|
Her yorum eksik kalır
15 Temmuz'daki başarısız darbe girişiminden, 7 Ağustos'aki
Demokrasi ve Şehitler Mitingi
'ne ulaştık.


Geçen süre içerisinde, her gün yepyeni bilgilere, tanıkların beyanlarına, sanıkların itiraflarına eriştikçe, millet olarak maruz kaldığımız şeylerle ilgili yorumların ne kadar eksik olduğuna hükmetmeye başlıyoruz.



Burada eksiklik, yorumcunun şahsından ya da bilgi düzeyinden değil, doğrudan doğruya ilgili konunun birçok boyutu içkin olmasından, zahir ile batının birleştiği bir husus olmasından kaynaklanıyor.



Şimdi birinin adını zikretsem, diğerinin hatırı kalır diye endişe ettiğim için toplu olarak söyleyeyim:



Tıpkı bir ibadet vaktinin tahakkuk ettiği gibi, belli zaman ve şartlara bağlı olarak şehadete özel de bir vakit tahakkuk eder.



İşte bu vakit, dünya hesabının akıldan silindiği, kendi adına olan yarın duygusunun, dinin, ailenin, milletin yarını endişesiyle ötelendiği bir vakittir.



Şehitliği böyle ve daha başka şekillerde yorumluyoruz ama yorumumuz ne kadar yetkin görünürse görünsün hep eksik kalıyor.



Çünkü kendini adayan şehitle, onu kendini adamaya değer bir olayın şahidi olarak kendisine çağıran Allah arasında, bir kurşunun atılma ve değme hızında nasıl bir bağın kurulduğunu bilmiyoruz.



Elbette çağıran Allah ise, çağrılma sebebi ve çağrılanı da mübarektir. Bizim bildiğimiz ve inandığımız bundan ibarettir. İşte o müstesna bağ, ancak yaşayanın şehadetle erişeceği o bağdır ki, Habil'den beri bizi “Allah'ın dediği olur ve her iş sonunda mutlaka O'na döner” diyerek, şehitlerin izinde, şehitlikle erişilecek bir şahitliğin talebinde yoğun bir merak ve ısrarla sabit tutar.



Ve biz biliriz ki, söz konusu sabitlik, kendine özgü bir vakte eriştiğinde hareket, eylem olarak ortaya çıkar ki, onun aynı zamanda bir ibadet ve ilk ödülünün ebediyet olması bundandır. Çünkü sabitliğin hakkı hareket, hareketin hakkı ise sürekliliktir.



Başarısız darbe girişimiyle ilgili her yorumun eksikliği konusunda ben şehitliği öne aldım. Siz başka hususları öne aldığınızda da sonuç yine ilgili yorumların eksikliğine çıkacaktır.



Örneğin, Cumhurbaşkanı'nın ailesiyle birlikte Marmaris'ten ayrılma zamanına ve şartlarına bakın. Darbeyi fark eden bir yarbay pistteki helikopterlere arıza verdirerek plan süresini bozmasa, her şey çok vahim bir hale gelebilecek. Ama darbecilerin planından öte işleyen ilahi bir plan var ki, vatansever insanların eliyle, basiretiyle, gayretiyle ucu ucuna değişiyor bir şeyler ve ucu ucuna yeniden kuruluyor, kurgulanıyor hayat.



7 Ağustos'ta, “Zafer demokrasinin, meydan milletindir” ana sloganı altında gerçekleştirilen Demokrasi ve Şehitler Mitingi'ni de aynı duygu ve düşüncelerle seyrettim; konuşanlara ve konuşmalarına da yine buradan baktım.



Bu manada, Genelkurmay Başkanı'nın konuşması benim için de tam bir sürpriz oldu. Ancak bu işlerin tek bir yüzü yoktur; buna karar verenlerin birçok maslahatı gözetmiş olacakları aşikardır ve dolayısıyla bizim ahkam kesmemizin bir gereği de yoktur, diye düşündüm.



Şimdi rayında arıza belirlenen demokrasinin, siyaset ve ordunun işbirliğiyle tekrar sağlam bir raya oturtulmasına çalışılırken, bir askerin konuşması yüzünden bir sivil hareketin gölgelendiğine ihtimal vermek, hiç de hakkaniyete uygun gözükmemektedir.



Aynıyla, CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu'nun, hala halkçı olamadığını, halkla birlikte hareket etmenin ne manaya geldiği konusunda halen doğru bir sonuç üretemediğini gösteren konuşmasını da mıncıklamanın, cımbızlamanın zamanı değildir.



Elbette, demokrasi bir kaideler, kurallar toplamıdır; devlet ve millet yönetimine mahsus bir şeyleri temel seçer ve bunları yürürlükte tutar.



Ancak geçmişte halka zorla dayatılmış, “Bu sana en uygun olandır, bunu kabul etmek, savunmak, korumak ve kollamak zorundasın” telkiniyle benimsetilmeye çalışılmış birçok şey var ki, halk artık kendisinin müdahili olmadığı, beğenmediği ve benimsemediği bir şeyi kabul etmek istemiyor. Başkalarının kendisi adına çok iyi olacağı öngörüsüyle dayattığı şeylere kuşku ile bakıyor ve nitekim bu kuşku nedeniyle onlara iktidar yolunda ön vermiyor.



Zikrettiğimiz hususun bir zihniyet ve kültür meselesi olduğunu düşünürsek, Kılıçdaroğlu'nun yüz yıllık ceberut devletçilik anlayışından, başarısız bir darbe girişimi vesilesiyle hemen kurtulabileceğine de ihtimal vermemeliyiz.



Ama inanıyoruz ki, 15 Temmuz gibi, 7 Ağustos da yepyeni başlangıçlara gebedir. Olan bitenlerle ilgili her yorum eksik kalsa da, bu eksikliğin farkında olmamız, Allah'ın izniyle bizi yeni yanlışlardan uzak tutacaktır.




#Yenikapı mitingi
#Darbe girişimi
8 yıl önce
Her yorum eksik kalır
Ne olacak bu anne babaların hali?
Seçim sonrası ekonomide manzara nasıl?
Amerikan siyasetinin İsrail ‘trajedisi’
Jeopolitik sürpriz: ABD, Rusya ve İsrail nasıl anlaştı?
Nazlı seçmen günlerinde siyaset