|
Hikaye Anlatıcısı’ndan öykü eleştirileri okumak...
Hüseyin Su
'nun Ankara'da kurduğu ve yıllarca yüklerini üstlendiği iki derginin editörlüğünden, ceketini alıp ayrılması vesilesiyle bu köşede yazdığım 2 Eylül 2014 tarihli yazımda şu cümleyi kurmuştum:


“Bir ağacın her zaman bir ağaçtan daha fazlası olması gibi, Hüseyin Su da öykücü Hüseyin Su'dan çok daha fazlasıdır.”



O dergilerin editörlüğünü yaparken, aynı adlı yayınevinden çıkan ve baskıları tükenen kendi eserlerini,

kitaplarının yayımını bekleyenlerin hakları geçer

kaygısıyla tekrar basmadığı gibi, yayına hazır halde bekleyen dosyalarını da kitaplaştırmaktan kaçınmıştı.



“Olumsuz görünen bir şeyden iyilik murat edenlere iyilik erişir” hükmüne misal oluşturacak şekilde, onun editörlükleri terkiyle ilk zamanlarda olumsuz gibi görünen hal, hem yeni basımlarının yapılması hem de bekleyen dosyalarının kitaplaşması açısından, Su kitapları için yeni bir güzelliğe tahvil oldu:



Ana Üşümesi

,

Gülşefdeli Yemeni

,

Aşkın Halleri

,

Bir Yağmur Türküsü

'nün yeni basımlarıyla,

Keklik Vurmak

,

Yazı ve Yazgı

,

Kalemin Yükü

ve

Hikaye Anlatıcısı

'nın ilk basımları

Şule Yayınları

arasından peş peşe çıktı ve dolayısıyla Su'nun öykücülüğünden mâadâ denemecilik, incelemecilik ve eleştirmenlik yönü de böylece daha belirgin olarak ortaya çıkmış oldu.



Beş on yıl öncesine kadar

Feridun Andaç

,

Semih Gümüş

,

Aysu Erden

,

Selçuk Orhan

,

Behçet Çelik

ve

Necati Tonga

'nın çalışmalarıyla, hareketliliği devam eden öykü eleştirisinde, şimdilerde gözle görülür bir durgunluğun yaşandığı malumdur. Bu nedenle Su'nun, adlarını zikrettiğim yeni kitaplarından

Hikaye Anlatıcısı

üzerinde özellikle durmam gerekiyor.



Öykü eleştirisindeki durgunluktan doğan boşluk elbette dolduruluyor, çünkü hayat boşluk kabul etmiyor. Ancak bu doldurulma, maalesef

söyleşi yoluyla

kendi öyküsünün eleştirisini öykücüsüne yaptırmak ve kitap tanıtma yazılarını da içkin olarak

bir şablona göre eleştiri

yapmak şeklinde tahakkuk ettiği için, kolaycılığı, sığlaşmayı ve ucuzlamayı beraberinde getiriyor.



İşte Su'nun Hikaye Anlatıcısı, öykü eleştirisindeki yüksek niteliğin yeniden örneklenmesi ve tescil edilmesi bakımından da önem arz ediyor.



Kitap, Hikaye Anlatıcı ve Öykü Okumaları başlığıyla iki bölümden oluşuyor. Yazarı bu bölümlerin mahiyetini ve kitabın izleğini şu cümlelerle okurlarına aktarıyor:



“Kitaba adını veren birinci bölümde, özellikle Türk öykü geleneği bağlamında öykü üzerine düşünmeye çalıştık. Çeşitli vesilelerle yazılan ve konuşulan, bildiri olarak sunulan düşüncelerimizin bu bölümde bir bağlam içinde bütünlük oluşturduğu kanaatindeyim. Burada, genel olarak bugünkü Türk öyküsünün sorunlarıyla birlikte, görece de olsa bir gelişme kaydettiğini, umut vadettiğini ve bu umudun da sağlıklı bir yapıya ulaşması gerektiği yönündeki eleştirilerimizi, önerilerimizle birlikte tartışmaya çalıştık.



İkinci bölümde ise (...), zaman zaman bazı yazarların öykülerinin toplamı üzerine düşüncelerimizi, değerlendirmelerimizi yazmaya çalıştık. (...)



Hikaye Anlatıcısı

, hem kitap olarak kurgulanışı, hem de Türk öykücülüğüne bakış açısı ve değerlendirme kıstasları açısından, daha önce yayımlanan

Öykümüzün Hikayesi

adlı kitabımızın izleğinde oluştu. Her iki kitaptaki Öykü Okumaları başlığı altında yer alan yazılar, eleştiri kuramları ve disiplinleri bağlamında yazılmış birer

eleştiri

metni değildir;

okumadır

!”



Kitabın değerini yükselten ilk şey, yaptığım bu alıntının son cümlesinde gizlidir: Su'nun mütevazılığı.



Aynı zamanda bir

yazar dürüstlüğünün

de ifadesi olan bu mütevazılık, eleştirinin hakikatiyle birlikte düşünüldüğünde, eleştiriden çıkıp yine eleştiriye dönmektedir. Çünkü

eleştiri öğrenilmez, yapılır!


Başkalarının yaptığı eleştiriden beslenmekle (kimi eleştirmenleri üstad edinmekle), yaza yaza öğrenmek bu bahse dahil olmakla birlikte,

eleştiri

son tahlilde edebî bir metni

ferdî olarak
doğru okuma

ve hakkaniyete uygun bir esasla o okumadan ne anladığını

doğru anlatma
çabasıdır

. Özetle, Su'nun eleştiri tarzı, anlayışı, uygulaması da buna yaslanmaktadır.



Batılı eleştiriden mülhem olarak (daha doğru bir ifadeyle onun kompleksi altında küçülerek) eleştirinin bilimsel ve dolayısıyla kimya, coğrafya gibi öğrenilir bir ders olduğunu zannedenler de, Yapısalcı eleştiriye büyük emek harcamış olan

Roland Barthes

'in ahir ömründeki isyanını ve pişmanlığını öğrendiklerinde, benim yaptığım tanıma ve verdiğim hükme mutlaka katılacaklardır.



Hüseyin Su'nun

Zeytinburnu Belediyesi Kültür ve Sanat Merkezi

'nde her ayın son Cuma günü, öykücü konuklarıyla birlikte, kendi deyimiyle

öykü okumalarını

sürdürdüğünü de hatırlatarak tamamlayayım Pazar yazımı.


#Roland Barthes
#Zeytinburnu Belediyesi
#Hüseyin Su
#Ankara
7 yıl önce
Hikaye Anlatıcısı’ndan öykü eleştirileri okumak...
Hüzünlü bir portre üzerinden siyaset analizi
İkiyüzlü dünyanın 200 günü
Garson nereye baksın?
İnsafsız takas!
Erdoğan’ı/AK Parti’yi Kürtsüz bırakma operasyonu…