|
İslamcılık su gibidir, sıkıştırılamaz
İslamcılık tartışmasının 2012 Temmuz'unda, “İslamcılık öldü” iddiaları üzerine başladığı ve o zamanlar henüz cemaat vasfını taşıyormuş gibi görünen Hizmetçilerle, onu temsilen malum liderlerinin “parlatılmasına” mahsus bir amacı içkin olduğunun anlaşılmasıyla, zorunlu olarak bitirildiği malumdur.

O günden bugüne köprünün altından çok sular aktı. 17/25 Aralık seçim ayarlı darbe kalkışmasıyla birlikte, Hizmetçiler Paralel Yapı'nın en büyük ve en belirleyici parçası olarak siyasileşmekle kalmadı, liderleri de bizzat “şecaat arzederken sirkatin söyleyen merdi kıpti” vari kendi beyanları ve Müslümanlara yönelik beddualarıyla büyük bir itibar kaybına uğradı.

Bu süreçte İslamcılar, yeni ismi “Haşhaşiler” olarak tescil edilen Hizmetçiler'in, din bağı üzerinden tekrar meşruiyet sağlamaya çalışmalarına karşı, onlarca istismar edilmek istenilen hususları düzelterek, doğruları anlatarak, onların İsrail ile kurdukları ittihat ve Batı medyasıyla oluşturdukları ittifak üzerinden yanlışlarını vurgulayarak etkili bir şekilde kamuoyunu aydınlattılar.

Bununla eşzamanlı olarak hızlanan itibar kaybına karşı Haşhaşiler, yazılarında “f” harfi geçen İslamcı yazarları adliyelere taşıtma telaşından fırsat bulup, onlara düşünce yoluyla cevap vermekte hep acze düştüler.

Kaldı ki, Haşhaşilerin tertipleri, plan ve programları, Ebu Hamid el-Gazzali'nin mücadele ettiği Batıniler'inkinden ve İmam-ı Rabbani'nin mücadele ettiği (eklektikçi) Ekberiler'inkinden hiç farklı değildi ve İslamcılar bunu müdrik olarak, İslam'ı ve Müslümanları savunmada mevcut tarihi ve düşünsel birikimi içselleştirerek, “sağlamca” hareket ediyorlardı.

Son günlerde ise Haşhaşilerin “öldü” dedikleri İslamcılığı tekrar hedef almaya ve İslamcıları bu kez Ak Parti'ye eklemlenerek yok olma ithamı üzerinden yıpratmaya çalıştıkları gözleniyor.

Elbette, “İslamcılık öldü – ölmedi” konusunda yalancı çobanla aynı akıbete uğrayan Haşhaşilerin, konuyu, “fikri bir zeminde tartışmak” niyetiyle açmadıkları biliniyor. Dolayısıyla ilkinde olduğu gibi iddia ve karşı iddia üzerinden bir tartışma olmayacak. Bilakis, Haşhaşilerin adı düzenbazlıkla, nifak üretmekle, dini tahrip etmekle özdeşleştiği için konu bu kez ve son derece haklı olarak, bundaki “bit yeniğinin anlaşılması” ve buna mahsus tedbirlerin üretilmesiyle sonuçlanacaktır.

İlk bilineni şudur ki, HDP/PKK'nın barajı aşmasıyla, Müslüman Kürtler'in partisel bir ırkçılıkta karar kıldıkları vehmi üzerinden, bunun kurumsal bir nitelik taşımayan İslamcılık'a yansıtılması ve böylece somutlaştırılması mümkün olmayan bir durumdan, somutlaştırılmış bir vazifenin çıkarılması hedeflenmektedir.

Diğer bir söyleyişle, İslamcılığın artık Müslüman Kürtleri kapsamadığı, bu nedenle kanatlarından biri kırılmış olduğundan artık Türkiyeli olma zeminini yitirdiği kanaati yerleştirilmek istenmektedir.

Haşhaşilerin bu niyet ve eylemlerini güçlendirecek somut argüman ise AK Parti üzerinden devşirilmeye çalışılmaktadır.

İddia şudur: İslamcılar AK Parti'ye bağlanmışlar, dünyalık edinme tutkusuyla hareket ederek onun sunduğu iktidar nimetleriyle asıllarından uzaklaşmışlar, Müslüman Kürtlerin ötekileştirilmesine rıza göstermişler ve Türkiyeli Müslümanları temsilden yoksun kalmışlardır.

Buna bağlı olarak yürütülen düz-mantık ise şöyledir: Madem son seçimde İslamcı Kürtler HDP/PKK'ya bağlanmışlardır, o halde diğer İslamcıların da AK Parti'ye bağlandıkları sabit olmuştur.

Yukarıda da belirttiğim nedenle, bu iddianın tartışılması zaittir. Buna itiraz etmek bile, ona ciddiyet atfetmek olacaktır. Ntekim şu ana kadar da İslamcılar, Haşhaşi yazarları muhatap almamışlar, doğrudan cevap verme tenezzülünde bulunmamışlardır.

Dolayısıyla bu iddianın, ileri sürülüş zamanına ve tarzına bakılarak, bunun nasıl bir planın gereği olduğu, Haşhaşilerin bu iddia üzerinden nasıl bir kazanım elde etmeyi hedeflediklerin anlaşılması ve aydınlatılması öncelik kazanmıştır.

Buna göre:

1-Haşhaşilerdeki itikadi sapmanın, diyalogçuluk adı altında eklektik bir din üretme niyet ve gayretinin gündemden düşürülerek unutturulması arzulanmaktadır.

2-17/25 Aralık seçim ayarlı darbe kalkışması esnasında ve sonrasında Haşhaşilere, sağlam bir düşünsel taarruzla itibar kaybettirenlerin AK Parti adına çalışan İslamcılar olduğu söylenmekte ve bu nedenle Haşhaşilerin muhatap olduğu tepkinin milli ve çoğul bir nitelik taşımadığı, iyi örgütlenmiş bir grup tepkisi olduğu,

3-Siyasetteki Ak Parti ve HDP/PKK yönlü İslamcı bölünmenin, dini bölünmeye de yol açabileceği düşüncesinden hareketle, bunun önlenebilmesinin onların da üstünde kurumlaşmış bir yapıyı gerektireceği; kendilerinin böylesi bir yapıyı temsil ettikleri ifade edilerek, güya değerlerinin tekrar anlaşılması ve onlara sahip çıkılması gerektiği telkin edilmektedir.

Süreç, taleplerine uygun işlemediğinde ise, şu tehdit devreye girebilecektir:

“HDP/PKK ile işbirliği yaparak onları siyaseten aktif kıldığımıza göre, söz konusu bölünmenin tahakkuku konusunda da yine onları ikna edecek, yönlendirecek güce sahibiz.”

İşte İslamcılar, şimdi bunlara bağlı olarak, yeni bir Haşhaşi saldırının menziline çekilmek istenmektedir.

Fakat, İslamcılığın bir kurum, örgüt olmayışı; dağdaki irfan sahibi bir çobanın, kasabadaki bir terzinin, şehirdeki bir dervişin İslamcı olması, ilgili Haşhaşi planların gerçeklemesinde en büyük engeldir.

Bu yanıyla İslamcılık su gibidir ve su asla sıkıştırılamaz.

twitter.com/OmerLekesiz
#Haşhaşiler
#İslamcı Kürtler
#İslamcılık
#paralel yapı
9 yıl önce
İslamcılık su gibidir, sıkıştırılamaz
Neler oluyor hayatta?
Ne olacak bu anne babaların hali?
Seçim sonrası ekonomide manzara nasıl?
Amerikan siyasetinin İsrail ‘trajedisi’
Jeopolitik sürpriz: ABD, Rusya ve İsrail nasıl anlaştı?