|
Cadı avından, yaş da yanmasın kampanyasına

17/25 seçim ayarlı darbe kalkışmasından bugüne, FETÖ başı ve elemanlarının üretmeye çalıştıkları birçok algı yer ile yeksan edildi edilmesine de bunlardan bazıları, özleri korunarak, sadece formu ve savunucuları değiştirilmek suretiyle tekrar tekrar gündeme yapıştırılmaya çalışıldı.



Bunlardan biri, devletin FETÖ elemanlarına yönelik gözaltı, tutuklama, yargılama ve işten el çektirme uygulamalarının

cadı avına

dönüşme suçlamasıyla kuşkuya tahvil edilerek mahkum edilmesi, en ne azından toplumda konuyla ilgili şüphelerin doğurulması ve yaygınlaştırılmasıydı.



Şimdi, 15 Temmuz başarısız darbe girişiminden sonra FETÖ başı ve elemanlarına yönelik aynı operasyonların, toplumda hak edilmişlik kanaatini doğurması üzerine, cadı avı savunusu artık işe yaramayacağından, aynı plağın şu yüzü çalınmaya başlandı:

Kurunun yanında yaş da yanmasın

!



Yeni kampanyanın eskisiyle aynı özü taşıdığını, sadece formunun ve savunucularının adlarının değiştiğini görebilmek için, Ekrem Dumanlı'nın ilgili yazılarıyla, Taha Akyol'un yazdığı son yazıya birlikte bakmak yeterlidir.



Dumanlı şöyle başlıyordu o yazılarından birine:



“Bir ülkenin Başbakanı 'Cadı avı yapacağız' der de, şakşakçılar boş durur mu hiç? Etrafı çapsız muhbirler, işgüzar tetikçiler işgal etmez mi? Üstelik bunların bir kısmı, kendilerine 'gazeteci' diyebilir, 'politikacı' kartvizitiyle toplum içinde arz-ı endam edebilirler… Böyle zamanlarda kimin kimi ispiyonlayacağı, kimin hangi ihbarla rakip gördüğü kişilerin ayağını kaydıracağı bilinmez.”



Akyol da şöyle başlıyor son yazısına:



“Kurunun yanında yaşın da yakıldığına dair yakınmalar, haberler gittikçe artıyor. Sorun toplumsal bir mağduriyet boyutuna doğru büyüyor.”



Dumanlı'ın telaşı, Paralel'in kalemli elemanları için korkunun dağları tutmuş, Yenibosna'dan İkitelli'ye doğru “Bunca iftirayı, hezeyanı, mahremiyetlere tecavüzü, yargısız infazı Allah'tan korkmadan, kuldan utanmadan nasıl yaptınız, neye hizmet ettiniz söyleyin bakalım?” şeklinde, seslenme vaktinin gelmiş olmasındandı.



Peki Akyol'un telaşı nedir derseniz, onun telaşı da, FETÖ'ye karşı bir mücadeleyi kararlılıkla yürüten devlet kurum ve kuruluşlarını eleştirirken destek aldığı, destek verdiği FETÖ kalemlerinin tutuklanmasıyla, kendisinin yalnızlaşması ve dolayısıyla eleştirilerini sürdürürken, FETÖ lehine bir niyet ve gayretinin iyot gibi açığa çıkması ihtimalidir.



Hal böyle olunca Akyol'un, kurunun yanında yaşın da yandığına dair örnekler tahtında

Nazlı Ilıcak

,

Şahin Alpay

ve

Ali Bulaç'

ı savunması, kendisi açısından normal gibi görünse de, öncelikle bu isimlerin yazılarını okuyanların, neyi hangi üslupla savunduklarını bilenlerin, onların yöneticilerle ilgili itham, iftira, karalama ve suçlama yüklü saldırılarına tanık olanların hafızasıyla, aklıyla ve mantığıyla

göz göre göre dalga geçiyor

olması, onu doğrudan söz konusu

kampanyanın

faillerinden bir haline getirmektedir.



“FETÖ yönüyle bırakın suç ilişkisini 'iltisak ve irtibatı' bile olamaz” hükmü eşliğinde Ilıcak'ı demokrasi havarisi olarak cilalayan Akyol, Bulaç'ı “sivil İslam, kültürel İslam” kavramlarının mucidi olarak selamlarken, Şahin Alpay'ı da şu kelimelerle yüceltiyor: “Şahin Alpay, kelimenin tam kitabi anlamında bir 'liberal'dir. Türkiye'ye liberal filozof Karl Popper'i tanıtan birkaç isimden biridir. Profesyonel yazarlıktan başka, değil FETÖ, herhangi bir 'cemaat'in adamı olamaz.”



Akyol'un bu savunusunu, Fetullah Gülen de Said Nursi'yi iyi biliyordu, onu Türkiye dışında da tanıtan birkaç adamdan biriydi ama, bunlar onun Amerikan uşağı olmasını, kendi milletine, vatanına ihanet etmesini engellemedi diyerek çürütmek mümkün olduğu gibi, doğrudan söz konuşu kişilerin yazılarından verilerek onlarca örnekle de hemen çürütüvermek elbette mümkündür. Ancak, ikincisinden, kötü sözleri tekrarlamanın kötülüğü tekrarlamak olacağı endişesiyle kaçındığım için Akyol'a şunu sormakla yetiniyorum:



Farzedelim ki, salt mesleki vefa duygularıyla yakılmak istenilen yaşlar olarak nitelediği ve savunduğu üç ismi, FETÖcü olmasalar bile, malum yazılarıyla, FETÖ başına ve elemanlarına kötü niyetlerinde cesaret verecekleri, ihanetlerinde azmettirici olacakları, bu bağlamdaki ısrarlarının onları da giderek söz konusu örgüt faaliyetinin içine çekebileceği ve bununda kendiliğinden bir

iltisak ve irtibat
deliline

dönüşebileceği konularında sözlü ya da yazılı olarak hiç uyarmış mıdır?



Sözlü uyarıda bulunup bulunmadığını bilemem ama Akyol'un geçmişteki yazılarında bunlara dair bir imada bile bulunmadığına bakarak, şimdi ilgili yazısıyla malum kampanyaya destek vermekten başka bir maksadının olamayacağına hükmetmemiz mümkün hale gelmektedir.



Burada mesele, Akyol'un da FETÖcü olup olmaması meselesidir değildir. Mesele onun malum kampanyaya bilerek ya da bilmeyerek verdiği destektir.



Bazı yazılar, söylediklerinden çok söylemedikleriyle birçok şeyi söylerler. Akyol'un son yazısı (mezkur kampanya açısından) bu yazılardan biridir.



Onun FETÖ ile iltisaklı ve irtibatlı meslektaşları için yapmadığı uyarıyı, tarafı olduğu malum kampanya vesilesiyle ben kendisi için yapmak zorundayım.


#FETÖ
#Nazlı Ilıcak
#Şahin Alpay
8 yıl önce
Cadı avından, yaş da yanmasın kampanyasına
İnsaf!
Dağ yürekli adamların büyük seçimine doğru
Demografik dönüşüm
Seçim bitsin, önümüze bakalım!
Yerel seçime ramak kala: DEM, Yeniden Refah ve İYİ Parti