|
Arnavutluk’taki FETÖ karartması
Bu sütunda, 3 Ekim 2014 tarihinde yayınlanan yazımın başlığı:
Haşhaşilerin Balkan Karartması
dır.


O yazıda özetle, (henüz FETÖ olarak adlandırılmayan) Haşhaşiler'in, Türkiye'nin Balkanlar'da maddi ve manevi kültür mirasını ayakta tutmaya çalışan TİKA, Yunus Emre Enstitüsü ve yerel sivil toplum birimlerini, IŞİD ve el-Kaide ile ortak faaliyet içinde göstererek, boğmaya çalıştıklarını anlatmış, artık

ayıdan post Haşhaşiden dost olmayacağını

ve TİKA, YEE, yerel sivil toplum kuruluşlarının, Haşhaşilerin onca düşmanlıklarına rağmen güvenle, samimiyetle, gayretle ve aydınlık içinde yollarına devam edeceklerini belirtmiştim.



Geçen süre içerisinde FETÖ elemanlarının hainliklerine, engellemelerine rağmen de bu büyük oranda böyle oldu.



Ancak, yakın zamanda bana ulaşan iki raporda, zikrettiğim birimlerin sadece varlıkları aşikar olan FETÖ elemanlarınca değil, devleti temsil eden asli birimde yuvalanmış gizli FETÖ elemanlarınca da kıskaç altına alınmaya, etkisizleştirilmeye çalışıldığına dair, isim, yer ve zaman belirtilerek önemli bildiler veriliyor.



Arnavutluk'un Avrupa'daki FETÖ yapılanmasında merkez üssü olarak kullanıldığı malumdur.



Burada çeyrek yüz yıldır faaliyet gösteren FETÖ'nün iki üniversitesi, yedi koleji, beş ortaokulu bulunuyor. Ayrıca FETÖ, kendisi tarafından kurulan bir ticaret odası vasıtasıyla, onlarca vakfın, derneğin, medya kuruluşunun, hastanelerin ve beş yüzü aşkın şirketin denetimini de elinde tutuyor.



Hal böyle olunca gelinen noktada şu hususlar öne çıkıyor:



-Sanki 17/25 Aralık ve 15 Temmuz hiç olmamış gibi; FETÖ okulları faaliyetlerini sürdürmekte ve ticari denetimleri de etkili bir şekilde devam etmektedir.



-Ülke yararına faaliyet gösteren sivil toplum kuruluşları, FETÖ tarafından aforoz edilmekte ve o kuruluşlarda çalışanlar DAEŞ'çi olarak damgalanmaktadır.



-Kimsenin FETÖ ile mücadele gibi bir derdi olmayıp, bundan bahseden az sayıdaki Türk adeta hayali bir düşmanla savaşıyor havası yaratılmakta, hatta onlarla alay edilmektedir.



-Arnavutluk'taki bütün FETÖ mensupları gönüllü CIA çalışanıdır. CIA yakın zamanda 250 DAEŞ teröristi Arnavutluk'a getirmiştir. İlerleyen zamanlarda bu teröristlerin FETÖ tertipli operasyonlarında kullanılması mümkündür.



Buna karşılık Türkiye'yi temsil eden asli birim ne yapıyor derseniz, işte burada içler acısı bir tablo ortaya çıkıyor:



-15 Temmuz sonrasında FETÖ ile bağlantılıları sabit olan iki katip, merkezden verilen emirle görevlerinden ihraç ediliyor. Birimle ilişkileri kesilirken onlar için veda kokteyli düzenleniyor ve halen onların FETÖ elemanı olmadıklarına dair kanaatler paylaşılıyor.



-15 Temmuz'da firar eden askeri ateşe ile aile ve arkadaşlık bağı sürdürülüyor.



-Çalışanların tamamı 17/25 Aralık öncesinden beri burada çalışıyor ve bunların büyük bir kısmının FETÖ ile ilişkili olduğu halk tarafından da biliniyor.



-Çalışanlardan bir kısmının 15 Temmuz sürecinde Cumhurbaşkanı hakkında sosyal medyadan hakaret içeren mesajlar yayınladıkları bilindiği halde bunlar hakkında hiçbir işlem yapılmıyor.



-Kültür birimleri, FETÖ elemanlarıyla birlikte proje yapmaya zorlanıyor.



-Kasım 2016'da yapılan Tiran Uluslararası Kitap Fuarı'nda stand açan Arnavutluk diyaneti, burada FETÖ elebaşının kitaplarını satıyor ve hiçbir uyarıya muhatap olmuyor.



Mevcut durum itibariyle hepimiz, ülkemizin ve milletimizin geleceği için hayati bir önem taşıyan 16 Nisan eşiğini aşmaya kilitlenmiş durumdayız.



Bu bakımdan Almanya ve Hollanda başta gelmek üzere, ileri demokrasiye sahip oldukları sanılan AB ülkelerinin, Hitler'e rahmet okutan uygulamalarını tartışmayı öne almış bulunuyoruz.



Bunlar da gereklidir, es geçilemez ve ertelenemez bir mücadelenin ıskalanması mümkün olmayan şartıdır.



Ancak Türkiye'nin psikolojik sınırının Balkanlar'ın AB sınırı olduğu asla unutulmamalıdır. Bu manada Balkan ülkeleri AB ile aramızda bir tampon bölge değildir; onların son sınırı Türkiye'nin de nihai sınırıdır.



16 Nisan eşiğini aşmaya dair çalışmalar nasıl ki Türkiye içindeki FETÖ mücadelesini olumsuz etkilemiyor, aynı durum FETÖ'nün üssü durumundaki Arnavutluk için de geçerli olmalıdır.



Bunu elbette ki, bağımsız bir ülkenin iç işlerine müdahale babında söylemiyorum. Türkiye'yi asli ve tali olarak temsil eden birimlerin kendi durumlarını büyüteç altına almaları ve temizliğe kendilerinden başlamaları elzemdir. Temiz yapılar ancak temiz ilişkileri hak ederler ve ancak bu hak edişle başarılı olurlar.



Bu bağlamda kimseye bir suç isnat etmiyorum; suçlananın da onu suçlayan kadar dinlenilmesi gerektiğini biliyorum. Lakin,

ateş olmayan yerden duman çıkmaz

sözüne de itibar edilmesi gerektiğine inanıyorum.



Bu zorunlulukla tekrar etmeliyim ki, temiz yapılar ancak temiz ilişkileri hak ederler ve ancak bu hak edişle başarılı olurlar.


#Arnavutluk
#FETÖ
#Haşhaşiler
#15 Temmuz
7 yıl önce
Arnavutluk’taki FETÖ karartması
Ne olacak bu anne babaların hali?
Seçim sonrası ekonomide manzara nasıl?
Amerikan siyasetinin İsrail ‘trajedisi’
Jeopolitik sürpriz: ABD, Rusya ve İsrail nasıl anlaştı?
Nazlı seçmen günlerinde siyaset