|
Türkiye-Rusya arasında Tahran arabuluculuğu!
Şaşırmayın.. Ortadoğu şimdiye kadar ne “olmaz işler” gördü...

Paris İklim Değişikliği Zirvesi sırasında Türk ve Rus liderlerin bir araya geleceğine ilişkin zaten zayıf ümitlerin gerçekleşmemesi ama hem Putin hem de -Fransa ziyaretini bir gün uzatarak- Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın ABD Başkanı ile görüşmeleri, hatta Obama'nın 'mesaj taşıdığı' ihtimali üzerinde düşünmeye değer...

Ama illa manidar gelişme arıyorsanız, bu görüşmelerin hemen ardından-hele Suriye'deki Rus savaş uçaklarının 'havadan havaya' füze taşıdığının Moskova tarafından duyurulmasını takiben-ABD Dışişleri Bakanlığı'nın, “Düşürülen Rus savaş uçağının Türk hava sahasını ihlal ettiği yönünde ciddi kanıtlar var” açıklamasıdır.

O kanıtlar ABD Hava Kuvvetleri'ndedir. Üzerine tatlı niyetine, bu açıklamanın Washington'un NATO Büyükelçisi ağzından yapıldığı da servis edilmelidir.

Rusların bu açıklamadan sonra köpürdüğünü görmek herhalde kimseyi şaşırtmaz. Pazartesi akşamı NATO karargâhına giden Rusya temsilcisi Aleksander Gruşko, Genel Sekreter Birinci Yardımcısı Alexander Vershbow ile görüştü ve çıkışta; “
Bundan böyle uçağımızın vurulmasında NATO'nun da sorumluluk payı bulunduğunu varsayıyoruz
” cümlesini kurdu...

Böylece Türkiye-Suriye sınırı bütün dünyayı çevreleyen NATO-Rusya cephesine evrildi!

İşte ABD Başkanı Obama ile Cumhurbaşkanı Erdoğan arasındaki görüşme bu sıralamanın üzerine bindi. Odak noktası Suriye'ydi ve Viyana görüşmelerini destekliyordu. Amerikan tarafının, “Türkiye ile Rusya'nın gerilimi azaltmak için nasıl bir arada çalışabileceğini tartıştık” cümlesi önemlidir.

“Bunun dışındaki tüm gerilim noktalarında ABD ve NATO, Ankara'yı desteklemektedir” sözünü hiç zikredilmemiş olmasına rağmen gönül ferahlığı ile Washington aklına ekleyebilirsiniz!

JEOPOLİTİK GİRDAP

Genel olarak Batı, “uçak kazasının” ardından Türkiye'nin geliştirdiği diplomatik üsluba bayıldı. İki temel nokta var; 1. Haklılığını güçlü ama mütevazı biçimde izah etti ve -kimi Batı ülkeleri tarafından da zaten bilinen biçimiyle- ispat etti. 2. Bir tek saniye dahi, gerginliğe davet eden Moskova tuzağına düşmedi. Kendisi bir adım geri çekilerek “araya” NATO'yu aldı.

Rus tarafı ise Ankara'nın davetine yüz çevirmenin gerekçesi olarak; 1. Rus kamuoyunu ikna edememe ve 2. Bu aşamada Erdoğan-Putin karşılaşmasının “doğru atmosferi” tutturamayacağı, Türkiye'ye yarayacağı kanaatini taşıyordu.

Rusya'nın silah diye çektiği ekonomik “yaptırımlara” gelince..
Moskova'nın Türkiye ile enerji bağlantılarının etkilenmesinden dikkatli bir şekilde kaçındığını gördüğümüzde, irrasyonel bütün davranışlarının arkasına sıkıştırılmış korkuyu görebiliriz
.

ABD, Putin'in karakter rutinini çoktan çözmüş bir data yığınına sahip ve yazabiliriz ki;
Rusya-Türkiye bağları henüz düşmanca olmaktan -yine de- uzaktır.

Putin'in, “Türkiye ile ilişkilere bizzat çok uzun zaman emek harcadım ama...” cümlesi bile “yatırımın” büyüklüğünü izah ediyor. Ankara açısından ise Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın, “başkalarını sevindirmeyelim” sözleri aynıdır!

ÜÇÜNCÜ TARAFLARIN KORKUSU

İlgi çekici nokta şudur; NATO'nun, ABD'nin, İran'ın, Çin'in tarafları belli.. Belli ama -dün sabahki Erdoğan ve Obama görüşmesine kadar- hepsi “ara bulma/ara bozma” konusunda “ilgisiz” kaldı.

Bunu, uçak vakasındaki açıklamalar üzerinden görmeyin. Bir-iki çarpıcı örnek vereyim... “Türkiye bir Rus uçağı düşürdü ve herşey bir anda değişti. Ankara ve Moskova ciddi bir testten geçiyor. Terörle mücadelenin aksamasına da sebep oluyorlar. Çekişmeyi bir an önce bırakıp, jeo-politik çıkarlarını dar görüşlü değil, küresel barış ve bölgesel istikrar üzerine kurmalılar.” Global Times'ta yayınlanan bu satırların içinde Türkiye'nin haklılığına işaret eden bir seri alt okuma mevcut. Ancak gerçek anlamı, bu yayının Çin Komünist Partisi'nin gazetesi olduğu bilindiğinde ortaya çıkıyor. Yani Pekin, Moskova ve Ankara'ya nasihatte bulunuyor! ('Russia-Turkey split endangers anti-terror fight', 29/11.) Bu bağlamda ABD ve Çin'in aynı fikirde olduğunu bile söyleyebiliriz!

Daha da ilginci var...
İran dini lideri Hamaney'in dış politika danışmanı ve eski Dışişleri Bakanı Ali Ekber Velayati diyor ki; “Türkiye ve Rusya arasındaki gerilim hiçbir şekilde uygun değildir, bunu desteklemiyoruz. Umuyoruz ki bu gerilim azaltılacak, iki ülke iyi komşuluğu tercih edecektir”.

Buna da şaşırmadıysanız, şunu tavsiye edebilirim; Velayeti bu açıklamaları Tahran'da yapmadı.
Esad ile bir toplantının ardından Şam'da yaptı!

Bu İran'ın Esad'dan desteğini çektiği anlamına gelmiyor kuşkusuz. Ama Moskova'ya, “şuurunu kaybetme” diyor. Tahran açısından işin bir boyutu Moskova'nın sinirlerinin bozulup stratejik açısını daraltması kaygısıdır. Diğer bir boyut ise Rusya ile Şam'da yaşadıkları iktidar/nüfuz mücadelesinde “veda”ya yaklaşmasıdır.

Rusya'nın Şam'daki varlığı mealen, “emir-komuta bende” demek olduğundan, İran Dışişleri Bakan Yardımcısı Abdullahiyan'ın, “Geçen beş yılda en büyük bedelleri Suriye'de biz ödedik. En iyi kuvvetlerimizi kaybettik. Eğer desteğimiz olmasaydı rejim iki yılda düşerdi” sözlerini, “bizi unutmayın” şeklinde okuyabilirsiniz...

Uluslararası müzakere masaları ise unutkanlıkları ile maluldür...
#Türkiye-Rusya
#şam
#tahran
#us uçağı
#İran
8 yıl önce
Türkiye-Rusya arasında Tahran arabuluculuğu!
İttihat Terakki"den bu yana ilk kez...
Efendimiz’in (sav) Zekatı-1
Milyonlar milyarlar havada uçuşuyor
Sandık başına giderken…
Operadaki Hayalet’in “kehaneti” gerçekleşirse…