyonlar düzenliyor, diktatöre sadık kişilerin ayağını kaydırıyor. İran, Esad'ı istediği an devirebilir. Moskova'nın gönderdiği askerî birlikler sayesinde Esad biraz olsun rahatlamış sayılır...” (Der Spiegel)

Yeni göz zor.. Baş ağrısı yapıyor.

Not: Rusya-Türkiye krizi denince akla hemen 'enerji' geliyor değil mi.. Sakin: Satmak kadar tüketmek de stratejik olabilir.
#rusya
#suriye
#nato
#birleşmiş milletler
8 yıl önce
Rusya Suriye’de kimi durduruyor: Batı’yı mı İran’ı mı?
"Yargıç diktatörlüğüne mi?"
İnsaf!
Dağ yürekli adamların büyük seçimine doğru
Demografik dönüşüm
Seçim bitsin, önümüze bakalım!