Başkası / öteki kavramı üzerinden, modern felsefede metafiziğe yeni bir söz alanı açan
'ın, konu Filistinliler olunca, kendisini
geriye çekmesiyle, söz konusu alanı yine kendi elleriyle nasıl tahrip ettiğini hatırlayalım:
“Emmanuel Levinas, siz 'başka/sı'nın filozofusunuz. Başkasıyla karşılaşmanın esas yeri tarih değil midir, siyaset değil midir ve her şeyin ötesinde İsrailliler için Filistinliler 'başkası' değil midir? şeklindeki soruya, Levinas şu cevabı veriyor:
“Başkası tanımım tamamen farklıdır. Başkası, akraba olması zorunlu olmayan ancak akraba olabilecek olan komşudur. Bu anlamıyla eğer başkası içinseniz komşunuz içinsinizdir. Fakat komşunuz, başka komşuya saldırıyor veya haksızca davranıyorsa ne yapabilirsiniz ki? Burada başkalık farklı bir karaktere bürünür. Başkalıkta bir düşmanlık bulabilir ya da en azından kim doğru kim yanlış, kim haksız kim adil sorularının cevabını bulma sorunuyla yüzleşiriz. Orada yanlış yapan insanlar vardır.”
“Orada yanlış yapan insanlar” Levinas için asla Yahudiler değillerdir, sadece Filistinlilerdir. Buna göre, yanlışın hakkı ise düzeltilmek değildir. Radikal, vahşi, hayvani... bir tutumla taraftarlarının ortadan kaldırılmasıdır.
Nitekim, İngilizlerin Filistin'i işgal ettikleri (Osmanlı'nın elinden aldıkları) 1917 yılından, Yahudi teröristlerin bir çatı altında toplanması için İsrail devletinin kurulduğu 1948 yılına ve buradan da günümüze kadar süre gelen olaylara karakter kazandıran tek olgu da,
ki, bunun tek kalemde tercümesi ise, Filistin'de Yahudilerin dışında hiç kimseye hayat hakkının verilmemesidir.
Bu manada, 2014 Temmuz'unda Yahudi yerleşimcilerin (ki, hepsi ağır silahlarla teçhiz edilerek, kendilerine öldürme sorumsuzluğu tanınmış sözüm ona sivillerdir), on beş yaşındaki Filistinli
'a zorla benzin içirdikten sonra yanışını seyretmeleriyle, İsrail'in geçtiğimiz Aralık ayında BM tarafından alınan yeni yerleşim çalışmalarının durdurulması kararına karşı yürüttüğü nefret politikası ve bu kararla alay edercesine Batı Şeria ve Doğu Kudüs'te
için iki bin beş yüz konutun yapımına başlandığını açıklaması
.
Çünkü her iki olay da, fert olarak bir Yahudi ile güya devlet olarak Siyonistlerin salt ırkçılık esasında buluştuklarını, buna göre kural tanımaz bir şekilde düşündüklerini ve eylediklerini ortaya koymaktadır.
Şu günlerde ise, ırkçılık oyunundaki kuralsızlığın, sadece Yahudilerle (İsrail'le) sınırlı kalmayıp, onların hamilerini de etkisi altına alarak, dünyayı çok daha büyük bir sorunun içine çektiğine
tanık oluyoruz.
'ın, başkanlığının ilk haftasında
n bir kararnameyi imzalaması bu nedenle gündemin en sıcak maddesini oluşturuyor.
Şimdilik Irak, Suriye, İran, Sudan, Libya, Somali ve Yemen'den gelecek Müslümanların ABD'ye girişini engelleyen söz konusu kararın, ABD'deki on altı eyaletin başsavcıları tarafından kınanması, dört eyaletin mahkemeleri tarafından da askıya alınması, ilk bakışta çok önemliymiş gibi görünmesine rağmen, fiili durumu değiştirmiyor.
Aynı şekilde, bizde kimi yazarların
yapmalarına neden olan, kararnameye karşı protesto gösterilerinin de yine olumlu hiçbir karşılığı yok.
Şundan ki, öncelikle
Öte yandan, yeni devir İslamofobya'nın uygulayıcısı olan ve güneyimizde tam hakimiyet kurmak için mezhep çatışmalarını körükleyen, DAEŞ'inden YPG'sine... ürettiği yeni terör örgütleriyle yıllardır kan ve acı üreten, bu yolla ülkemizi de sürekli tehdit eden
.
Hal böyle olunca, geriye ırkçılık oyununda kuralsızlığın hakimiyetinden başka bir gerçeklik kalmıyor.
İsrail, ABD ve AB ülkeleri bu manada hızla eşitlenirlerken, dünyadaki iki kutupluluk da giderek kemikleşiyor.
Yukarıda sözünü ettiğim Levinas söyleşisinin tamamını,
in yazdığı ve yayına hazırladığı,
adlı kitaptan (Say Yayınları, İst., 2012) okuyabilirsiniz.